27 Nisan 2015

SUFLE - ZAFER YAPICI

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Başbakan Davutoğlu koltuğunu ilkokul öğrencisi Pelin Topraksoy’a devretti. Devretti devretmesine de gazetecilerin soracağı sorulara Pelin'in nasıl cevap vereceği konusu bir endişe yarattı. Ya tüm tedbirlere rağmen, riyakarlıktan uzak, saf ve temiz çocukluk galip gelirse? Ya Pelin bütün istek ve düşüncelerini içinden geldiği gibi özgür bir şekilde dile getirirse? Bunun sonu maazallah ne olurdu? Davutoğlu çareyi Pelin'in kulağına sufle yapmakta buldu… Örneğin, "enerji sorunumuz var; neden nükleer santral inşa etmiyoruz?" sorusuna "Nükleer enerjide çok yetersiziz. Rusya’da ve birçok ülkede var, biz de temellerini attık" yanıtını fısıldadı Davutoğlu. "Çözüm süreci hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna… ..."Kardeşlik" yanıtını… "Muhalefetin seçim vaatleri hakkındaki düşünceleriniz neler?" sorusuna… ..."Bol keseden atıyorlar" yanıtını… Davutoğlu Pelin'in kulağına AKP zihniyetinin siyasi mesajlarını fısıldayarak hem kamuoyuna hem de geleceğimiz olan çocuklarımıza egemenliğin kayıtsız ve şartsız kimin elinde olduğunu bir kez daha gösterdi... Siyaset fırsatçılığı yaptı. Hem de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda... Pelin'e sadece bir günlüğüne koltuğunu geçici olarak verdi. Ama onun özgürce düşüncelerini ifade etmesine izin vermedi. * * * Çünkü özgür birey yerine biat eden bireylerden oluşan bir toplum yaratmak hedef. Düşüncelerini ifade etmekten çekinen, korkan birey… İnandığını savunamayan birey... * * * Bir de Mustafa Kemal Atatürk'e bakalım. Bakın Atatürk 1920'li yıllarda geleceğimiz olan çocuklarımız ile ilgili neler söylüyor:. "En çok hoşuma giden halleri riyakarlık bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları...” “Çoğu ailelerin öteden beri çok kötü bir alışkanlıkları var; çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar lafa karışınca, sen büyüklerin konusuna karışma der, sustururlar. Artık çocuklarımızı düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da, başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız.” Ya şimdi çocuklarımızı nelere alıştırıyorlar?... * * * Değerli okurlarım sizce Türkiye’yi yönetenler, özgür bir şekilde mi karar alıp düşüncelerini ifade ediyorlar? Yoksa sufle ile tek yerden emir alarak mı?... Yorum sizin. * * * 23 Nisan Yurdu koruyan/ Yarını kuran/ Sen ol çocuğum… Eskiyi unut/ Yeni yolu tut/ Türklüğe umut/ Sen ol çocuğum… Bizi kurtaran/ Öndere inan/ Sözünü tutan/ Sen ol çocuğum… Küçüksün bugün/ Yarın büyürsün/ Her işte üstün/ Sen ol çocuğum… Çalışıp öğren/ Her şeyi bilen/ Yurduna güven/ Sen ol çocuğum... (Hasan Ali YÜCEL) (27 NİSAN 2015-HABER EKSPRES GAZETESİ) ZAFER YAPICI

22 Nisan 2015

CHP HALKA UMUT VEREBİLİYOR MU?- ZAFER YAPICI

Döviz kurunun ve işsizliğin tarihi seviyelere çıktığı bir ülke eğer seçime gidiyorsa, muhalefetin başarı ihtimali yüksek olmaz mı? Ülkeyi yanlış politikaları ile adım adım bölünmeye götüren iktidarın bulunduğu bir ülkede, muhalefet güçlenmez mi? Söz konusu Türkiye ise o ihtimal yüksek olmayabilir. Muhalefet güçlenmeyebilir. Bu durum, büyük ölçüde muhalefet gibi gözüken yapının gerçekte muhalefet olmamasının bir sonucudur. CHP, ana muhalefet partisi. Seçime giderken CHP'nin stratejisine bakalım. Partinin omurgasını oluşturan Kemalizm parti yönetimi tarafından neredeyse tasfiye edilmiş. Altı oku benimseyenler özenle listelerden ayıklanmış. Partinin olası iktidarında ekonomi politikalarının Kemal Derviş gibi bir sistem içi aktöre emanet edileceği açıklıkla ilan edilmiş. Atatürk'e hakaret edenler, Atatürk'ün değerler sistemi ile uzaktan yakından alakası olmayanlar partiye baştacı yapılmış. Ermeni soykırımını savunanlar ilk sıralarda milletvekili adayı yapılmış. Genel Başkan, partinin 1930'ların CHP'si olmaması ile övünür hale gelmiş. PKK'nin siyasi kanadının meclise girebilmesi için duacı olmuş. AKP Anayasası'na onay vermiş. Tüm bunlar ne anlama gelmektedir? Tüm bunlar CHP'nin artık CHP olmadığının kanıtlarıdır. Partinin bayrağı altı oktur, tamam. Ancak parti, altı okla kavgalılar kulübü haline dönüştürülmüştür. Ne büyük bir çelişkidir ki, partinin tabanını oluşturan Atatürkçülerin oyları ile Atatürk düşmanları egemen kılınmaya çalışılmaktadır. Araya bir kaç Atatürkçü (!) eklenerek kitleler uyutulmaya çalışılmaktadır. Tüm bunlar yaşanırken, CHP olur da tek başına iktidara gelirse, ne değişecektir sorusu cevap beklemektedir. Hadi biz de adaylardan yola çıkarak bir CHP kabinesi oluşturalım. Başbakan: Kemal Kılıçdaroğlu; nam-ı diğer Tuncelili değil, Dersimli Kemal. Başbakan Yardımcısı: Mahmut Tanal, cemaate destek eylemlerinin gediklisi. İçişleri Bakanı: Mehmet Bekaroğlu, 'Kefere Kemal' sözlerinin sahibi. Çevre ve Şehircilik Bakanı: Mustafa Sarıgül, yorumsuz! Ekonomi Bakanı: Kemal Derviş, daha ne diyelim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Ali Murat Bucak, Bucak aşireti liderlerinden. Milli Savunma Bakanı: Selina Doğan, Ermeni tehcirini soykırım olarak niteleyenlerden. Dışişleri Bakanı: Murat Özçelik, ABD, CHP'ye çok iyi bir partner olarak bakıyor diyerek amacını açıklayan kişi. Maliye Bakanı: Selin Sayek Böke = neoliberalizm. Milli Eğitim Bakanı: Sezgin Tanrıkulu, CHP'nin HDP'si... Varın gerisini siz düşünün... * * * CHP zaten bu haliyle tek başına olası bir AKP-HDP koalisyonu gibi... E, hadi oylar CHP'ye o zaman! AKP-HDP koalisyonuna karşı... Sözün özü: Bugün, bu CHP, hem CHP olmaktan çıkmıştır hem de umut olmaktan. Umut ise gerçek CHP'dedir. Bu nedenle, bugünkü CHP'yi desteklemenin neyi desteklemek olacağı sorusu bu seçimlerin anahtar sorusudur.(HABER EKSPRES GAZETESİ-20.04.2015) ZAFER YAPICI

13 Nisan 2015

BİNDİK BİR ALAMETE…ZAFER YAPICI

Totaliter rejimlerin en temel özellikleri, sıradan insanın günlük yaşamına varıncaya kadar tüm ekonomik, siyasal ve toplumsal süreçlere devletin çoğu zaman zor kullanarak müdahaleler gerçekleştirmesi ve güçlü bir propaganda aygıtıyla karşıt fikirlerin hiç yokmuş gibi sunulduğu bir hayali ortamı yaratmasıdır. Bir rejim totaliterliğe doğru kayıyorsa “tek kişi, tek lider, tek parti” sloganları yaygınlaşır. Psikolojik ya da fiziksel terör yöntemleri halk üzerinde denenir. Bu rejimde tehdit, korku salma, adil olmayan yargılama mekanizmalarıyla sindirme, politik baskılarla yönlendirme gibi yöntemler sıklıkla kullanılmaktadır. Totaliter rejimler insanları bizden ve bizden olmayanlar diye ikiye ayırır. Bu ayrımlaşmanın yardımıyla itaate dayalı birliğini kuvvetlendirir. Medya tekeli totaliter rejimlerin en temel özelliklerinden biridir. Medya tekeli gerçekte olmayanı olmuş gibi, olanı da olmamış gibi göstermekte totaliter yönetimlerin işine yarar; hem de propaganda konusunda büyük bir rezerv anlamına gelir. Gerçekte eşitsizlikten ibaret olan sanal bir eşitlik düşüncesi ya da gerçekte ahlaksızlıktan ibaret olan sanal bir ahlak fikri yaratılabilir... Totaliter rejimlerde düşünce ve ifade özgürlüğü yalnız yöneten grubu doğrulayanlar ve yöneten grubun çıkarına hizmet edenler için vardır. Yönetim aleyhine fikir ileri sürülemez. Yönetenler kişisel yaşamdaki tercihlere bile müdahil olma hakkını kendilerinde görürler. Bu rejimlerin üstünlükleri akıldan çok dogmalara ve zorbalığa dayanır. * * * Sahi biz on üç yılda nereye geldik?... 7 Haziran’dan sonra da nereye gideceğiz?...(HABER EKSPRES GAZETESİ-13.04.2015) Zafer YAPICI

06 Nisan 2015

HANGİ BİLİNÇ? - ZAFER YAPICI

Prof. Dr. Afet İnan'ın yazdığı "Vatandaş için Medeni Bilgiler" kitabından söz edeceğiz bugün. 1930 yılından itibaren uzun yıllar boyunca ülkemizde "Yurttaşlık Bilgisi" ders kitabı olarak okutulan bu eserin belki de en önemli yanı eserin büyük bir kısmında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminin izlerini görmenin mümkün olmasıdır. “Vatandaş için Medeni Bilgiler” veya “Yurttaşlık Bilgisi” isimli bu eserin konu başlıkları ise şunlardır: Ulus, Toplumsal Özgürlük, Başka Ulusların Ortaya Çıkışları, Özgürlüğün Çeşitleri, Ulusun Genel Tanımı, Kamuoyu, Ulusallaşma İlkesi, Kamuoyunun Kendi Kendine Örgütlenmesi, Türk Ulusçuluğu, Gazeteler, Devlet, Dernek Kurma ve Eğitim Öğretim Özgürlüğü, Egemenlik, Devlet Biçimleri, Demokrasi İlkesinin İçeriği, Haber Verme ve Şikayet Hakkı, Demokrasi İlkesinin Tarihsel Gelişimi, Bireysel Hak ve Siyasal Hak, Demokrasi İlkesinin Belirgin Nitelikleri, Özgürlüğün Korunması ve Yaptırımları, Cumhuriyet, Bağnazlığı Aşma (Hoşgörülülük), Anayasamız, İş Bölümü, Demokrasiye Karşı Olan Çağdaş Akımlar, Dayanışma, Yurttaşa Karşı Devletin Görevleri, Çalışma, Meslek, Özgürlük, Meslek Nasıl Seçilir ve Nasıl Gerçekleştirilir, Özgürlüğün Tarihsel Gelişimi, Yurttaşların Devlete Karşı Görevleri, Bireysel Özgürlük. Atatürk, bu önemli eser ile Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbali olarak gördüğü ve gelecekte ülkenin yönetimini devralacak fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür neslin medeni ve çağdaş bir toplumu nasıl oluşturacağını anlatmıştı… Cumhuriyeti, demokrasiyi ve laikliği sonsuza değin yaşatmanın önemini vurgulamıştı. * * * Ya şimdi?... Cumhuriyet feryat ediyor. Demokrasi can çekişiyor. Laiklik kan kaybediyor. Hukuk, sosyal, ulus ve üniter devlet yapısı çökertiliyor. Milli eğitim dinselleştiriliyor. Devletin tüm kurumları işlevleştiriliyor. Daha ne bekliyorsun?... Rejimi değiştirmek istiyorlar rejimi! Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ilkelerini, devrimlerini, rejimini ve onurlu yurttaşlık bilincini! Aslında seni değiştirmek istiyorlar, seni. Geleneğini, yaşantını, bakış açını, vicdanını, düşünceni, özgürlüğünü… Kısacası ülkenin yönetimini devralacak fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür neslin medeni ve çağdaş bir toplumu oluşturacağından korkuyorlar. Haziran'ı bekliyorlar; Haziran'ın yedisini… * * * Bu yaz ya zifiri karanlığa yürüyeceksin anlayacağın... ...Ya biraz olsun aydınlığa. Bilincin rehberin olacak! (HABER EKSPRES GAZETESİ- 06.NİSAN 2015) ZAFER YAPICI