24 Mart 2014
Avrupa’yı Karıştıran Ses Kayıtları- Zafer Yapıcı
Değerli okurlarım, ses kayıtları son günlerde sadece Türkiye’nin gündemini işgal etmiyor. Bir süredir Avrupa da oldukça ilginç bir ses kaydını konuşuyor.
Bu kayıt, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Şefi Catherine Ashton ile Estonya Dışişleri Bakanı Urmas Paet arasında geçen bir telefon görüşmesi.
Ashton ve Paet, Ukrayna’daki gelişmeler üzerine görüşüyorlar.
Bildiğiniz gibi, Rusya’ya yakın olan ve Doğu ve Güney Ukrayna’da önemli oranda desteğe sahip Yanukoviç başkanlığındaki Ukrayna Hükümeti’ni etnik Ukrayna milliyetçisi güçler, meşruiyeti hala tartışılan bir darbe ile devirmişlerdi.
Darbenin meşruiyetinin tek gerekçesi olarak Ukrayna milliyetçisi güçlerin üzerine hükümet denetimindeki keskin nişancılar tarafından ateş edildiği iddiası seslendiriliyordu.
Telefon görüşmesi bu olay ile ilgili.
Paet’in 25 Şubat tarihinde Kiev’e yaptığı ziyaret sırasında yapıldığı anlaşılan görüşmede, Estonya Dışişleri Bakanı Paet, Catherine Ashton’a, Kiev’deki keskin nişancılarla ilgili olarak, “Burada keskin nişancıların arkasında kimin olduğuna dair gittikçe güçlenen bir algı var. O da, bunların arkasında Yanukoviç’in değil, yeni koalisyondan birilerinin olduğu” diyor.
Ashton’ın verdiği cevap ise ilginç. AB Dışişleri Şefi bunun üzerine, “Bunu araştırmak isteyeceğimizi sanıyorum” diyor.
Paet ayrıca, bir doktorun kendisine polislerin de göstericilerin de aynı kişiler tarafından vurulduğunu söylediğini aktarıyor. Ashton, “Ah evet, bu korkunç” diyor. Paet, “yeni koalisyon” dediği muhalefetin gerçekte ne olduğunu araştırmak istemediğini de vurguluyor.
Gerçekte ABD ve Avrupa Birliği yanlısı güçler, bir komplo ile Ukrayna’da iktidara taşınmak isteniyor. Rusya ise, kontrolündeki Kırım’ı Ukrayna’dan kopararak tepki veriyor.
Bu kaset Avrupa’da daha çok konuşulacak gibi… Kaset ile birlikte kuzey komşumuz Ukrayna’nın geleceği de… (HABER EKSPRES GAZETESİ- 24.03.2014)
Zafer YAPICI
17 Mart 2014
Deniz Baykal İzmir’den Milli İradeye Seslendi - Zafer Yapıcı
“Ülkemiz bir süreden beri bir yüksek gerilim tuzağının içine çekilmektedir. Ülkenin her geçen gün çok kaygı verici bir ayrışmanın, kamplaşmanın, giderek kutuplaşmanın etkisi altına sürüklendiğini üzüntü ile görüyoruz. Bunun bir an önce geride bırakılmasına ihtiyaç var. Türkiye bu gerilim tuzağından kendisini mutlaka kurtarabilmelidir…
…Tablo ülkemize yönelik dışarıdan kaynaklanan bir tehdit olmanın ötesindedir. Maruz kaldığı tehdit ana karakteri itibariyle ülkenin kendi içinden şekillendirilmiş ve zaman içinde hızla yükseltilmiş, bugünkü tehlikeli aşamalarına gelmiş olan bir gerilim sürecidir.
Türkiye buraya uzun süredir izlenen politikalar sonucunda geldi…
…Eğer müdahale edilmezse bu gelişmenin sonu hiç iyi değildir. Artık sokağın hareketlenmesinin ötesine geçtik; kan akıyor. Bu hiçbir şekilde seyirci kalamayacağımız bir durumdur. Daha evlatlarımıza yönelik üzüntülerimizi ifade edebilir noktada olmadığımızı görüyorum. Bu çok acı bir manzara. Bu sürece müdahale etmek lazım; değiştirmek lazım…
Daha da artan bir hırsla ülkeyi buraya getiren sürece sebep olan uygulamaların, anlayışların, söylemlerin devam ediyor olması sürdürülebilir ve kabul edilebilir değildir.
Bunu değiştirmek lazım. Seçimler olmalıdır, olmak zorundadır. Karmaşaya yüksek bir otoritenin müdahale etmesi lazım. En yüksek otorite milli iradenin kendisidir. Tek umut kapısı milli iradenin bu tablo karşısında bu gidişatı onaylamadığını ortaya koymasıdır. Milletimiz Türkiye’yi buraya getirmiş olan zihniyetin böyle devam etmesine 'dur' demesi halinde ben inanıyorum Türkiye’de taşlar yerine oturmaya başlar. Buna ihtiyaç var. Bu, seçimden sonra sürdürülemez, sürdürülememelidir. Birbirimizle uğraşıyoruz. Çok uzun süredir Türkiye olarak kendi tarihimizle uğraşıyoruz. Ben senden daha iyiyim demeyi anlıyorum, ama insaf ediniz Türkiye’de tanık olduğumuz siyasi söylemlerin durmuş oturmuş demokraside yeri olabilir mi? Birbirimize nefret şırınga ediyoruz. Düşmanlıkları tahrik ediyoruz. Bir siyasi yarar elde edebilir miyim hesabı kabul edilebilir değildir. Kendi kendimizi suçlamayı bıraktık tarihimizi suçluyoruz. Sağduyuya, akla, mantığa ihtiyaç var. Bu siyaset tablosundan kalıcı bir demokrasi çıkmaz. Bu hastalığı aşmamız lazım. Bu hastalığı millet aştırır. Bazen görev milletin kendisine düşer. Milletin kendisine görev düştüğü tarihin kritik anlarından birini yaşıyoruz. Vatandaş bu gerilimi reddetmelidir”.
* * *
Bu kadar uzun bir alıntıyı hak ediyor Deniz Baykal’ın sözleri…
Deniz Baykal, unutturulmaya çalışılan değerlerimiz için de, “Ülkemizin içinden geçmekte olduğu süreç yarınlara olan umudumuzu kaygıya dönüştürüyor. Böylesi bir dönemde belki de bu ülkenin nasıl kurulduğunu, kuruluş hikayesindeki o asil ruhu yeniden hatırlamak gerekiyor” diyor.
Sizce de o asil ruhu hatırlamanın tam zamanı değil mi?...
Uyanmanın tam zamanı değil mi?...
Değerli okurlarım, geçtiğimiz on iki yıl içinde hangi lider Deniz Baykal gibi kamuoyuna Türk milletinin ihtiyaç duyduğu böyle bir konuşmayı yapmıştır? Hele yaşadığımız şu ortamda?...
Atatürk’ün kurtuluş ve kuruluş felsefesiyle kurduğu Cumhuriyet’in; demokratik, laik, sosyal hukuk devleti yapısına, ilkelerimize, devrimlerimize, geleceğimize Türk milleti olarak hep beraber sahip çıktığımızı haykırmalıyız... Tıpkı Deniz Baykal’ın 2005 yılında yaptığı gibi. Şimdi de İzmir’den yaptığı tarihi çağrıda olduğu gibi…
Daha da geç kalmadan... (HABER EKSPRES GAZETESİ- 17.03.2014)
ZAFER YAPICI
10 Mart 2014
Seçimler Güvenli Mi?- Zafer Yapıcı
Tayyip Erdoğan tapeleri ortalığa saçılırken, Sol Gazetesi’nde geçtiğimiz günlerde yer alan iddialar (“AKP Seçimde de Hırsızlık Peşinde”, Sol, 7 Mart 2014, s. 1) 30 Mart Seçimleri’nin güvenliği konusundaki kuşkuları arttırdı.
Gazetenin birinci iddiası İstanbul Sarıyer’de AKP teşkilatının, oy sayısını artırmak için hayali apartmanlar yaratıp buralara seçmen kaydettirmeye çalıştığı…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bilgisayar sistemi üzerinden geceyarısında mahallelerdeki apartman ve daire sayılarının arttırıldığı söyleniyor. Bu usulsüzlük CHP’li Sarıyer Belediyesi çalışanlarının dikkati ile ortaya çıkmış. İddiaya göre belediye çalışanları, sayıların tutmadığını fark edip eklenen adreslere gidince, bunların hayali daireler oldukları, benzer yöntemlerle Sarıyer’de 10 bin civarında seçmen taşınmaya kalkışıldığı anlaşılmış.
İkinci iddia da en az birincisi kadar vahim. AKP teşkilatının, parti üyesi patronların işyeri adreslerini ve Kuran kurslarını da “ev” gibi göstermeyi, böylelikle hayali seçmen yaratıp AKP’ye avantaj sağlamayı denediği söyleniyor.
AKP’de görevli Şanlıurfa doğumlu bir avukatın, İstanbul’un Sultanbeyli, Arnavutköy başta olmak üzere pek çok semtinde çalışan ve kendi aşiretinde olduğu belirtilen çok sayıda işçi hemşerisini gerçek seçmen göstermek için servislerle değişik aralıklarla Sarıyer İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne taşıdığı ortaya çıkmış. Bu işçilerin bazıları Ayazağa Kuran Kursu’nda ikamet ediyormuş gibi, bazıları da ilçedeki yemek fabrikaları ve değişik işyerlerinde yaşıyormuş gibi gösterilmek istenmiş. Dahası Üçüncü Boğaz Köprüsü’nde çalışan işçilerin de hayali seçmen yapılmak için İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne taşındığı anlaşılmış. Sadece Ferahevler Mahallesi ve Pınar Mahallesi’ndeki iki ayrı yemek fabrikasında yaklaşık 250 kişinin kaydının yapılmak istendiği ortaya çıkmış.
Üçüncü iddia da AKP’nin seçim çalışmalarında kamu görevlilerinin zorla çalıştırıldığı ile ilgili. İddiaya göre İETT’de her daireden 2-3 kişi belirlenerek, kurum bünyesinde 20 kişilik bir ekip oluşturulmuş. Bu ekip Kadir Topbaş’ın propagandasını yapmak için sahaya gönderilmiş. Bu kişiler, ilk günler, muhtarlıkları gezip Topbaş lehine propaganda yapmakla görevlendirilmişler. Personel Devam Kontrol Sistemi’nde izinli değil görevli görünüyorlarmış.
Değerli okurlarım, üç iddia da oldukça vahim. Üstelik iddialarla ilgili somut veriler de gündemde.
İşin kötüsü yapılanların buzdağının sadece görünen kısmı olduğu ile ilgili kaygılar artıyor. Sarıyer’de belediye AKP’de olsaydı, iddia edilen büyük operasyon fark edilebilecek miydi?
Bu koşullar altında milli iradenin ipotek altına alındığı, kazananın bilgisayarlar başında önceden belirlendiği göstermelik bir seçime mi gidiyoruz soruları akılları kurcalıyor. (HABER EKSPRES GAZETESİ- 10.03.2014)
Zafer YAPICI
Devrin Gazetecisi - Zafer Yapıcı
Cumhuriyet’in tüm kurum ve değerleri tek tek yok edilip işlevsizleştirilirken,
Atatürk’ümüze, İnönü’müze dil uzatılırken,
Kuvvetler ayrılığı yok sayılırken,
Hukuk sistemi siyasallaştırılırken,
Eğitim dinselleştirilirken,
…
Üç maymunu oynadın.
Duymadın, konuşmadın, görmedin.
Yazmadın yazamadın (!)…
***
On iki yıldır baktığın gibi…
Şimdi de dört gözle bak.
İktidar ne yazmanı istiyorsa onu yaz.
Hatta bazen o bir diyorsa sen on yaz!
Açlığa mahkum edilenleri, işsizleri, kimsesizleri değil; ihalelerle köşe dönenlerin hayırsever olduklarını övgü dolu sözcüklerle yaz.
Ayakkabı kutularını, para sayma makinelerini, kasaları, dolarları, euroları…
Milyonları evde zor tutanları, sıkışınca karanlıkta kaçmalarına izin verilenleri…
Yolsuzluğu, yoksulluğu yasakları değil…
Biatı yaz.
***
Kişi başına düşen milli geliri değil…
Duble yollarla çağ atlayan (!) Türkiye’yi…
İhracat yerine ithalatı…
İstikrarı yaz.
İleri demokrasiyi yaz.
Yaz ki millet, köşeyi dönmek için ne yapacağını bilsin.
Bu düzen böyle sürüp gitsin.
Üç maymunu yaz.
Gerçekleri görme, konuşma ve kulaklarını tıka. İmanını değil imajını geliştir, “güçlüleri” yağla yıka…
…Mangırları topla.
***
Yaz kardeşim yaz.
Bu yaz, hangi gece kulübünde, kim kiminle elele?
Ya da hangi dizide neler oluyor; ballandıra ballandıra yaz.
Yine de okunmuyorsan üzülme, sen de uydur bir belge…
Onu yaz.
Vatana millete hizmet edenleri, yıllardır tutsak olan askerleri, aydınları, ulusalcıları, gazetecileri değil, hainlik edenleri hem de alkışlayarak, yücelterek yaz.
Yaz ki millet uyumaya devam etsin.
Bu düzen böyle sürüp gitsin.
***
Yaz kardeşim yaz.
Sorunları değil burunları yaz.
Hangi ünlülerin burunları estetikli?
Bu estetiği yapmış hangi dinci tıp merkezi.
Reklamı sakın unutma aman!
Yoksa nasıl bulursun yeni fonu, şeyh ortaklı tarikatçı finanstan…
***
Yaz kardeşim yaz.
Belki bahtın açılır, bir anda köşeyi dönersin, yolun geçer vakıftan.
Ya da belli mi olur, sürersin gemicikleri.
Olursun bir gezgin kaptan.
***
Yaz kardeşim.
Yaz…
Kış geçmeden yaz. (HABER EKSPRES GAZETESİ- 02.03.2014)
ZAFER YAPICI
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)