23 Mart 2015
ÜRETMEDEN TÜKETMEK ve ÜRETMEDEN KAZANMAK!...ZAFER YAPICI
Değerli okurlarım, on üç yıllık AKP iktidarında Türkiye’nin toplumsal yapısına üretmeden tüketmek ve üretmeden kazanmak anlayışlarının sızması birbirini besleyen iki sürecin doğal sonucudur:
1. Neo-liberal Ekonomi Süreci: Günümüzde, ekonomik bağımsızlığı olmayan her ülkeye dayatıldığı gibi Türkiye’ye de neo-liberal ekonomi politikaları dayatılmaktadır. Neo-liberalizme göre kamu sektörü, stratejik sahalarda bile küçültülmeli ve özelleştirmeler gerçekleştirilmelidir. Sendikalar dizginlenmeli, sosyal güvenlik hakları budanmalı, (yandaş) sermaye ağı yaratılmalıdır. Rekabetçi olarak sunulan ancak hiç de rekabetçi olmayan “neo-liberal piyasa ortamı”, üstün değer olarak gösterilmelidir. Spekülatif sermayenin paradan para kazanabileceği ortam yaratılmalıdır. Devlet tarafından, neo-liberal piyasa mücadelesinin “oyun dışı” kalanlarını; yani “sistemin kaybedenlerini” gerçekten kollayacak hiçbir önlem alınmamalıdır.
2. Sadaka Süreci: Sadaka siyaseti, neo-liberal ekonomi sürecinin kaybedenlerinin edilgenliğini ve sisteme itaatini sağlamak için kullanılmaktadır. Neo-liberal ekonomi politikalarının kazananları doğal olarak sistemin sürekliliğine destek olmaktadırlar. Ancak sistemin sürekliliğinin sağlanabilmesi için kazananların desteği yetmemekte, hemen her durumda sistemin kaybedenlerinden de destek alınması gerekmektedir. Bu noktada üretilen sadaka politikası, sistemin kaybedenlerini kollarmış gibi görünerek (ama aslında hiçbir zaman korumayarak), neo-liberal ekonomi sürecinin hakimiyetinin sürmesine hizmet etmektedir.
* * *
Değerli okurlarım, neo-liberal ekonomi sürecinin hakimiyeti sürdükçe kitleler daha da fakirleşmekte ve son noktada avuç açar hale düşürülmektedir. Bu durumda ortaya atılan sadaka politikası kitleleri neo-liberal sistemin içinde tutmaktadır. İşte bu sayede neo-liberal ekonomi süreklilik kazanmaktadır. Neo-liberal ekonomi süreklilik kazanınca kitleler daha fazla avuç açar hale gelmekte, kitleler daha fazla avuç açar hale geldikçe sadaka kültürü etkinliğini arttırmakta, bu döngüsellikte kazanan hep neo-liberalizm olmaktadır.
Kısaca ve basit bir dille bir kez daha izah edelim. Neo-liberal ekonomi politikası - çoğu zaman devletin olanaklarıyla – üretmeden kazanan yeni zenginler yaratmaktadır. Diğer taraftan spekülatif uluslararası sermayenin paradan para kazanmasına uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bu zenginlik, hiçbir biçimde üretime dayanmadığından, toplumun geri kalan kesimlerinin fakirleşmesi sonucunda oluşmaktadır. Fakirleşen kitleler ise bir taraftan sadaka kültürüyle, diğer taraftan da “işini bilenlerin” ya da “şansı dönenlerin” bir gün zenginleşebileceğine dayalı bir vaat ile avutulmaktadır. Böylelikle neo-liberal hırsızlık ekonomisi, döngüsel bir biçimde hakimiyetini sürdürebilmektedir…
* * *
AKP zihniyeti, Türkiye’de neo-liberal ekonomi ve sadaka kültürünü kurumsallaştırarak, üretmeden tüketmek ve üretmeden kazanmak anlayışlarının temel uygulayıcısı olmuştur. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de AKP, yoksulun daha da yoksullaştırıldığı, zenginin daha da zenginleştirildiği bir ekonomi modelinin en muhafazakâr savunucusudur!
AKP iktidarı, Cumhuriyetin kurumlarından bankalara kadar ülkemizin stratejik öneme sahip kurum ve tesislerin büyük kısmını değerlerinin altında bir fiyatla yabancılara satmıştır.
Bu kurumları ve tesisleri alanların çok büyük bir kısmı üretime; dolayısıyla istihdama yönelik hiçbir proje üretmemişlerdir. Aksine üretimi engelleyen ve üretimi yok sayan bir anlayışla kendi çıkarlarını daha da geliştiren bir tutum içine girmişlerdir. Paradan para kazanmışlardır.
Tüm bu gelişmeleri görmezlikten gelen iktidar, “sanal mutluluğu” yaratan sıcak para akışını sürdürebilmek için “yüksek faiz” politikasını içine sindirip, istikrar naraları atarak ekonomiyi yönlendirmeye çalışmıştır. Son tahlilde ülke ekonomisini spekülatif sermayenin insafına terk etmiştir.
* * *
Değerli okurlarım üretmeden tüketmek ve üretmeden kazanmak anlayışlarına sahip olan iktidar bu anlayışını on üç yıldır topluma egemen kılmaya çalışıyor.
Hem zenginleştirdiği küçük bir gruba, hem de yoksullaştırdığı milyonlara…
Gelinen noktada neler mi var? Yolsuzluk, yoksulluk, umutsuzluk ve güvensizlik…
Sadece bunlar…(HAber ekspres gazetesi-23 mart 2015)
ZAFER YAPICI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder