01 Aralık 2014
BİZANS’IN PATRONU - ZAFER YAPICI
Değerli okurlarım, Osmanlı İmparatorluğu ile Bizans arasında yönetim bağlamında bir süreklilik olduğu tezi yeni değil. Bizans’ın yönetim metotlarının, onu yıkan devlet olan Osmanlı İmparatorluğu tarafından içselleştirildiği; Bizans’ın bir devlet olarak yok olduğu fakat sonrasında Osmanlı içinde yaşamaya devam ettiği tezine birçok kaynakta rastlayabilirsiniz.
Bildiğim kadarıyla bu bağlantıyı ilk vurgulayan kişi ünlü Romen tarihçi ve devlet adamı Nicolae Iorga. Nicolae Iorga, “Bizans’tan Sonra Bizans” ya da “Müslüman Roma İmparatorluğu” vurgusuyla Bizans-Osmanlı sürekliliğini ifade etmiş.
Bu tezi savunanlar genelde Bizans ile karşılaşmadan önce Osmanlı’nın mutlak bir gerilik içinde oldukları fikrinden besleniyorlar. Osmanlı Devleti ve uygarlığının basit bir Bizans uyarlaması olduğu ve özgün bir yanının bulunmadığı sonucuna erişen tarihçiler de var.
Aynı tez siyasete de konu olmuş. Örneğin yıllar önce Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, “Bizler de Türkler de Bizans’ın çocuklarıyız” diyerek büyük bir tartışmayı alevlendirmişti.
* * *
Geçtiğimiz günlerde bu konuda ilginç bir açıklama TİKA Başkanı’ndan geldi. TİKA’nın açılımı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı. Türk dünyasında yapılacak faaliyetleri ve dış politika önceliklerini uygulayıp, koordine etmekle görevli bir teşkilat TİKA. Başbakanlığa bağlı, tüzel kişiliğe haiz, vergilerinizle faaliyetlerini yürüten bir devlet kuruluşu…
TİKA’nın Başkanı Serdar Çam’ın, Papa-Erdoğan görüşmesi ile ilgili twitter üzerinden yaptığı açıklama aynen şöyle: “Doğu Roma'nın Patronu, Batı Roma'nın patronunu ağırlıyor. Mazlumların Babası, Katoliklerin Babası Francis'i ağırlıyor.”
Böylelikle Erdoğan’ın sıfatlarına bir yenisi daha ekleniyor. Erdoğan, Doğu Roma’nın patronluğuna layık görülüyor.
* * *
TİKA Başkanı’nın sözlerini okurken, onun Iorga’yı, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’yı, Fuat Köprülü’yü, İlber Ortaylı’yı okuyarak yahut bilerek böyle bir görüş ortaya atamayacağını düşündüm hemen. O “patron” yakıştırması, olsa olsa devleti bir şirket gibi yönetenlerin kullanabileceği bir yakıştırmaydı çünkü. Bu yakıştırmayı kullananlardan entelektüel bir açılım beklemek fazla saflık olurdu.
Oysa sonra yakıştırmanın nedenini oluşturabilecek olguyu TİKA Başkanı’nın diğer bir yazısında gördüm.
TİKA Başkanı, Ak Saray ile ilgili yazıyordu… “Abarta abarta eleştirilen binayı görmüş olduk. Az bile. Cumhurbaşkanlığı sarayı medeniyetimizin mesajını temsil etmesi adına önemli”…
* * *
Diplomasi kitaplarında Bizans nasıl anlatılır?
İki kavramla… 1. Entrika merkezi. 2. Şaşaa.
Bizans, başka devletlerden gelen elçileri şaşaalı saraylarında ağırlardı. Böylelikle sarayın ihtişamından etkilenen elçilerin Bizans’ı gerçekten güçlüymüş sanması hedeflenirdi. Bizans, diplomasisini şaşaa üzerine kurmuştu. Bizans aynı zamanda bir entrika merkezi idi. Savaş dışı yollarla, ajanlık gibi faaliyetlerle düşmanını dize getirmeye çalışırdı. Cüneyt Arkın filmlerinde karşımıza çok çıkan “Kahpe Bizans” repliklerinin arkasında aslında bir tarihsel gerçek vardı…
* * *
Netice itibarıyla ne mi diyorum?
TİKA Başkanı haklı.
Tayyip Erdoğan, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) patronudur…
Hayırlı olsun… (HABER EKSPRES GAZETESİ- 01.12.2014)
Zafer YAPICI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder