23 Şubat 2011

Kilıçdaroğlu CHP'nin tarım politikalarını Ödemiş'de açıklıyor- Zafer Yapıcı


AKP'nin sekiz yılda uyguladığı tarım politikaları ülkemizde tarımı çökertmiş, çiftçiyi iflasa sürüklemiştir. Geçimini tarıma bağlayan geniş halk kesimlerinin geleceğini karartmıştır.

Nüfusumuzun her yıl yaklaşık bir milyon kişi artması ve üretimin azalması ile nüfus-üretim arasındaki uçurum gittikçe artmaktadır. Bu durum ithalatta patlama yaşanmasına yol açmakta, ithalat patlaması tarım sektörünü daha da güç duruma taşımaktadır.

Kısacası her yeni gün mevcut işsizlere yeni işsizler, mevcut yoksullara yeni yoksullar ekleniyor. Bununla da kalmıyor, ülkemiz dışarıya bağımlı hale geliyor...

Türk çiftçisi, Türk köylüsü yerine yabancı çiftçi, yabancı köylü, yabancı üretici zengin olup refah içinde yaşıyor.

Değerli çiftçi kardeşlerim, bakınız CHP bu konuda diyor: "Kendi çiftçimizi ve üretim potansiyelimizi destekleyip, ülkemizi ithalata bağlı kalmaktan kurtaracak, çiftçimizin refahını ve soframızın bolluk-bereketini arttıracak yeni bir tarım düzeni kurmayı vaat ediyoruz. CHP iktidarında bu gidişi tersine çevirecek, tarıma hak ettiği önemi ve desteği vereceğiz. Politikalarımız hazır. Çiftçimize, doğamıza, üretim potansiyelimize saygı duyan ve sahip çıkan CHP iktidarında; üreten, işleyen ve tüketen mutlu olacaktır".

Değerli okurlarım, şunu da unutmamamız gerekiyor. Çiftçi ve köylünün üretim yapamaması demek, bu kesimlerin işsiz ve yoksul kalmaları demektir. Bu durum hem sofralarımıza konan gıda maddelerinin azalmasına hem de ekonominin daha da bozulmasına neden olacaktır.

Kentli kardeşim, sofranda yabancıların ürettiği gıda maddelerini fazla para vererek yemek, üstelik onların zengin ve refah içinde olmalarına katkı koymak istemiyorsan,

O zaman, hem kendi çiftçine, hem de çiftçiye sahip çıkan CHP'ye destek ver.

Destek ver ki, ülkemizin geleceğini hep beraber aydınlığa çıkaralım...

* * *

"Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını, çağdaş ekonomik önlemlerle en yüksek düzeye çıkarmalıyız. Köylünün çalışması sonunda elde edeceği emek karşılığını, onun kendi menfaatine olmak üzere yükseltmek, ekonomi politikamızın temel ruhudur. Bu nedenle; bir yandan çiftçinin çalışmasını arttıracak, daha yararlı duruma getirecek bilgilerin, teknik araç ve gereçlerin kullanılması ve yaygınlaşmasına çalışırken, diğer yandan, onun emeğinin sonuçlarından en iyi şekilde yararlanmasını sağlayacak ekonomik önlemleri ortaya koymaya çalışmak lazımdır".

Mustafa Kemal ATATÜRK (1922)

* * *

Değerli okurlarım, CHP, işte bu şiarla ülke için ürettiği halkçı politik açılımlarından biri olan tarım politikasını CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 26 Şubat 2011 saat 13.00'de Ödemiş istasyon meydanında yapılacak olan "Tarım Mitingi"nde kamuoyuna açıklayacaktır.
Tarımı yok eden anlayışa karşı; ulusal tarımımızın, çiftçimizin, köylümüzün ve tüm halkımızın geleceğini ilgilendiren bu mitinge ve bu mitingde anlatılacaklara; yani kendi politikalarınıza; halkçı politikalara...

...Sahip çıkmak istemez misiniz?...
(Haber Ekspres Gazetesi- 23 Şubat 2011)

20 Şubat 2011

İleri demokrasi!... - Zafer Yapıcı


Değerli okurlarım, ileri demokrasi sizce nedir?

Emekçiyi ezen, sermayeyi koruyan torba yasasını bazı AKP milletvekillerinin "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisini izleyerek çıkartmaları mı?
Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin ve baskının bulunduğu bir ortamda işçi, köylü, çiftçi, memur, emekli, dul, yetim, engelli, öğrenci, esnaf, sanayici gibi halk kesimlerinin zaman zaman haklarını aramak için meydanlara indiklerinde biber gazı, tazyikli su ve coplarla karşılaşmaları mı?
Doğu ve Güneydoğu'da günlerce polise taş atan gençlere gösterilen hoşgörünün, hak aramak için meydanlara inen öğrenci, işçi, emekli ve memurlara gösterilmiyor olması mı?
Gündemi sürekli değiştirerek, kamuoyunu gerçek sorunlardan uzak tutmaya çalışmak mı?
Türkiye'de yaklaşık dört milyon genç eğitimsiz. Üç milyon genç kız evde oturuyor. Gençleri eğitimsiz, kızları evde bırakmak mı?
Güneydoğu'da 800 bin gencin atıl durumda bekliyor olması mı ileri demokrasi yoksa?
Sekiz yılda 12.715.000 yeni yoksul yaratmak mı?
160 adli katiplik kadrosu için 4 bin 347 kişinin başvurması mı?
220 ülke arasında işsizlik sıralamasında ilk altıya girmek mi?
600 milyar dolara yakın iç ve dış borcun yapılması mı?
Sosyal devleti sadaka dağıtan devlet haline getirmek mi?

***
İleri demokrasi sizce nedir?

"Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok", "Başbakan sensin, ister asar ister kesersin", "Ölmek madencilerin kaderinde var" demek mi?
Oğlunun işsiz olduğunu söyleyen babaya "Senin oğlun da işsiz kalsın, otur" demek mi?
Mersin'deki bir toplantıda; ürünü dalda kaldığı için "Anam ağlıyor" diye şikayet eden çiftçiye,"Artistlik yapma"," Lan terbiyesizlik yapma"," Hadi ananı al git buradan" demek mi?
Erzurum'da "Çiftçinin durumu ne olacak?" diye bağıran bir vatandaşa, "Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak" demek mi? Önüne geleni azarlamak mı?
Resmi rakamlara göre, 2B arazilerinin; % 61.1'i ekili alan, % 23.2'si meyve bahçesi, % 7.4'ü otlak, % 4.7'si yapılaşmış alan, % 1.7'si narenciye alanı, % 0.5'i sera alanı, % 0.4'ü kamuya tahsisli alan. Çevre ve Orman Bakanı'nın bu 2B alanlarının tamamını değil, tepkiler üzerine şimdilik (!) yarısını satışa çıkaracağını dile getirmesi mi ileri demokrasi?
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı ile küresel sermayeye Türkiye'nin yer altı ve yer üstü zenginliklerinin açılmaya çalışılması mı?
Kazdağları, Bergama ve Ödemiş'te doğal güzelliklerin siyanürle altın aramaya feda edilmesi mi?
Kaçak mazot, tiner ve biyodizel üretimine göz yummanın 20 cana mal olması mı ileri demokrasi?...

***

Yüksek yargı organlarını yandaşlaştırmanın yolunu açacak düzenlemelerin yapılması mı?
Yargının siyasallaştırılması mı, baskıyı yargı aracılığıyla uygulamak mı?
Yoksa Meclis'te 167 AKP milletvekilinin suç dosyalarına rağmen dokunulmaz olarak görevlerine devam etmeleri mi?
Neyle suçlandıkları bile bilinmeyen gazeteci, aydın, emekli ve muvazzaf general, amiral ve subayların tutuklanıp, asıl suçluların serbest bırakılması mı?
"Allah'a şükür bunlarla bir savaşa filan girmemişiz" diyen Arınç hakkında soruşturma açılamaması, "Meğer kağıttan kaplanmış biz onu asker zannedermişiz" diyen Batum hakkında, Başbakan'ın savcılar harekete geçmeli demesinden sonra 301'den soruşturma açılması mı?

Anayasa Mahkemesi üyelerine, üye yapısının değiştirilmesiyle birlikte kırmızı plakalı, özel güvenlikli makam araçları verilmesi, üyelerin maaşlarının arttırılması ve özel hastanelerde ölünceye kadar bedava sağlık hizmeti alabilme ayrıcalığının tanınması mı?
Askerlik yoklama kaçağı ve bakaya suçlarının kabahate çevrilmesi ve bu suçlara yalnızca para cezası uygulanacak olması mı?
Basit orman suçları işleyenlere idari para cezası verilmesi ile yetinilecek olması mı?

***

Laik bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, "Müslüman kardeşler devlete ve kamu düzenine sahip çıkmalıdır" sözlerini söyledi. Başka bir ülkede (Mısır) dini grupların devlete yön vermelerinin istenmesi; bu ülkenin iç içlerine karışılması mı?
"Ucube" denilen "İnsanlık Anıtı"nın yıkılmasına zemin hazırlanması mı?
İstanbul'un göbeğinde onlarca aracın yakılması ve devletin bu konuda tedbir almakta yetersiz kalması mıdır ileri demokrasi?
"Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya", "Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, şu anda almış olduğu kellelerin hesabını veriyor", "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" demek mi?
"Toplumsal gerilim olmasın diye sabırlı davranıyoruz. Bakın benim kızlarım başları kapalı olduğu için ABD'de okuyor. Burada bu özgürlük anlayışı var, ama ülkemde yok" demek mi, özgürlüğü türbana eşitleyen bir demokrasi düşüncesini savunmak mı?
ÖSYM'ye girecek türbanlıya güvenlik tedbiri olarak sadece parmak izi ve göz taramasının yapılabileceği; gözleri açık olan kara çarşaflılar ve burkalılarının da sınava girebileceği bir düzen mi?
"Elhamdülillah şeriatçıyız, içki yasaklansın. Bütün okullar imam hatip yapılacak. İstanbul'u Medine yapacağız. Ben İstanbul'un imamıyım. Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim" denmesi mi yoksa?
"Kadere imanın yoksa seninle tartışacak değilim", "Sadece imamlar resmi nikah kıysın" denmesi mi?
"Sen ne mutlu Türküm diyene dersen, adam da ne mutlu Kürdüm der", "Türkiye kendine din olarak Kemalizm'i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir. Türkiye'nin yarınında artık Kemalizm'e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm'in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam'ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir" denmesi mi?
Yunanistan'da Atatürk'ün fotoğraflarına fotomontajla uzun sakal eklenmesine çıt bile çıkarılmaması mı?
"Yolumuzun ortasında inek oturmuş, yolumuzu kapatıyor, menzile ulaşmamızı engelliyor. İneği yolumuzdan önce lafla, usul usul, sonra evvelallah sizlerin yardımıyla, artık nasıl olursa, nasıl denk gelirse kaldıracağız" (İnek olarak laik cumhuriyeti ve Atatürk devrimleri kastediliyor). "Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz","Referansımız İslamdır. Tek hedefimiz İslam devletidir" denmesi mi?
"Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim" denmesi mi?...

...İleri demokrasi bu mu?...

Bunun adı buz gibi AKP demokrasisi. AKP'nin ileri demokrasisi! AKP'nin model demokrasisi!

Bu AKP demokrasisini; bu ileri demokrasiyi (!) Türkiye modeli olarak başka ülkelere önermek son zamanlarda moda oldu. Daha doğrusu gelişmiş ülkeler tarafından bu model geri kalmış ülkelere tavsiye edilir hale geldi...

Değerli okurlarım, bu modelin adı Türkiye modeli olarak sunuluyor.

Oysa Türkiye Modeli dendiğinde Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Modeli gelir aklımıza...

İlkeler gelir, devrimler gelir...

Demokratik, laik sosyal hukuk devleti ve onun ulus yapısı gelir...

Yani AKP modeli Türkiye modeli değildir!

Bugün tartışılan "ileri demokrasi" anlayışının özü, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin içinin boşaltılması...

Ilımlı İslam yaklaşımıyla doldurulması ve modelleştirilmesi...

Dıştan bakıldığında Atatürk cumhuriyeti görünümlü, içine girildiğinde Ilımlı İslam zihniyetinin hüküm sürdüğü bir ülke olduk...

İleri demokrasimiz hepinize hayırlı olsun!

(Haber Ekspres- 21 Şubat 2011)

13 Şubat 2011

MISIR'DAN ÇIKAN DERSLER- ZAFER YAPICI


Mısır'da gösterilerin 18'inci gününde Tahrir Meydanı'nındaki rejim karşıtlarının istediği oldu: 30 yıldır Devlet Başkanı olan Hüsnü Mübarek istifa etti...

Bu beklenen sonucun nedenleri son derece çeşitli...

Mübarek yönetiminin otoriterliği, gelir dağılımındaki büyük adaletsizlikler, rüşvet ve kayırmacılığın bürokrasi aygıtını esir alması gibi faktörler elbette belirleyici...

Bunun dışında Müslüman Kardeşler'in kimlik siyasetinin toplumun harekete geçirmedeki etkisi göz ardı edilmemeli.

Ancak tüm bu iç faktörlere eşlik eden ve bu faktörlerin etkilerini arttırıcı bir faktör daha var... Bir dış faktör... (Aslında bir o kadar da iç faktör!).

ABD!

* * *

ABD ve Ortadoğu sözcükleri yan yana geldiğinde akla hemen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) geliyor.

BOP Ortadoğu'nun ABD çıkarlarına karşı ılımlı hale getirilmesi için geliştirilmiş bir ABD projesi idi...

ABD yönetimlerine ve CIA'ya stratejik danışmanlık hizmeti veren "RAND Corporation" adlı bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan ve Bush yönetimine sunulan "Sivil İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler" isimli rapor, bugün Ortadoğu'da yaşanan değişimin programını henüz 2005 yılında belirlemişti...
(Bkz. /rand/pubs/monograph_reports/2005/MR1716.pdf>. Ayrıca bkz. )

Rapor, BOP'un çerçeve belgesi niteliğinde...

Raporun tezi şu: İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse, medeniyetler çatışması olasılığı yüksek olacak. Bu durum en büyük zararı ABD hegemonyasına verecek... Öyleyse ne yapılmalı? Toplumsal düzlemde tutunum bulan İslami hareketler ABD çıkarlarına uyumlu hale getirilmeli! Serbest seçimlerin ABD yandaşı yönetimleri iktidara getirmesinin altyapısı oluşturulmalı.

Bu bağlamda İslam kavramına vurgu yapılarak üç grup tanımlanmış raporda: Köktendinciler, Gelenekçiler ve Ilımlı İslamcılar...

Köktendincilerin ılımlılaştırılmasının mümkün olmadığı; bu nedenle bu grupların politik süreçlerden tasfiye edilmesinin en uygunu olacağı; gelenekçilerin ABD tarafından kazanılması gerektiği; bu nedenle bu grupların 'Ilımlı İslamcılar'a eklemlenmesi için ABD'nin strateji üretmesi zorunluluğundan söz ediyor rapor.

Kısacası köktendinciler gözden çıkarılmış. Onlarla mücadele edilmesi gerektiği vurgulanmış. Gelenekçilerin gönüllerinin kazanılmaya çalışılması önerilmiş. Ilımlı İslamcılara ise devasa bir destek var!

Gelelim laik kesimler hakkında raporda yazılanlara.

Rapor, ABD yönetiminlerine Ortadoğu ülkelerinde laik anlayışa sahip toplumsal kesimlerle arasına biraz mesafe koymasını; ancak onlarla ittifak olasılığını ortadan kaldırmayacak bir biçimde ilişkilerini sürdürmesini öneriyor. Rapor'da Ortadoğu'nun laik toplumsal grupları hakkında bakın neler diyor: "...(Laikler) politika ve değerler açısından Batı'ya en yakın olan gruptur. Bu olumlu özelliklerine karşılık, genellikle yarı demokratik görünümlü otoriter bir yapıyı esas alan laik gruplar, çoğunlukla solcu ve saldırgan milliyetçi ideolojileri benimsemişlerdir. Bu nedenle de ABD'yi dost olarak görmez; hatta içlerinde aşırı ölçülerde Amerikan düşmanlığı besleyenler bile vardır. Ayrıca İslamcı kitlelerce sözü dinlenebilir bir grup da değildirler. Bu nedenlerle laikleri sürekli müttefik olarak kabul etmek uygun olmaz".

Aslında istenen şu: Laik olanlar ikiye ayrılsın. Anti emperyalist olanlar iflah olmaz. Onlar çeşitli yollarla tasfiye edilsin. Geri kalanlar, ılımlı İslamlaştırılmasalar bile ABD çıkarlarına karşı daha da ılımlılaştırılsınlar. Hem olası anti-emperyalist ittifakı bölsünler, hem de bir gün kullanılmak üzere elde tutulsunlar....

* * *

Raporda ABD yönetimlerine sunulan politika önerilerini bir kez daha ana hatlarıyla sayalım:

1. Her şeyden önce Ilımlı İslam'ı büyüt. Onlara mali destek sağla, liderlik modeli oluştur ve bu modele uygun liderler yarat.

2. Gelenekçilerin kusurlarını eleştir. Ancak onları kökten-dincilere karşı destekle, ABD'ye karşı ılımlılaştırmaya çabala...

3. Köktendincilerle mücadele et. Onların yasadışı faaliyetlerini açığa çıkar, yaptıkları şiddet eylemlerinin olumsuz sonuçlarını gündeme taşı. Toplumsal desteklerinin azaltılması için doğrudan veya dolaylı propoganda faaliyetleri yürüt.

4. Seçici bir şekilde laikleri destekle. Köktendinciliğin ortak düşman olarak algılanmasını teşvik et, milliyetçilik ve solculuk temelinde ABD karşıtı güçlerle ortaklık oluşturma heveslerini kır. Onları da kimi zaman havuçla kimi zaman sopayla ılımlılaştır! Onları da biçimlendir!

* * *

Değerli okurlarım, bugün Mısır'da yaşananları, yozlaşmış bir yönetime sahip bir diktatöre karşı gelişen toplumsal tepkileri yönlendirerek Ilımlı İslam'ın iktidarının kurulması girişimi olarak görmek pek yanlış olmasa gerek.

Mısır'da siyaset yeniden biçimlendiriliyor. Siyaset oyununun kuralları yeniden yazılıyor.

Laik Mısırlıların da Köktendincilerin de kulaklarına iktidarın bir yerinden tutabilmelerinin koşulunun ABD çıkarlarına karşı ılımlı olmak olduğu fısıldanıyor...

İktidar yolunun açılmasının ABD icazetine bağlı olduğu fikri yayılıyor.

ABD çıkarlarına karşı ılımlı bir otokrasi yerini ABD çıkarlarına karşı ılımlı bir "demokrasiye"; "güdümlü demokrasiye" bırakıyor...

Demokrasinin tam da bu nedenle gerçekleşemeyeceği sorgulanmıyor...

* * *
...Bu oyun, size bir yerlerden tanıdık geliyor mu?...

(Haber Ekspres Gazetesi- 14 Şubat 2011)

06 Şubat 2011

DIŞARIYA KARŞI DEMOKRATLAR, YA İÇERİYE KARŞI? - ZAFER YAPICI


Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mısır'daki gelişmelerle ilgili olarak, "Bu geçiş döneminin kısa sürmesi çok önemli. Çünkü dost ve kardeş bir ülke olan Mısır'ın güvenliği, istikrarı, güçlü olması çok önemli. Ama şu da bir gerçek; halkın arzuları, talepleri ne kadar çok dikkate alınır ve ne kadar süratle hareket edilirse her şey o kadar iyi olur" dedi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e mesaj göndererek, "İnsanların insancıl taleplerine kulak vermesini" istedi. Ayrıca, "Halkın özgürlük taleplerini şüphe götürmeksizin karşılaması gerektiğini" söyledi. Erdoğan ayrıca, "...Ortadoğu'nun savaşlar, gözyaşı, yolsuzluk, cehalet ve insan hakları ihlalleri ile anılır hale geldiğini" bildirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "...Bizim için önemli olan Mısır halkının esenliği ve geleceği konusunda kendi taleplerini gündeme getirebilmesi ve bu taleplerin yerine getirilmesi. Bizim ne istediğimizden daha çok Mısır halkının ne istediği önemli. Mısır halkı ne istediğini günlerdir açık bir şekilde ifade ediyor. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük istiyor. Ve ülkede bu anlamda katılımcı bir siyaset istiyor" dedi.

Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin, diktatörlüğün ve baskının hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerinde halkın isyan edip sokağa dökülerek hak aramasını destekleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'nın beyanatları bunlar...
Özetleyecek olursak Türkiye'nin dış politik çizgisini belirleyen üç kişi, sözkonusu yönetimlerin derhal istifa etmelerini üstü örtülü bir şekilde talep ediyorlar. Halkın arzularının ve insancıl taleplerinin süratle dikkate alınmasını ve karşılanmasını istiyorlar. Bu ülkelerin savaşlar, gözyaşı, yolsuzluk, cehalet ve insan hakları ihlalleri ile anılır hale gelmemesini; daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve katılımcı bir siyasetin olması gerektiğini vurguluyorlar.
Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin, diktatörlüğün ve baskının hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerin halklarına demokrat bir söylem dahilinde verilen mesajlardır bunlar...

* * *
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'nın bu söylemleri başta Mısır halkı olmak üzere sokağa dökülüp hak arayan diğer ülkelerin halkları tarafından sevgiyle karşılanmıştır; doğru...
Ancak, anlamadığım bir şey var.

Bu isyanlar çıkmadan evvel Başbakan Erdoğan tüm Ortadoğu ülkelerinin "lideri" konumunda görülüp Arap emirleri tarafından ödüllere boğulmuyor muydu?...

Sizin anlayacağınız Başbakan, dün o halkları ezenlerle beraberdi. Üstelik onlardan övgüler ve ödüller alıyordu; onlara methiyeler düzüyordu. Bugün ise, ezilenlerle beraber!...

Bakalım bu sefer onlar ve onlar adına kim veya kimler Başbakan'a hangi ödülleri verecekler?...

* * *

Dışarıya karşı demokrat bir bakış açısı sergileyenler içeride yani Türkiyemizde nasıl bir bakış açısı sergiliyorlar? Bir de bu soruya cevap arayalım...

Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin bulunduğu bir ortamda işçi, köylü, çiftçi, memur, emekli, dul, yetim, engelli, öğrenci, esnaf, sanayici gibi halk kesimleri zaman zaman haklarını aramak için meydanlara indiklerinde biber gazı, tazyikli su ve coplarla karşılaşmaya devam ediyorlar.

Neden siyasal iktidar Mısır'da haklarını arayan halka gösterdiği demokrat yaklaşımı kendi insanlarımıza göstermiyor?

İşte size birkaç örnek:

Tekel işçileri, öğrenciler ve 'torba yasa'nın çıkmaması için eylem yapan KESK, DİSK, TTB ve TMMOB'un kendi gelecekleri ile ilgili haklarını talep eden üyeleri polis baskısı altında biber gazı, tazyikli su sıkılarak ve coplanarak bastırıldılar...

İktidarın bu yaklaşımı bir çelişki değil midir?

Neden oldukları gibi görünüp, göründükleri gibi olmuyorlar?...

Neden dışarıda hak aradığını iddia ettikleri halka gerekli desteği veriyorlar da içeride yani kendi vatanımızda "halka hizmet hakka hizmettir" diyerek onlardan oy talep ettiği yurttaşlarımızın hak arama istemlerini görmezlikten geliyorlar?...

* * *

Cevap, iki "özlü sözde" gizli...

* * *
"Bence demokrasi bir amaç değil, bir araçtır."

"Demokrasi hedefe ulaşmak için kullanılan bir tramvaydır. Durağa geldiğiniz vakit inersiniz!".

* * *

Elbette çelişki olacak...

Yukarıdaki "özlü sözleri" siyasi düşüncelerinin odağına yerleştirenlerden başka bir şey beklenebilir mi?

(Haber Ekspres Gazetesi- 7 Şubat 2011)