13 Aralık 2010

AKP DEMOKRASİSİ(!)- ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde üniversite öğrencilerinin yaptıkları eylemlere güvenlik güçlerinin müdahale ediş biçimine ek olarak iktidar partisi sözcülerinin ve yandaş basın organlarının konuyu ele alış biçimi, "AKP demokrasisi"ni çözümlememizde bir turnusol kağıdı işlevini yerine getiriyor...

* * *

Biliyorsunuz. İstanbul'da gerçekleşen Başbakan'ın rektörler toplantısına karşı tepkilerini ortaya koyan üniversite öğrencileri, akıl almaz bir biçimde dövüldüler...

Bırakınız toplantı alanına, henüz İstanbul il sınırına bile ulaşmadan güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaştılar.

Onlarca üniversite öğrencisi yaralandı. Yüzlerce öğrencimiz biber gazına maruz kaldı...

* * *

Bu vahşetin hemen ertesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde gerçekleşen bir etkinliğe konuşmacı olarak katılan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP milletvekili Burhan Kuzu yumurtalı protestoya uğradı.

Öğrenciler, cop, tekme, yumruk ve biber gazına karşı tepkilerini taşla, sopayla değil yumurtayla göstermek istediler.

Olay oldu!

* * *

Önce Burhan Kuzu başladı. Burhan Kuzu faturayı Ankara Üniversitesi Rektörü Cemal Taluğ ve Dekan Celal Göle'ye kesti.

Yumurta onların başına patladı.

Ardından artık alıştığımız büyük bir yandaş medya yaygarası başladı.

Bir iki gün önce öğrencilere karşı işlenen şiddetin sorumlusu sanki hükümet değilmiş gibi, AKP, mağduriyet edebiyatına girişti...

Burhan Kuzu ve AKP'nin bazı ileri gelenleri Türk siyasi hayatında klasikleşen söylemleri yinelediler. "Bu kesin Ergenekon işi" diyerek, öğrencileri, varlığı ispat edilememiş bir örgütün provokasyon yapmakla görevlendirilmiş üyeleri olarak sunmak istediler...

Zaman gazetesinden Mümtazer Türköne'nin sözleri de bu bağlamda "AKP demokrasisini" kavrayabilmek için önemli bir gösterge oluşturuyor. Türköne 9 Aralık 2010 tarihli köşe yazısında öğrenci tepkisini tıbbi bir terim olan "patoloji" kavramıyla açıklıyor. Patoloji, "hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenen bilim dalı."

Türköne, eylem yapan gençlerimizi "patolojik vakalar" olarak tanımlıyor. Tedaviye muhtaç bireyler olarak sunuyor.

Onları eylem yapmaya iten fiziksel şiddet dahil şiddet girişimlerini göz ardı ediyor.

Bir gün sonra kaleme aldığı yazıda hem kendi ruh haliyle hem de kendi demokrasi kavrayışı ile ilgili önemli bir patolojik bulgu veriyor...

Bakınız Türköne ne demiş: "Bunlar genç, kanları kaynıyor; şımartırsanız tepenize çıkarlar. Böyle devam ederseniz şimdiden ceplerine taş doldurmaya başlarlar. Bu sefer geri adım atıp hatalarını tamir etmeye çalışacaklar. Ancak şiddete dayalı reklamın tadını aldılar. İlk fırsatta yeniden deneyecekler..."

Yazının başlığı da ilginç... "Bugün yumurta, yarın taş; ya öbür gün...",,

(Biz de buna karşılık şöyle soralım: "Bugün biber gazı-dayak-cop, yarın; ya öbür gün...?")

Kısacası Türköne, tepkilere karşı hükümeti sert tedbirler alma konusunda uyarıyor. Eğer almazsa olayların büyüyüp, "demokrasiye" (!) (AKP demokrasisine) zarar verebileceğini söylüyor!

* * *

Bu arada Başbakan öğrencilerle dalga geçiyor...

Öğrenciler sanki büyük zenginlik içinde.

Şımarmış, parasını çarçur eden züppe takımı...

Diyor ki Başbakan, "bu kadar paranız var madem omlet yapın yiyin"!

Başbakan şu sözleri de söylemeyi ihmal etmiyor: "Harçlarını zaten devlet ödüyor. Neyin eylemini yapıyorlar anlamıyorum."

Öyle değil mi?

Devletten zam almayan memur da, açlığa mahkum edilmiş emekli de, çalışma koşulları iyileştirilmeyen işçi de eylem yapmasın...

Onların maaşlarını da devlet ödüyor... Niye eylem yapsınlar ki?

* * *

Değerli okurlarım. İşte AKP demokrasisi...

Demokrasilerde devlet vatandaşın hizmetinde olur.

Vatandaşın hükümetin emrinde olduğu, söz hakkının bile olmadığı sistemlere demokrasi denmez?

Peki ya ne denir?...

(Haber Ekspres Gazetesi- 13 Aralık 2010)

Hiç yorum yok: