"Türklük bir alt kimliktir... Yahu milletin bütünlüğü 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı 30'u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir araya getirdi. Biz de inanç birliğiyle tutacağız... Osmanlı eyaletler sistemi gibi bir sistem Türkiye'de uygulanabilir...Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonra, tabii elden gidecek yahu. Sen bunun önüne geçemezsin ki... Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamaktadır. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir... Tevhidi Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü açmak içindi? Harf inkılabı vasıtasıyla bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okuryazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır... Türkiye kendisine din olarak Kemalizm'i almış ve kitlelere zorla dikte edilmiştir..."
Değerli okurlarım, tırnak içindeki sözler Recep Tayyip Erdoğan'a ait.
Aynı zihniyetin "liberal" yahut "demokrat" (!) gömlekli uzantıları da, Türkiye'yi, kökeni emperyalizm karşıtı mücadeleye dayanan laik ve çağdaş bir cumhuriyetten ılımlı İslam ülkesine çevirme ortak hedefine ulaşabilme konusunda büyük bir kampanya içindeler.
Bu kampanyanın başarıya ulaşmasının temel koşulu Mustafa Kemal Atatürk'ün halkçı ve devrimci mücadelesinin mantığının zihinlerimizden silinmesidir; Mustafa Kemal'in zihinlerimizden silinmesidir...
2006 yılı içinde İzmir'de Atilla Yayla şunları söylemişti: "Kemalizm, ilerlemeden çok, gerilemeye tekabül etmektedir."
AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül ise geçenlerde "Anayasa'da Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılapları kavramlarına gerek yok" deyiverdi. Liberal-muhafazakar-ılımlı İslamcı camiada (!) büyük sükse yaptı! "Renksiz anayasa" önererek kayıtsız şartsız "Ilımlı İslam"a giden yolda "liberal" bir kılıfa bürünmenin altyapısını hazırlamaya çalıştı...
Bu görüşün ortaya atılmasından sonra bazı AKP yöneticileri "kişisel görüşüdür, parti gündeminde böyle bir şey yok, ama bakılır" gibi ifadeler kullandılar. Oysa Zafer Üskül: "Bizim görüşümüz bu. Elbette isteyen eleştirebilir. Ama bu yaklaşım zaten AKP'nin yaklaşımıdır ve seçim bildirgesinde de vardır" demekle zaten açık olan bir paralelliği bir kez daha ortaya koydu...
Tüm bunlar gösteriyor ki, hem dış güçler, hem de onların siyasal yahut "bilimsel" uzantıları tarafından Türkiye'nin tamamen "Ilımlı İslam" ülkesine dönüşmesinin önündeki tek engel netlikle saptanmıştır. Engel Kemalizm'dir. Düşman Kemalizm'dir. Çünkü korku Kemalizm'dir...
Korku Kemalizm'dir çünkü Kemalizm emperyalizme, sömürüye, gericiliğe, ayrıcalıklara ve eşitsizliğe baş kaldıran bir ideolojidir. Atatürk'ün "bağımsızlık benim karakterimdir" ve İsmet İnönü'nün "namuslular da en az namussular kadar cesur olmalıdır" sözleriyle pekişmiş bir ideolojidir. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimcilik ilkeleriyle şekillenmiş; popülist değil, halktan yana bir ideolojidir...
Peki ilk aşamada istenilen gerçekleşirse, yani Anayasa ile Atatürk arasındaki bağlar koparılırsa ne olacak?
1. Anayasanın değiştirilemez; değiştirilmesi teklif edilemez 1, 2 ve 3. maddeleri kaldırılabilecek,
2. "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz..." şeklindeki Anayasanın 42/3 fıkrası kaldırılabilecek,
3. Anayasanın 58. maddesi'nde yer alan "Devlet istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır..." hükmü kaldırılabilecek.
4. Anayasanın 81. maddesinde yer alan milletvekilliği andı değiştirilebilecek. "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma... namusum ve şerefim üzerine andiçerim" hükmü kaldırılabilecek...
5. Anayasanın 103. maddesinde yer alan Cumhurbaşkanlarının göreve başlarken içtikleri and değiştirilebilecek. "Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma... namusum ve şerefim üzerine and içerim" hükmü kaldırılabilecek.
6. Devrim kanunlarının korunması ile ilgili Anayasanın 174. maddesi kaldırılabilecek. Böylelikle örneğin Tevhidi Tedrisat Yasası; Şapka Yasası; Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Yasa; Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Yasa; Efendi, Bey, Paşa, gibi Lakap ve Ünvanların Kaldırıldığına dair Yasa; Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Yasa kaldırılabilecek...
Mustafa Kemal'in ilkelerinin Anayasa'dan çıkarıldığı zaman Anayasamız böyle bir şekil alacak. Artık "takiyye yapmaya" gerek kalmayacak!
"Turuncu" bir anayasa oluşturma hazırlıkları yapılıyor...
Değerli okurlarım, 1919 ruhu milli iradeyi, milli irade cumhuriyeti, cumhuriyet laikliği ve laiklik ise demokrasiyi doğurdu. Bir ağaç düşününüz. Bu ağacın kökleri 1919 ruhunun milli iradesi, gövdesi cumhuriyet, dalları laiklik ve meyveleri demokrasi. AKP zihniyeti bu ağaca elinde baltası ile tırmanıyor. Her dalına bir bir oturup tüm meyvelerini yedikten sonra dallarını tek tek kesip aşağıya iniyor. Arkasından gelen halka; "bakın cumhuriyetin yenecek meyveleri kalmadı (cumhuriyetin içinde ne laiklik ne de demokrasi kaldı) ağaç kuruyor" diyerek, halkın cumhuriyet ağacından uzaklaşmasını sağlayarak, kendisine göre bir demokrasi anlayışını ortaya koyuyor. İşte demokrasiyi bir araç olarak gören zihniyetin uygulamaları.
Meyveleri bu zihniyet mi yemeli yoksa Türk milleti mi? Ne dersiniz?
Şimdi gericiliğe ve emperyalizme karşı cumhuriyete, laikliğe ve çağdaş demokrasiye; Soros turuncusuna karşı al bayrağımıza ve Kemalizm'e sahip çıkmanın; bu yağma düzenini değiştirmek için uğraş vermenin tam zamanı; değil mi?
Yarın çok geç olmadan uyan Türkiyem uyan!...
(Haber Ekspres, 7 Ağustos 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder