10 Nisan 2007

ÇAĞDAŞLAŞMANIN TEMEL EKSENİ LAİKLİK - ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, bugün 10 Nisan Laiklik Günü.

Bu yıl 10 Nisan daha bir anlamlı.

Neden biliyor musunuz? Çünkü gerçekten "final sürecini" yaşıyoruz. Hani o bazı külhanbeyli özentilerinin böbürlenici bir eda ile; ağızlarını yayarak anlattıkları "final sürecini"...

Bu "final süreci"nin nihai amacı ne? Rejimi içten çökertmek...

Bir rejim içten nasıl çökertilir? Rejimi sahiplenenleri uyutarak...

Rejimi sahiplenenler nasıl uyutulur? Baskıyla, basınla, şiddetle, hiddetle, yalanla, talanla, rejimi sahipleniyor görünüp altını oymakla, rejimin tabanı olmadığına halkı inandırmakla, rejimi destekleyenleri içten bölmekle, ama kendi bütünlüğünü ne pahasına olursa olsun korumakla...

Peki rejim nasıl sahiplenilir? Rejimi tanımakla, rejimi tanıtmakla, bilinçli olmakla, birlik olmakla, etkin olmakla, devrimci olmakla, "adam olmakla"...

İşte bu yüzden 10 Nisan önemli. İşte bu yüzden bir simge gün 10 Nisan...

Laikliğin bir taraftan unutturulmaya çalışıldığı, diğer taraftan da AB'ci entelektüellerin (!) ısmarlama kavramsal keşifleri-siyasal iktidar ortaklığı ile içinin boşaltılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz...

Laiklik onların anlattığı kadar bukalemunvari bir kavram değil oysa...

Çok net: Laiklik dinin siyasallaşmasına ve siyasetin dinselleşmesine karşı olmaktır. Devlet ve din işlerinin birbirinden bağımsızlaştığı, toplumsal yaşama aklın ve çağdaş değerlerin egemen olduğu bir yönetim ve yaşam biçimidir. Bu nedenle laiklik olmadan çağdaşlaşma olmaz. Gerçek bir demokrasi de laiklik temelinde yücelecektir. AB'ye karşı onursuzluğu kutsayan entelektüel/medya (!), demokratik açılım kavramını PKK'yı siyasallaştırma sanan 'yanlış yol'dakiler (!) ile BOP yandaşı 'ılımlı İslamcı' koalisyonuna duyurulur...

Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi Türkiye Cumhuriyeti'nin ayrılmaz altın üçgenidir. İşte bu üçgenin varlığıdır bazı iç ve dış güçleri rahatsız eden. Türkiye'nin birliğinin çimentosu olan cumhuriyet, laiklik ve demokrasiyi birbiriyle kavgalı duruma düşürmek istemektedirler. Demokrasiyi gerçekte araçlaştıranlar, onu sahipleniyor görünüp cumhuriyete ve laikliğe saldırmaktadırlar. Bununla da kalmayıp demokrasiyi cumhuriyet ve laiklikle karşı karşıyaymış gibi göstermektedirler...

Asıl tehlike budur

Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ayrılmaz bir bütündür. Bu üç unsuru ayrıştırmayı amaçlayan tehlikeyi görmeli ve üçüne de aynı değerde sahip çıkmalıyız. O zihniyetlerin amacı laikliğe ve cumhuriyete karşı demokrasiyi savunuyor görüntüsü vererek halk vicdanında yeni karşıtlar yaratmaktır. Bugün Türkiye'mizde oynanan oyun budur...

Oysa cumhuriyet, laiklik ve demokrasinin bir arada olduğu zaman uygar yaşam biçimi (kadın-erkek eşitliği, giyim-kuşamda çağdaşlık, dayanışma, hakça paylaşım, üretim vb.), hukukun üstünlüğü, çağdaş eğitim, din duygusunun ve dini inançların baskı altına alınmaması, milli egemenlik, milli bağımsızlık, milli birlik ve beraberlik, yurtta sulh cihanda sulh, çağdaşlaşma, bilimsellik ve akılcılık, insan ve insan sevgisi...güvence altındadır.

CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal: "Laiklik anlayışı, aynı zamanda, hiçbir dinin, inancın, mezhebin devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini oluşturmasına izin verilmemesini de öngörür. Eğer bu izin bir kez verilirse siyasetin referansı demokrasi olmaktan çıkar. Bunun sonucu önce oluk oluk kardeş kanı, sonra da koyu ve karanlık bir otoriter rejimdir... Laiklik anlayışının dışına çıkılması üç aşamalı bir süreçtir: Önce "ılımlı dindarlık" derler. Arkasından dincilik aşaması gelir. Onun arkasından kökten dincilik... Bu konuda kapı bir kere açıldıktan sonra ılımlıdan en radikale kadar dönüşüm aşama aşama başlar. Ve her yönetim kadrosu bir sonrakine zemin hazırlar." demekle laikliğin ne kadar önemli olduğunu anlatmıyor mu?
Değerli okurlarım, bugün yapılması gereken laikliğin önemini kavramak ve ona sahip çıkmaktır. Devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini laikliği kaldırarak dinsel temeller çerçevesinde idare etmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz.

Makama yakışmak

Laikliğe sahip çıkmak; Atatürk ilke ve devrimlerine, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine, kadın-erkek eşitliğine, cumhuriyete, demokrasiye, çağdaş eğitime, hukukun üstünlüğüne, ulusal bütünlüğe, iç barışa, egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olmasına, anayasaya, bilimselciliğe, akılcılığa, cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarına, çağdaşlaşmaya... sahip çıkmaktır. ABD'nin "ılımlı İslam" projesine doğal karşıtlık anlamında emperyalist çıkarlara karşıtlıktır. Vatana sahip çıkmaktır...

Değerli okurlarım, işte bu yüzden "laik olmak adam olmaktır". Çağdaş yaşam biçimimizin ekseni olan laikliği ne pahasına olursa olsun korumak durumundayız. Bu kadar önemli bir ilkeyi sahiplenmeyen, ya da sahipleniyor görünüp yozlaştırmaya çalışan biri Atatürk'ün makamına yani cumhurbaşkanlığı makamına yakışır mı? Laikliği içine sindirememiş bir zihniyetin önünde al sancağımız eğilebilir mi? Ona "cumhurbaşkanım" diyebilir miyiz?...

Ulusça uyanmanın zamanı gelmedi mi? Peki ya birlik olmanın?...

14 Nisan saat 11.00'de Ankara Tandoğan Meydanı'nda buluşmak üzere...

(Haber Ekspres, 10 Nisan 2007)

Hiç yorum yok: