23 Haziran 2014

Seçeneksiz Değiliz - Zafer Yapıcı

Detaya girmeye gerek yok. Burada, CHP ve MHP yönetimlerinin ortak cumhurbaşkanı adayı Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun nitelikleri üzerinden bir tartışmaya girmeyeceğim. Kimi durumlarda, siyasi partiler, koşullar gereği içlerine tam sinmeyen kararları toplumsal uzlaşı adına almak durumunda kalabilirler. CHP de bu durumdadır denebilir. Eyvallah. Asıl canımı sıkan şey bu değil! Tek kelimeyle içimi yakan şeyi söyleyeyim. SE-ÇE-NEK-SİZ-LİK… Rahmi Turan, Sözcü Gazetesi’nde yazmış. “Ne olacak şimdi?” sorusunu soruyor. Cevabı da şu: “Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli ‘çatı adayı’ seçiminde yanlışlık yaptı diye AKP’nin adayına mı oy vereceğiz? Eli mahkum… İçimize sinmese de oyumuzu muhalefetin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na vermek zorundayız…” Rahmi Turan’ın içine düşürüldüğü seçeneksizlik esas ürkütücü olan… Sadece bu mu? Rahmi Turan’ın kendini sürüklediği seçeneksizlik de… İki hata yan yana. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ABD’ye ve cemaate mesaj kaygısıyla böyle bir çizgiye partisini sürüklemişse eğer, bu dayatmayı kabullenmek de yanlışlığa ortak olmak değil midir? “Bugünkü CHP, CHP midir?” sorusuna gönül rahatlığıyla evet diyemiyorsak, CHP’nin ürettiği seçeneğin gerçek manada Erdoğan sistemine bir alternatif üretemeyeceğini görmemiz gerekmez mi? Başka bir ifadeyle, dayatılan seçeneğe evet demek, seçeneksizliği kendi ellerimizle üretmek değil de nedir? * * * İyi de gerçekten seçeneksiz miyiz? Ekmeleddin İhsanoğlu ile Tayyip Erdoğan’ın dünya tasavvurları arasında bir farklılaşma olmadığını görüyorsak… Ve söz konusu kişinin cumhuriyeti kuran partinin genel başkanı tarafından önerildiğini biliyorsak… Bir başka Suudi-ABD ortak projesine onay vermekten başka çaremiz yok mu? Elimiz mahkum mudur? İçimize sinmese de oyumuzu muhalefetin (?) adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na vermek zorunda mıyız? Bir şeyler yapamaz mıyız? * * * Bence yapabiliriz. Hemen Rahmi Turan’ın sorusuna verdiği yanıttan yola çıkıp yeni bir yanıt üreterek işe başlayabiliriz: “Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli siyasal İslam karşısında yenilgilerini açıkça ilan etti diye, siyasal İslamcı adaylar karşısında seçim yapmak zorunda mıyız? Elimiz niye mahkum olsun? Biz bağımsızlık savaşı vermiş bir milletin irade sahibi çocukları değil miyiz? İçimize sinmeyen adaya oyumuzu vermeyiz. İçimize sinen adaya oy vermek için 20 cesur vekili ararız. Yoksa CHP’yi işgal edenleri koltuklarından atar, bu partiyi yeniden kurarız!” Değerli okurlarım, seçeneğimizi kendimiz yaratacağız. Ve bu seçeneği 20 vekilin imzasıyla adayımız yapacağız. Bu şekilde, ikinci turda iki siyasal İslamcı adayın zafer sevincini değil, Atatürkçü adayımızı, gerçek muhalefetin adayını göreceğiz! İşte o kadar… Not: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül aday olmazsa, seçimi kim kazanırsa kazansın, şimdiki CHP’nin 1930’lu yılların CHP’si olmadığını defalarca dile getiren Sayın Kılıçdaroğlu’nun bundan sonraki hamlesi CHP Genel Başkanlığı koltuğunu, Sayın Abdullah Gül’e önermek olabilir. Onu yapan, bunu da yapar. (HABER EKSPRES GAZETESİ-16.HAZİRAN 2014) Zafer YAPICI

Hiç yorum yok: