20 Mayıs 2013

2002’DEN 2013’E…ZAFER YAPICI

AKP 2002’de iktidara geldiğinde IMF’ye olan borç (22 milyar dolar) dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm dış borcu 129.5 milyar dolar idi. 14 Mayıs 2013 tarihi itibariyle IMF’ye 412 milyon dolarlık son borç ödemesi gerçekleşti ve Erdoğan IMF’ye olan borcun sıfırlanmasını kamuoyuna büyük bir başarı olarak sundu. “…Şu anda artık IMF’ye borcu olan bir ülke değiliz. Tam tersine borç vermek için müzakereler yürüten bir ülkeyiz. Böyle bir durumdayız” dedi. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm borçlarının sıfırlandığı gibi bir imaj çizmek istedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış borcunun 337 milyar dolara yükselmesinden hiç mi hiç bahsetmedi. Başbakanın söz konusu yanıltıcı politikası sizce düşündürücü değil mi?… AKP’nin 2002 yılında devraldığı içinde IMF’ye olan borç dahil olmak üzere toplam 129.5 milyar dolarlık dış borcu üstelik cumhuriyetin yapıtlarını 38 milyar dolara satıp gelir elde ettikten sonra 337 milyar dolara yükseltmesi sizce ne anlama gelmektedir? Daha açık bir anlatımla, on bir yıllık iktidarınızda 337-129.5= 207.5 milyar dolarlık dış borç yapmışınız. Üstelik 38 milyar dolar da özelleştirmeden gelir elde etmişiniz… Şimdi de çıkıp IMF’ye borç vermeye mi çalışıyorsunuz?... * * * 11 Mart 2013 tarihinde Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanı Fuat Oktay, Suriyeli mültecilerin yaşadığı kamplara ilişkin, “AFAD’ın nakit olarak harcadığı miktar 750 milyon liradır. BM standartları olarak hesaplandığında Türkiye’ye maliyeti 1.5 milyar dolardır. Bunlar maliyetlerle birlikte toplam rakamlardır” diyor. AKP hükümeti Suriyeli mültecilere yaptığı “yardımlarla” hava atıyor anlayacağınız… Suriye mültecilerine bu kadar cömert olup da sıra Türk milletine geldiğinde neden o kadar cömert olmuyorsunuz?...Halini hatırını sorup, ne yiyip ne içiyorsunuz, aç mısınız, açıkta mısınız diye sormuyorsunuz?... 2002 yılında seçimlere giderken Erdoğan, “...Bir bardak çay 20 kuruş, bir simit 20 kuruş. Beş kişilik bir aile, üç öğün çayla ve simit yiyerek karınlarını doyurmaları halinde ayda 180 lira ödemek zorunda. Asgari ücret ise 184 lira. Bu insanlar kalan 4 lira ile diğer ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklar? Sizin Allah'tan korkunuz yok mu? İnsafınız, vicdanınız yok mu?” demişti. Şimdi de biz dün dündü diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan karşısında kendi söylemlerinden yola çıkarak cevap hakkımızı bir kez daha kullanalım. Sayın Başbakan, bugün açlık sınırının 1012, yoksulluk sınırının 3 bin 297 ve asgari ücretin 773 TL olduğu sizin iktidarınızda… ...Bir bardak çay asgari 50 kuruş, bir simit 50 kuruş. Beş kişilik bir aile, üç öğün sadece çay ve simit yiyerek karınlarını doyurmaları halinde ayda 450 lira ödemek zorunda. Asgari ücret ise 773 lira. Dengeli beslenemeyen bu insanlar kalan 323 lira ile diğer ihtiyaçlarını (giyim, konut, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık...) nasıl karşılayacaklar? On bir yıldır iktidardasınız. Sizin Allah’tan korkunuz yok mu? İnsafınız, vicdanınız yok mu? Vatandaşın tüketici kredi borcu 2002 yılında 2.2 milyar lira iken neden 2013 yılında 206 milyar liraya yükseldi?... Kredi kartı borcu 2002 yılında 4 milyon lira iken neden 2013 yılında 73 milyon liraya yükseldi?... İşsizlik aldı başını gidiyor. Resmi rakamlara göre 2.8 milyon kişi işsiz!… Ekonomik gücü gittikçe azalan yurttaşlarımız çareyi ya tüketici kredisine ya da kredi kartına yönelmekte buluyor. Asgari ücretle dengesiz beslenerek sosyal hayattan uzaklaşarak ayakta kalmaya çalışıyor… Başbakan olarak sizin Allahtan korkunuz yok mu? İnsafınız, vicdanınız yok mu?... Bir mülteciye tanınan hakları bile yurttaşınıza tanımadınız. IMF’ye kredi vermeye kalkacağınıza, önce yurttaşlarınızı kredi ve asgari ücret batağından kurtaracak önlemleri alın. Onlara insanca yaşayacakları ortamları sağlayın. Milletin vekillerine ve kendinize sağladığınız ve arttırmaya çalıştığınız ayrıcalıklardan birazını da ‘asil’ine yani yurttaşınıza sağlayın. 2002 yılında çay simit hesabı yaparak seçime giren Erdoğan, Başbakan olunca hem hesabı hem de kitabı karıştırdı… Şimdi neyin hesabını yapıyor sanıyorsunuz?... *** Değerli okurlarım, Türkiye’de bunlar yaşanırken, bakın bazı ülkelerde; örneğin İtalya’da neler yaşanıyor. Ekonomik krizle boğuşan İtalya’da Başbakan Letta, önce kendisinin sonra da tüm bakanların maaşlarını yarı yarıya kesti. Bir fonda toplanan paraların işinden çıkarılmışlara ve zor durumda olan ailelere verileceğini belitti. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano da kendi maaşı ile birlikte sarayda çalışanların maaşlarında yüzde 25’lere varan kesintiler yapmıştı… İtalyanlar bunu yaparken Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları, milletin vekilleri ne yapıyor? Uyan Türkiyem uyan… (HABER EKSPRES GAZETESİ-20.05.2013) ZAFER YAPICI

Hiç yorum yok: