23 Ağustos 2007

GERÇEKLER ASLA YER DEĞİŞTİRMEYEN YILDIZLAR GİBİDİR - ZAFER YAPICI

1854 yılında ABD Başkanı Amerika'ya gelen beyaz göçmenlere toprak bulmak amacıyla bir mektup yazarak Kızılderililerden toprak istemiştir. Başkan mektubunda isteğinin kabul edilmesi durumunda, Kızılderililere rahatça yaşabilecekleri bir bölgenin ayrılacağını belirtmiştir. O zamana dek topraklarının büyük bölümüne beyazlar tarafından zorla el konulmuş olan Kızılderili Reisi Seattle, bir konuşmasında ABD Başkanı'nın bu mektubuna yanıt vermiştir. Sonradan bu yanıt yazıya dökülerek mektup olarak ABD Başkanı'na da gönderilmiştir.
Seattle'ın mektup haline getirilen bu konuşma metninin aslı ABD'de Seattle Squamish Müzesi'nde korunmaktadır.

Şef Seattle'ın mektubundan bazı alıntılar

...Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir...
...Bir Kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak, havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğdukları gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı?
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var: Beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı göstersin. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. Yaylalarda cesetleri kokan binlerce bufalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir bufalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlardık bufaloları.
Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır...
...Beyaz adamı bu topraklara getiren ve Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrı'nın adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı bufaloların öldürülüşünü, ormanların yakılışını, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi.
Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş.
İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak...

Değerli okurlarım, bu konuşmadan çıkarılacak çok büyük dersler olduğuna inanıyorum...
1800'lü yıllarda sömürü düzeni nasıl kurulmuş ise şimdi de dünyanın küresel efendileri sömürü düzenini yeni dünya düzeni adı altında sürdürmektedirler. Sömürüyü kendi düzenledikleri ve dünyaya kabul ettirdikleri "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni" kendileri ihlal ederek sürdürmektedirler.

Bu nedenle Şef Seattle'nin anlattıkları, sadece 19. yüzyılın emperyalist yayılmacılığının mantığını deşifre etmiyor, 21. yüzyılın başında Irak'ta olup bitenleri; küresel ısınmayı gerçekleştirenleri birebir yansıtıyor. Sanki Şef Seattle iki yüzyıl öncesinden bugünün sömürü düzenini ifşa ediyor...
Şef Seattle; "İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak..." demişti. Tüm dünyanın ekolojik dengesini kendi çıkarları için yok etmeyi göze alan küresel efendilerin varolduğu bir dünyada bu sözler en çok bıçağın kemiğe dayandığı bugünü anlatıyor...
Aşırı sanayileşmenin toprağa bıraktığı atıkların ve atmosfere saldığı gazların havayı, suyu ve toprağı kirletmesi, ormanların kesilerek veya yakılarak yok edilmesi bugünkü kuraklığı dolayısıyla susuzluğu ortaya çıkarmamış mıdır? Dünyada, Türkiye'de hatta bölgemizde kuraklık sonucu susuzluğu yaşamıyor muyuz? Şef Seattle'nin söylediği gibi bu gün insanoğlu varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcında...
Farkında mıyız?
Küresel efendiler kendi çıkarları için dünyayı; ülkemizi büyük çöplüklere çeviriyorlar. Ama küresel ısınmanın sorumluluğunu bile üstlenmek istemiyorlar. Geri kalmış ülkelerin tüm kaynaklarını ele geçirme uğruna o ülke insanlarının yaşamlarını, kültürlerini, tarihlerini, çevrelerini ve geleceklerini tahrip ediyorlar.
Halkını ve çevresini düşünen yurttaşlar olarak, bu güçleri ve bu güçlerin uzantılarını iyi tanımalıyız. Tedbirlerimizi vakit kaybetmeden almalıyız.
Havanın, suyun, toprağın ve ormanların yaşam kaynağımız olduğunu unutmamalıyız...
Tıpkı Şef Seattle gibi geldiğimiz noktanın farkında olmalıyız!
"Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir" diyor Seattle...
Evet, gerçekler asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir...

(21 Ağustos 2007, Haber Ekspres)

Hiç yorum yok: