16 Şubat 2010

YÜRÜTMENİN YASAMAYA BAKIŞ AÇISI - ZAFER YAPICI

Hatırlarsınız...

Yürütmenin başı olan Başbakan 14.12.2009 tarihinde TBMM kürsüsünden Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'e dönüp, milletvekillerine yönelik olarak "Siz mi susturursunuz yoksa ben mi susturayım?" deme cesaretini kendinde görmüştü.

Bir başka ifadeyle, yasamaya karşı baskı uygulama girişiminde bulunmuştu...

02.02.2010 tarihinde de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Meclis'te yapılan konuşmaların ardından on dakika ara verildiğinde Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu'nun odasına giderek, "...iyi yönetmiyorsunuz, oturumu iyi yönetin, bunun sonunda Meclis'te gürültü çıkar, bu işin sonu kötü olur..." deme cesaretini kendinde gördü.

Tehdit gibi talimatlar vererek hem yasamaya hem de yasamanın başkan vekili olan Güldal Mumcu'ya baskı uygulamaya çalıştı.

Değerli okurlarım, iç tüzüğü çok iyi bildiğini ve meclis başkanlığı yaptığını söyleyerek övünen Arınç nasıl oluyor da 63. maddeyi hatırlamadan, suç olduğunu bile bile, üstelik bir bayan meclis başkan vekilinin odasına (mahremine) gidip tehdit gibi talimatlar vererek korku ve baskı kurmaya çalışıyor?

Bu gücü ve yetkiyi nereden alıyor?

Verilen on dakika arada yaşanan bu olay nedeniyle bir saat gecikmeli başlayan genel kurulda, Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu kendisine yapılan baskının yasamaya yapıldığını başkanlık kürsüsünden açıkladı ve olayı kınadı...

Olay gerçekten vahim.

AKP'nin demokrasi anlayışını netlikle ortaya koyması bakımından da başlı başına önemli.

Değerli okurlarım, bu olayın ardından da AKP'nin demokrasi anlayışının içeriğini ortaya koyan göstergeler Meclis'ten gelmeye devam etti.

Örneğin Başbakan'ın "peygamber krizi" ile ilgili söz alıp kürsüye gelip konuşmaya başlaması ile birlikte ses tonunu ve beden dilini sertleştirdiği bir anda AKP milletvekilleri grup halinde MHP milletvekillerinin üzerine yürüdüler.

Meclis'te darp yaşandı...

* * *

Bülent Arınç'ın bir saat önce Güldal Mumcu'nun odasına giderek söylediği, "...bunun sonunda Meclis'te gürültü çıkar, bu işin sonu kötü olur..." sözleri ve Başbakan'ın kürsüdeki ses tonunun ve beden dilinin sertleşmesi ve sonrasında yaşanan olaylar sizce tesadüf müdür?...

Değerli okurlarım, yürütmenin yargı üzerinde olduğu gibi şimdi de yasama üzerinde kurduğu baskı TBMM'de Başbakan, Bakanlar ve AKP Milletvekilleri tarafından çok açık bir şekilde sergilenmiştir...

İşte, yürütmenin yasamaya bakış açısı!...

* * *

Türkiye nereye götürülmek isteniyor?

Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır?

TBMM'de yaşanan bu olaylar tesadüf olarak mı ortaya çıkmıştır?

Yoksa bir senaryonun gereği olarak mı?

Ne dersiniz?...

(Haber Ekspres, 9 Şubat 2010)

Hiç yorum yok: