25 Şubat 2015

2007'DEN BUGÜNE SİYASETTE NE DEĞİŞTİ?- ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, seçimlere az bir zaman kaldı. Milletvekili aday adaylığı süreci tüm partilerde kimi zaman büyük tartışmalar eşliğinde sürüyor. İşte bu noktada, 3 Haziran 2007 tarihinde Haber Ekspres'te yayınlanan bir köşe yazımı, noktasına virgülüne dokunmadan size hatırlatmak istedim. "Hangi Yol?" başlıklı köşe yazımın yayınlanmasından bugüne geçen 7 yılı aşkın süre zarfında Türkiye'de siyasal katılım süreçlerine hakim olan anlayış ile ilgili bir değişiklik olup olmadığını gelin siz tartışın... * * * Seçimler yaklaşıyor. Hem de Türkiye’nin kaderinin belirleneceği seçimler… Bu seçimlere hazırlanmada iki yol vardı milletvekilli aday adayları için… Birinci yol, kötü yoldu… Kelimenin tam anlamıyla Makyavelist yol…Amaca ulaşmada her yolu meşru gören yol… Bu kötü yoldan geçerek nasıl milletvekilliğine ulaşılabilirdi? Birçoğu uydurma isimlerle, kendini destekleyenler sanal ordusundan (!) gerçekte hiç olmamış imza listeleri hazırlayarak… Parti yetkililerinin kapılarının önünde yatıp, acz içinde yağcılık konçertoları sunarak… Ona buna yandaşlık ağlarından nasiplenme sözü verip, hayali ihaleleri şimdiden bir bir dağıtarak… “Ben bir aday olayım da listeye giremesem de” diye başlayıp; “bu aday adaylığımı hangi kurumun başına geçmek için kullansam” diye devam eden “zihin egzersizleri” geliştirerek… Tüm bunları yaparken, ezberlenmiş (ama genellikle ezberlendiği için birkaç gömlek büyük gelen) replikleri tekrarlayıp, bilgili, kararlı, cesur ve dürüst rolünü oynayarak… İlkesizlik denizinde yüzülen yıllara inat, masalsı bir sihirli değnek vasıtasıyla sadık “partici” haline dönüşüvererek… Gelecekte kullanılmak ve kartvizitlere yazılmak üzere bir zamanlar kazara üye yahut yönetici olunan sivil toplum örgütlerini (!) iliğine kadar sömürerek… Köşe başlarını tutmuş olanlarla, köşeleri dönme adına ortaklıklara girişerek… Aklını, mantığını, vizyonunu ve projelerini değil; etnik, dinsel, mezhepsel ya da yöresel kökenini oy alma adına; bireysel çıkar gayesiyle kullanma yolunda yapay çabalara girerek… Bu liste uzadıkça uzar… İkinci yol ise birinci yola karşıtlıktır…Öyle kıyısından köşesinden değil, cepheden karşıtlık. İkinci yol iyi yoldur. Çıkarcı ve bireyci değil; onurlu ve toplumcu yol… Nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilmeyenlerin yolu… Bu yolu izleyenler için milletvekilliğine nasıl ulaşılabilir sorusu anlamsızlaşmaktadır. Çünkü bu yolu izleyenler milletvekilliğini fors kullanıp halka efelenme mevkii olarak görmemektedirler. Bireysel çıkarları maksimize etme yeri olarak değerlendirmemektedirler… Peki neden milletvekili olmak istemektedirler? Bu amaç, öncelikle “kötü yola düşmelerinin” zorunlu bir sonucu olarak milletvekilliğini halkın yararına kullanamayacak olanlara tepkiden kaynaklanır. Basitçe siyasetin kirlenmişliğine tepkidir. Aslında gerçek amaç; kirlenmişliği temiz bir yol izleyerek temizlemektir… Bu yolda emek vardır, çalışma vardır. Seçim dönemlerine sıkışan göstermelik çalışmalar değil, yıllar boyu; ömür boyu çalışma... Kendisini, yakın çevresini, aynı etnisiteyi, mezhebi ya da başka türden ikincil aidiyetleri paylaştığı kimseleri diğerleri karşısında kayırmak için değil; inandığı değerler için, ürettiği projelerin uygulamaya aktarılması için, vatanı, milleti, kenti için çalışma; tarifi imkansız bir emek… Yani, bu yol toplumu kategorilere ayırıcı değildir. Birleştirici ve bütünleştiricidir, üreticidir…Bütünleşmenin ve üretimin harcı ise emektir… Bu yolda paylaşma vardır. “Hep ben, hep bana” dememe vardır. Biz bilincini yükseltme vardır. İyi ilişkiler kurulan her kişi ve kurumu; işgal edilen her koltuğu araçlaştırmama vardır… Gerektiğinde toplum yararına fedakarlık edebilme erdemini gösterme vardır! Bu yolda etnik köken, din, mezhep ya da yöresel kökeni bireysel çıkar için asla kullanmama vardır. Kimlik vurgusunun sözünü bile etmeme, ettirmeme vardır. Bu yolda pazarlıklara girişmeme vardır. İnce hesaplar, oynak dengeler peşinde koşmama; küçülmeme vardır… Halka hizmet etme amacı vardır. Sözde değil, özde halka hizmet etme amacı… Dönmeme vardır! Hiçbir rant, çıkar, mevki için dönmeme! Bu yolun iki temel dayanağı vardır. Akıl ve onur… İşte bu yüzden bu yolu izleyenler kendilerine güvenirler. Öyle süklüm püklüm, el avuç açarak değil, her zaman başları dik dolaşırlar… Peki hangi yol kazanacak? Hangi yolun kazanacağı, Türkiye’nin kaderini belirleyecek etkenlerden bir diğeri. Çünkü hangi yolun kazanacağı, hangi siyaset tarzının yöneten olacağını da gösterecek… Siz bu yazıyı okurken, hangi yolun kazanacağının ilk işaretlerini yavaş yavaş görmeye başlıyor olacaksınız değerli okurlarım…(HABER EKSPRES GAZETESİ-23.02.2015) Zafer YAPICI

Hiç yorum yok: