28 Nisan 2014

Sonumuz Kurbağaya Mı Benzeyecek?- Zafer Yapıcı

İktidar “ileri demokrasi” adı altında demokrasiyi daha ileriye götüreceğini söyleyerek on iki yıldır Türk Milleti’ni uyutuyor. Uyutmakla kalmayıp uyuşturuyor. Peki, nasıl uyutuyor, uyuşturuyor dersiniz? Ağır ağır haşlanan kurbağa misali… Kural tanımayan, demokrasiyi bir araç olarak gören iktidarın ben merkezli icraatlarının artarak sürmesi karşısında; muhalefet partilerinin sessizliği Türkiye’yi bir felaketin eşiğine sürüklüyor. On bir yıldır iktidar “ileri demokrasi” dedi… Cumhuriyetin tüm kurumlarını işlevsizleştirdi, halkı makarnaya, nohuta muhtaç hale getirdi. Tebaa yapmayı hedefledi. Eğitimi dinselleştirdi. Sağlığı paralı yaptı. Atatürk ilke ve devrimlerini yok etti. Sosyal devleti tüketti. Hukuk devletini bitirdi. Üniter devleti unutturdu. “Tek adam”, “ileri demokrasi” atına binerek dörtnala “durmak yok yola devam” söylemiyle yönetti; yönetiyor… AKP yol alıyor. Muhalefet bekliyor. Cılız tepkilerle, tutarsızlıklarla… İktidar, muhalefeti on iki yıldır “ileri demokrasi” kazanının içinde yavaş yavaş ısıtarak işlevsizleştirdi. İşlevsizleştirmeye devam ediyor... İktidar “ileri demokrasi” diyor… Peki ya muhalefet? Zaman akıp gidiyor. Üç maymunu oynuyor iktidar… Peki ya muhalefet? …Ne zamana kadar… *** Değerli okurlarım, önümüzde cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri var. AKP’nin dar bölge seçim sistemine geçiş önerisi demokrasi adına tehlikeyi büyütüyor. Bu sistem, seçim çevrelerinde yüksek oyu alanların dışında temsili olanaksızlaştırıyor. AKP diğer taraftan yarı başkanlık sistemine de yeşil ışık yakıyor. Başbakanın sınırsız güç sahibi tek adam olma hayalleri gündeme reform olarak oturtuluyor. Örneğin, AKP Grup Başkanvekili Canikli, “Yürütmenin başı tek olmalı. Doğru olan Fransa’da olduğu gibi cumhurbaşkanını halkın seçmesi, cumhurbaşkanının da başbakanı atamasıdır” derken… Muhalefet ne yapıyor? Ben söyleyeyim. Bekliyor… AKP Üsküdar’ı geçmek üzere… Kısacası Türk Milleti’nin tüm değerleri yok olmak üzere… Demokrasi yara üstüne yara alıyor. Değerli okurlarım, Türk Milleti olarak biz de güdümlü muhalefet partileri gibi beklemeye devam ederek RTE’nin bilinçsiz kurbağaları mı olacağız?... Yoksa cumhuriyet bilinciyle Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri gibi mücadeleye devam mı edeceğiz?… Majestelerinin muhalefetine razı mı olacağız? Yoksa muhalefeti gerçekten muhalefet haline getirip iktidar yolunu mu açacağız?(HABER EKSPRES GAZETESİ-28.04.2014) Zafer Yapıcı

22 Nisan 2014

Önemli Olan Adam Olmaktır- Zafer Yapıcı

Değerli okurlarım, 1895 yılında Nobel ödüllü Britanyalı şair Rudyard Kipling tarafından yazılmış olan “Adam Olmak” şiiri Türkçe’ye merhum Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarından şair Bülent Ecevit tarafından çevrilmiş ve kendi sesi ile okunmuştu. Bu şiiri, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal da “tek adam” olma hevesine kapılarak demokrasiyi işlevsizleştirme rolüne soyunanları ve onların yandaşlarını uyarmak ve topluma mesajlar vermek için seslendirmişti. *** 11 yılda yaşadıklarımız, 17 Aralık süreci ve son yerel seçimlerde yaşananlar… “İleri demokrasi” örneğini bir kez daha gözler önüne serdi… Çağdaş demokrasi yok oluverdi… AKP zihniyeti mimarının ileri demokrasi anlayışı şu: İstediği istasyona geldiğinde makas değiştirmek… Ve… Ben merkezli, etkili ve yetkili “tek adam” olmak… Cumhuriyet’in tüm kurumları, Atatürk ilke ve devrimleri, Çağdaş demokrasi, Anayasa, Laik devlet, Sosyal devlet, Hukuk devleti, Ulusal devlet, Üniter devlet… “Tek adam”ın elinde… İşine geldiğinde bu değerlerin arkasına geçici olarak sığınarak takiyye yapmak, işine gelmediğinde bu değerleri yok sayıp işlevsizleştirmek için elinden geleni yapmak! Tüm bu çelişkiler tek adam zihniyetinin ben yaparım, ben bilirim, benim dediğim olur mantığının göstergeleri değil midir?.. Değerli okurlarım, tek adam olma zihniyetini yıkmanın şimdi tam sırası; değil mi?... Öyleyse “Adam Olma” şiirini ulusça hep beraber okuyalım ve gerekli yerlere mesajımızı verelim… “Çevrende herkes şaşırsa, Bunu da senden bilse, Sen aklı başında kalabilirsen eğer, Herkes senden kuşku duyarken, Hem kuşkuya yer bırakır, Hem kendine güvenirsen eğer, Bekleyebilirsen usanmadan, Yalanla karşılık vermezsen yalana, Kendini evliya sanmadan, Kin tutmayabilirsen kin tutana, Ne kazandım diye sevinir, Ne yıkıldım diye yerinir, İkisine de vermeyebilirsen değer, Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz, Koyulabilirsen işe yeniden, Döküp ortaya varını yoğunu, Bir yazı-turada yitirirsen bile, Yitirdiklerini dolamaksızın dile, Baştan tutabilirsen yolunu, Yüreğine sinirine dayan diyecek, Direncinden başka şey kalmasa da, Herkesin bırakıp gittiği noktada, Sen dayanabilirsen tek, Her şeyiyle dünya önüne serilir, Üstelik oğlum, adam oldun demektir...” Değerli okurlarım, asıl olan “ben” egosuyla “tek adam olmak” değil, “biz” duygusuyla adam gibi “adam olmaktır”. (HABER EKSPRES GAZETESİ- 22.04.2014) ZAFER YAPICI

14 Nisan 2014

CHP Bir Daha Mı İşgal Edilmiş?- Zafer Yapıcı

CHP Genel Merkezi “occupyCHP” alan adı altında twitterde örgütlenen gençler tarafından işgal edilmiş. Medya haberi aynı başlıklarla vermiş aşağı yukarı. “CHP’ye gençlik aşısı…” * * * Ee?... CHP zaten yakın geçmişte de bir işgale uğramamış mıydı? CHP’de ilk işgali gerçekleştirenler ne demiş “ikinci nesil işgalciler” hakkında? Bir bakalım. Birinci nesil işgalcilerin yukarıdakilerinden biri demiş ki: “İşgalinizi dört gözle bekliyoruz. Dükkan sizin gençler”. Bu ne demokrat tavır böyle (!)… Bir başka “yukarılardan” birinci nesil işgalci, “ağlamak üzereyim sahnede forum var. Bu günleri görecek miydik…” * * * Birinci nesil işgalcilerin yeni işgale bakışı yeni işgalin niteliğini ortaya koyuyor. Başka hiçbir şeye bakmaya gerek yok. * * * İşgalci gençler de sözlerini sakınmamışlar canım. Demişler ki: “CHP’yi geçmişinden bağımsız hale getirmek istiyoruz”. Birinci nesil işgalcilerin referans verdiklerinden başka ne beklenebilir?... Büyük bir entelektüel açılım doğrusu. Hakikaten çok özgün bir istek(!) (Sorosçular, tarikat gazetelerinde yıllardır neyi ısıtıp ısıtıp CHP’ye öneriyorlardı?) * * * Gençler CHP’yi işgal etmeye kalksaydı eğer… Öyle komik kurgularla, danışıklı döğüşlerle değil, gerçekten… CHP’yi geçmişinden bağımsız hale getirmek isteyen değil, CHP’yi ve bu ülkeyi geçmişteki gibi bağımsız hale getirmek isteyen gençler… Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen gençler… Birinci nesil işgalciler davetiyeler çıkarır mıydı? Methiyeler düzer miydi “işgalcilere”? Yoksa bazılarının yaptığı gibi onları püskürtmek için, TOMA’lara su mu taşırlardı? …Ne dersiniz?... (HABER EKSPRES GAZETESİ- 14.04.2014) Zafer YAPICI

07 Nisan 2014

Bizde Değişen Bir Şey Olmadı Anlayacağınız…- Zafer Yapıcı

1914 Seçimleri “Sopalı Seçimler” olarak bilinirdi. 1946 Seçimleri “açık oy, gizli sayım” esasına göre yapılmıştı. Oy kullanma sırasında yönlendirme, sayım sırasında müdahale sıradandı. Yargıç güvencesi yoktu. Bu seçimler Türk siyasi tarihi literatüründe “şaibeli seçimler” olarak tanımlandı. Sonra ülkemizde çok partili rejim yerleşti dedik. Dedik ama şaibeler seçimlerden elini bir türlü çekmedi. Şeffaflaşan sandıklardan çıkması gereken sonuçlar, ekranlarda gördüğünüz sonuçlar olmadı. Adaletin siyasallaştığı bir sistemde sadece “yargıç güvencesi vardır” diye yasaya yazmakla, yargıç güvence olamadı… Rivayet o ki, trafolara çıkan kötü kediler bile sonuçlara müdahale etti! * * * Bizde değişen bir şey olmadı anlayacağınız. * * * Demokrat Parti, kendisine seçimlerde oy vermeyen kitleleri cezalandırırdı. Malatya’yı CHP’ye oy verdi diye ikiye böldü örneğin. Yine kendisine oy vermeyen Abana’yı Bozkurt/Pazaryeri kasabasına bağladı. Kırşehir’i il olmaktan çıkardı. Özal, seçim bölgelerinin sınırlarıyla oynayarak seçimleri kazanmaya çalışırdı. Mertçe yarışmazdı. Oyunun ortasında kural değiştirmeye kalkardı. Bugün, kendine oy vermeyen yerlere yatırımların gitmeyeceği söylemi bir propaganda malzemesi. Kendi oylarını çoğaltabilmek için merkez ilçeleri hiçbir sosyolojik gerçekliği dikkate almaksızın böldüler, birleştirdiler. Büyükşehir yasasıyla oyunun ortasında oyunun kurallarını değiştirdiler… * * * Bizde değişen bir şey olmadı anlayacağınız… * * * Demokrat Parti zamanında muhalif siyasi partilerin radyo konuşması yapması yasaklanmıştı. Devlet radyosu, Demokrat Parti radyosu olmuştu. Muhalif gazeteciler tutuklanmıştı. Ulus gazetesi kapatılmıştı. Bugün, basının büyük bir kısmı iktidar basını. Hapisteki gazeteci sayısında dünya liderliğine oynuyoruz. Bolu’da seçimi kazanan AKP adayının ilk işi Bolu’daki muhalif bir gazeteyi kapatmak oldu. Belediye başkanları bile otokratlığa soyundu. Demokrat Parti iktidarında muhalif gazetelere devlet ilanı verilmezdi. Bugün de muhalif kimliğiyle bilinen gazetelerde bul bulabilirsen… Demokrat Parti’nin makbul gazetecileri vardı. Bugün, devlet bankası kredileri ile muhalif gazete satın alan iktidar yandaşı medya patronları türedi. * * * Bizde değişen bir şey olmadı anlayacağınız… * * * 19 Nisan 1960 tarihli Milliyet Gazetesi “Her Türlü Siyasal Faaliyet Yasaklandı” manşeti ile çıkmıştı. Bu manşet, bir eleştiri değil, bir haber idi. Gerçekten de Demokrat Parti’nin kurmuş olduğu Meclis Tahkikat Komisyonu, almış olduğu bir karar ile ülkede muhalefetin her türlü siyasal faaliyetini yasaklamıştı! Bugün için bir şey demeye gerek var mı? * * * Bizde değişen bir şey olmadı anlayacağınız… (HABER EKSPRES GAZETESİ 07.04.2014) Zafer YAPICI