23 Temmuz 2014
80 Yıl Önce, 80 Yıl Sonra * Zafer Yapıcı
1934’ün Temmuzunda, yani bundan tam 80 yıl önce, Almanya Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg, sağlığı iyice bozulmuş bir halde, Batı Prusya’daki konutunda ölümü beklemekteydi.
O Hindenburg, bir yıl önce, sadece Almanya değil, dünya tarihini etkileyecek bir karar vermişti. Hitler’e karşı olmasına rağmen, ülkede bozulan ekonomik istikrar sonucunda güçlenen Hitler’i iktidardan uzak tutmanın maliyetinin ona iktidar vermekten daha fazla olacağını düşünmüştü. 1933 yılının Ocak ayında Hitler’i başbakan olarak atamıştı.
Hindenburg, muhtemelen ölüm döşeğindeyken, vermiş olduğu kararın yanlışlığının farkına varmıştı.
Hitler, Hindenburg’un sağlığının bozulmasının ardından devlet yönetimi ile ilgili yeni projeler üretti. Hindenburg’un olası ölümünü, Almanya’da güç tekelini elde etmek için bir fırsata dönüştürmeyi düşündü.
2 Ağustos 1934’te sabah saat 9’da Hindenburg beklendiği gibi öldü.
Birkaç saat içinde Hitler yeni bir yasa çıkarttı.
Yasa aynen şöyleydi: Madde 1: Cumhurbaşkanlığı, şansölyelikle (başbakanlık) birleştirilmiştir. Devlet başkanının halihazırdaki yetkileri Führer ve Şansölye’ye, Adolf Hitler’e aktarılacaktır. Madde 2: Bu yasa Devlet Başkanı Von Hindenburg’un ölüm anında yürürlüğe girer.
Hitler bu yasaya dayanarak hükümet başkanlığı yanında devlet başkanlığı sıfatını da edinerek 1934 yılının Ağustos ayında bir seçim tezgahladı. Sandıktan elbette o çıktı. Almanya’nın “Führer”i haline geldi.
Nazi partisi dışındaki tüm partileri kapattı. Siyasal faaliyetleri yasakladı. Gaz odalarında canlara kıydı. Dört bir yanına saldırdı. Irkçılık yaptı.
Hitler, böyle başbakan oldu. Hitler, böyle “Führer” oldu…
Bundan tam 80 yıl önce, bir Ağustos günü, bir seçimle…(HABER EKSPRES GAZETESİ-21 TEMMUZ 2014)
Zafer YAPICI
14 Temmuz 2014
Bu Yangını Söndürmek Lazım- Zafer Yapıcı
Yanıbaşımız yangın yeri… IŞİD ile birlikte Irak ile Suriye’de terör, kan ve gözyaşı katlanarak artıyor. Bu yetmezmiş gibi, İsrail geçen haftadan itibaren Gazze’ye saldırılar düzenlemeye başladı. Ölü sayısı bu yazının kaleme alındığı saatlerde 100’ü geçti…
Kısacası Batı’nın kanlı düzeni İsrail ve IŞİD aracılığıyla kurumsallaşıyor. Türkiye’nin bu süreçte yeni roller üstlenmesi bekleniyor. İktidar ve muhalefet, bu rolleri en iyi kendilerinin oynayacağını ispatlama gayretinde. Bir kayıkçı kavgasıdır sürüyor…
Kanıtı mı? Yakın çevremizde bunlar yaşanırken bölünme yasaları büyük bir uzlaşıyla meclisten geçiyor…
Türkiye dönüştürülüyor. Bir başka ifadeyle yangına sürükleniyor.
Ve aynı meclis, Cumhurbaşkanı adaylarını belirliyor.
CHP Genel Merkezi desen, bu sürece destekte sınır tanımıyor. Sezgin Tanrıkulu CHP örgütlerine mektup yazarak, CHP tabanını açılım yasalarına karşı tepkisizliğe çağırıyor. Diktatoryal bir biçimde CHP tabanına suskunluğu öğreteceğini umuyor.
CHP’nin ilkelerini savunanlar; devrimleri ve bağımsızlığı savunanlar, tepeden inme yöneticiler tarafından disiplin baskısına alınıyor. Açıkça sopalar gösteriliyor.
Dahası CHP ve MHP, (ABD çıkarlarına karşı) Ilımlı İslam’ı tek seçenek haline getiriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sistemin en çok istediği aday profilini sahiplenerek sistem içinde bir yer edinme gayretine düşüyor.
Erdoğan desen malum…
Demirtaş, aynı yolun yolcusu.
Ya Ekmeleddin Bey?
* * *
Bu nedenlerle, Erdoğan ile aynı resim karesine girmek için yarışan şakşakçı sanatçılar ile yangına körükle giden YCHP yöneticileri arasında farkın ne olduğunu kestiremiyorum…
Ya da gerçekte bir farkın bulunup bulunmadığını…
Sezgin Tanrıkulu ile Alişan, Faruk Loğoğlu ile Şafak Sezer, Gürsel Tekin ile İsmail YK, Erdoğan Toprak ile İzzet Yıldızhan, Kemal Kılıçdaroğlu ile Bülent Ersoy arasında son tahlilde bir fark göremiyorsam, bu benim hatam mıdır?
* * *
Kazananın şimdiden belli olduğu bir cumhurbaşkanlığı yarışı içindeyiz.
Kişi olarak söylemiyorum bunu. Adaylar arasında çok derin bir ayrışma noktası göremediğim için söylüyorum.
Türkiye’yi seçeneksiz bırakmak isteyen YCHP yöneticilerine, bu yanlışlarının tarihsel vebalinin çok ağır olacağını hatırlatıyorum.
Şimdiden söyleyeyim. Bu yangını söndürmeye, Atatürk’ün CHP’sini, onu öyle ya da böyle içten yakmaya çalışanlardan kurtararak başlamak gerektiğine inanıyorum.(HABER EKSPRES GAZETESİ-14 TEMMUZ 2014)
Zafer YAPICI
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)