02 Aralık 2013

Baskı Düzeninin Kurumsallaşması - Zafer Yapıcı

Değerli okurlarım, Türkiye garip bir süreçten geçiyor. Siyasi evrimimizde baskı düzeninin kurumsallaşması aşamasını yaşıyoruz. Muğla’da son yaşananlar insana pes dedirtecek cinsten… Başbakan Tayyip Erdoğan, Muğla’ya bir ziyarette bulunuyor. Muğla il merkezi, Milas ve Fethiye ilçesinde toplu açılış törenlerine katılıyor. Buraya kadar her şey normal. Her ülkede başbakan, ülkenin değişik bölgelerine ziyaretler gerçekleştirir. Törenlere ve etkinliklere katılır. Halkı ile kucaklaşır. Anormal olan şeyler burada başlıyor. Muğla İl Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre provokatif, kanuna aykırı eylemlerin önüne geçilmesi ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla 29 Kasım ile 2 Aralık tarihleri dahil olmak üzere belirtilen günler arasında; İl genelinde, ilçeler dahil yapılmak istenen her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri, basın açıklamaları, çadır kurma, stant açma ve benzeri türdeki tüm etkinliklerle, belirtilen amaçlar doğrultusunda yapılacak toplu seyahatlerin yasaklandığı belirtiliyor. Milli güvenlik, kamu düzeni, kamu esenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu 11/A ve 11/C maddeleri ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17. ve 19. maddesi gereğince Valilik Makamının 28/11/2013 tarih ve 3011 sayılı kararı ile söz konusu düzenlemenin yapıldığı bildiriliyor. Kısaca olması istenen şu. Başbakan bir ile ziyaret gerçekleştirince o ilde hayat duracak… Herkes ya bando takımı eşliğinde başbakanı selamlayacak. AKP bayrağı sallayacak. Ya da evinde oturacak. Dışarıya çıkmayacak. Toplu seyahat bile edemeyecek. Kanaryayı Sevenler Derneği üyelerinin toplanıp, bir otobüs tutup hafta sonu kahvaltısı yapmaları bile yasak. Neden? Önlem olarak… Provokatif kanuna aykırı eylemlerin önüne geçilmesi ve suç işlenmesinin önlenmesi için… Yazık. Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili anayasada yer alan temel ilke neydi? “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” 82 Anayasası, hak ve özgürlüklerin istisna, kısıtlamaların ilke olduğu bir anayasa idi. “Bu hak ancak kanunla sınırlanabilir” diyordu anayasada. Kanun ise, sınırlamanın düzeyini yönetimin insafına terk ediyordu. AKP dönemine kadar yürürlükteki yasalardan yararlanarak sınırlama yetkisini kullanan yönetimler oldu elbette. Ancak hiçbiri AKP kadar fütursuzca davranmadı. Bugün Türkiye, gösteri ve toplantı hakkının kullanılamadığı bir ülke konumuna gelmiştir. Yakın gelecekteki endişem, Ankara’da gerçekleştirilecek her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri, basın açıklamaları, çadır kurma, stant açma ve benzeri türdeki tüm etkinliklerle, belirtilen amaçlar doğrultusunda yapılacak toplu seyahatlere buranın hükümet merkezi olması nedeniyle süresiz yasak getirilmesidir. “Yok artık, bu kadarı da olmaz canım” denilen her şey bir bir gerçekleşiyor. Şakayla gerçeğin birbirine karıştığı bir noktadayız. Farkında mısınız? İşte bu durumdur esas korkutucu olan… (HABER EKSPRES GAZETESİ 2.12.2013) Zafer YAPICI

Hiç yorum yok: