27 Haziran 2011

SURİYE SORUNU - ZAFER YAPICI


AKP komşularla sıfır sorunlu dış politika hedefiyle yola çıkmıştı. Ancak, sorunlu olmayan komşu sayısını sıfıra indirme yolunda hızla ilerliyor.
AKP’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne bağlılıkla yürüttüğü dış politikasının doğal sonucu bu…
Türkiye-Suriye ilişkileri bu zincirin son halkası…
Türkiye-Suriye ilişkileri son dönemde önemli gelişmeler göstermişti. Hatay konusunda Suriye’nin toprak talepleri ve su sorunu gibi geleneksel sorunlar bir kenara itilmiş, PKK sorunuyla ilgili Türkiye’nin kararlı tavrı Suriye’yi bu konuda Türkiye’yle işbirliğine zorlamıştı. İki ülke, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ABD’nin eleştirilerine hedef olan Suriye ziyareti sonrasında dostça ilişkiler geliştirmişti. Sezer’in ziyareti ile başlayan ivme, AKP iktidarında da birkaç ay öncesine kadar sürdü.
2009’da iki ülke arasında vize kalktı. Sadece kimlik kartlarıyla iki ülke arasında geçişin gerçekleşmesi yönünde çalışmalar başlatıldı. Türkiye-Suriye ticaret hacmi genişledi. Suriye’de Türk yatırımları büyük artış gösterdi.
Bu sürecin tam ortasında AKP hükümeti, Suriye’de gerçekleşen olaylara müdahil oldu… AKP, Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında ABD ile eşgüdümlü olarak Suriye’yi ABD’nin küresel hegemonyasına uyum sağlayan bir çizgiye çekmeye çalışıyor.
Bunu ben söylemiyorum…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı İbrahim Kalın, Washington’da Ortadoğu Enstitüsü’nde geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada AKP’nin bu misyonunu açık seçik anlattı.
Kalın, İslamcı grupları ve Arap dünyasındaki “haydut rejimleri” ABD hegemonyasına dayanan sisteme eklemleme konusunda Türkiye’nin rolünü aktardı. Arap dünyasının ABD çıkarlarına ılımlı bir biçimde dönüştürülmesini “Arap Baharı” kavramıyla açıkladı. “Arap Baharı”nı sağlamada Türkiye’nin eşsiz bir etkileme gücü olduğunu söyledi. (“ABD Himayesinde Yeni Osmanlıcılık!”, Birgün, 25 Haziran 2011).
Evet, AKP “Arap Baharı”nı gerçekleştirme noktasında önemli roller oynuyor, gelecekte de oynayacak gibi…
Görevi, özel ilişkiler kurabildiği Hizbullah, Hamas, Müslüman Kardeşler gibi hareketleri ABD çıkarlarına karşı ılımlı hale getirmek.
ABD çıkarları aleyhine faaliyet gösteren, sisteme angaje olmayan diktatörleri, seçimler yoluyla, sisteme angaje olacak diktatörlerle değiştirmek…
AKP’nin bu misyonu ABD’yi tehdit olarak algılayan bölge liderlerini endişelendiriyor. Doğru; AKP, Arap dünyasında Hizbullah, Hamas, Müslüman Kardeşler gibi gruplar nezdinde destek görüyor. Ancak, bu süreçten olumsuz etkileneceğini düşünen hareketler düzleminde ise Türkiye’yle ilgili algıyı olumsuzlaştırıyor.
AKP, Ortadoğu’da Türkiye’nin geleceğini bölgede gerçekleşecek rejim ve/veya iktidar değişikliklerine bağladı.
Peki, ABD desteğiyle zorlanan iktidar değişiklikleri gerçekleşmezse ne olacak?
AKP’nin Büyük Ortadoğu Politikası hevesi nedeniyle Türkiye’nin Suriye ile ekonomik ilişkileri büyük zarar görmeye başladı bile.
Daha vahimini söyleyeyim. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Türkiye-Suriye sınır çatışması ihtimalinden söz ediyor. Olayın Türkiye ile Suriye’yi savaşın eşiğine getirebileceğini söylüyor. (“Clinton: Suriye ile Türkiye Arasında Sınır Çatışması Çıkabilir”, Zaman, 24.06.2011)
Geçmişte Türkiye, ülkemiz için yaşamsal bir tehdit oluşturan PKK sorunu nedeniyle Suriye ile savaşın eşiğine girmişti.
Şimdi, Türkiye’nin hangi yaşamsal tehdit nedeniyle, hangi milli çıkar nedeniyle iki sene önce vizeleri kaldıracak kadar iyi ilişkiye sahip olduğu bir ülkeyle savaşın eşiğine gelebileceği sorusu akla geliyor!
Bu milli çıkar, sakın bayan Clinton’un milli çıkarı olmasın?...
( Haber Ekspres Gazetesi- 27.06.2011)

Hiç yorum yok: