17 Nisan 2007

HALK VARDI TANDOĞAN MEYDANINDA, HALK! - ZAFER YAPICI




Önce “darbelerle” ilişkilendirdiler biz Atatürkçüleri. “Demokrasi düşmanı” ilân etmek istediler. Sonra dört bir koldan bölmeye çalıştılar gücümüzü. Sığlığın sağı solu olmadığını kanıtladılar cümle aleme. Özgürlüğü PKK’ya özgürlüğe eşitleyenlerle, tarikatlara özgürlük sananlar aynı ortak zeminde buluşuverdiler birden. ABD çıkarlarının sözcüsü olanlar, AB çıkarlarının yılmaz savunucularıyla kol kola girdiler hiç vakit kaybetmeden…

Ama başaramadılar…

14 Nisan oldu. 14 Nisan’da Ankara’da meydanlar doldu. Saatlerce sürdü halkımın akışı Anıtkabir’e. Bitmedi insan seli. Sonlanmadı. Gençler doldurdu Tandoğan Meydanı’nı. Yüzbinlerce genç, yüzbinlerce umut ışığı…Cumhuriyet kadınları, cumhuriyet evlâtları…İki hafta önce kalp ameliyatı geçirmiş bir amcamız da vardı orada, elinde ay yıldızlı bayrağı, yüreğinde vatan sevgisiyle; ilk gençliğinin başındaki bir delikanlı da…Ve çocuklar, binlerce minik yürek. Atatürk’ü tanıyan, bilen, şimdiden anlayan binlerce minik yürek…

Halk vardı Tandoğan meydanında; halk…Atatürkçülüğü elitist bir hareket olarak ilân eden halktan kopuk entelektüeller(!), BOP’a eşbaşkan olma gayretinde olanlar, hayalleri seçimler sonrasında yeniden iktidar olacağını sandıkları karanlık zihniyete yamanmak olanlar; takiyeci yandaşları, “minik koalisyon ortağı” olma rüyasına kapılanlar yoktu. Sol olmanın ulusalcı olmayı gerektirdiğini fark edemeyenler ve böylelikle emperyalizmin kucağına düşenler, parıltılı yaşamlarının getirdiği “muhafazakârlığa” yenilen “ultra zenginler”, borsa-kumar ekonomisi sevdalıları yoktular. AB’nin her dediğini itirazsız kabullenenler, Kıbrıs’ı yani vatanı bir çırpıda satanlar yoktular. Ülkelerini, ülkelerinin ekonomik zenginliklerini iç-dış yandaşlarına sunan pazarlamacı müsveddeleri yoktular. Yolsuzluklara batmışlar, elleri yoksulun kursağında olanlar, halkı sadaka verilen tebaa olarak görenler yoktular…

Halk vardı Tandoğan meydanında; halk...”Şu Çılgın Türkler” var ya; onlar vardı. Edirne’den, Artvin’den, Malatya’dan, Samsun’dan, İstanbul’dan, Sivas’tan, Antalya’dan, Hatay’dan, Antep’ten, Van’dan, Aydın’dan, Konya’dan, Denizli’den, Zonguldak’tan, Manisa’dan….ülkemin her yanından Ankara’ya akın eden yüzbinlerce “Çılgın Türk”. Ankaralılar vardı orada. Cumhuriyetçi Ankaralılar. Ve İzmirliler. Benim cefakâr, inatçı, duyarlı, kararlı hemşerilerim…Oradaydılar…Her zaman oldukları gibi…

Halk vardı Tandoğan meydanında halk…İlericiliğin, halkçılığın ve umudun ne olduğunu algılamada sendikalarının çok ötesine geçmiş işçiler, doktorlar, memurlar hukukçular vardı. Öğretmenler, emekliler, öğrenciler vardı. Öbek öbek öğrenciler…Öğretim üyeleri vardı; halktan kopmayan öğretim üyeleri…Gazilerimiz vardı, şehit ailelerimiz. “Bugünleri gördük ya, ölsek de gam yemeyiz” diyorlardı…Sanatçılar, sporcular, işsizler vardı. Ezilenler, yoksullaştırılanlar, hakları ellerinden alınanlar, sindirilmeye çalışılanlar vardı.

14 Nisan bir milât oldu. 2007’de Atatürkçülüğün/Kemalizmin bir halk hareketi olduğunu cümle aleme gösterdi. Toplumsal muhalefetin zeminini kararlı bir biçimde yeniden kurdu. Atatürkçülüğün ulusal eylem ve ideoloji birlikteliğine dayanan sentezinin eylemsel ve ideolojik yönünü, çoğu anlık gelişen sloganlarıyla net bir biçimde sundu. 14 Nisan cumhuriyetçilik, laiklik, ulusalcılık, devrimcilik, devletçilik, halkçılık üzerinden toplumsal muhalefetin zeminini, hâlâ göremeyenlere gösterirken; bu ilkeler üzerinde şekillenecek yeni iktidar projesine de işaret etti.

Bir diğer ifadeyle 14 Nisan bir hüzün ve tepki fotoğrafıydı. Ama onu asıl önemli kılan, bir umut ve alternatif biçimini alıyor olmasıydı. Çok olmanın getirdiği güven, umudu büyütüyordu. Alternatifin Atatürkçülük ve cumhuriyet değerleri olması gerektiği konusundaki kararlılığı büyütüyordu. İşte bu yüzden artık umut da vardı alternatif de. Hüzün ve tepkinin meydanlara taşıdığı milyonların, umut dolu ve gülen gözlerle; ve alternatifin varlığı konusunda yeniden sahip olduğu güvenle meydanlardan ayrılması başka nasıl izah edilebilir?

Değerli okurlarım, işte saydığım bu nedenlerden dolayı 14 Nisan 2007 Cumhuriyet tarihinde bir büyük gün; bir uyanış günü olarak hatırlanacak. Hüzün ve tepkiye umudu eklemesi onu benzersiz kılacak. Ama Cumhuriyet’i ve cumhuriyet değerlerini sahiplenme konusundaki devrimci kararlılığımızı sürdürmek esas önemli olan. Bu nedenle birken beş, beşken on olmak için çalışmalıyız. Henüz farkında olamayanlara tehlikeyi duyurmalıyız. Alternatifin varlığını haykırmalıyız. Her yeni buluşmada daha da çoğalmalıyız.

Cumhuriyet devriminin altı temel ilkesinde birleşmeliyiz! Sandıkta birleşmeliyiz!

Biz bunu yapacak güçteyiz!

Cumhuriyet düşmanlarının paçaları neden bu kadar tutuştu sanıyorsunuz?

(Umutla acı ne yazık ki aynı gün birleşti. Yine yüreklerimiz dağlandı. İzmir’in feci bir kazada üstelik çoğu çocuk 33 canını yitirdiği haberini aldık. Hepimizin başı sağolsun…)

(Haber Ekspres, 17 Nisan 2007)

Hiç yorum yok: