18 Eylül 2007

ÇOĞULCULUĞUN ANAYASASI MI ÇOĞUNLUĞUN ANAYASASI MI? - ZAFER YAPICI

Demokrasinin siyasi boyutu katılımcılık ve çoğulculuktur. Katılımcılığın ve çoğulculuğun olmadığı bir demokrasi düşünülemez. Oysa şimdi katılımcılığı ve çoğulculuğu çoğunluk olarak algılayan AKP iktidarı kendi çoğunluğuna dayanıp yeni anayasa yapmaya hazırlanıyor. Demokrasiyi Türkiye'yi "Ilımlı İslam ülkesine" çevirmek için araç olarak kullanıyor.

Anayasa'da yapılacak değişiklikleri önce Prof. Dr. Zafer Üskül'e daha sonra Prof. Dr. Ergun Özbudun ve ekibine(!) ısmarlayan AKP zihniyeti zaman zaman ortaya atılan Anayasa taslaklarıyla kamuoyunu oyalama taktiğiyle; bırakılan boş alanları doldurma gayreti içine giriyor...

İşte kamuoyunu uzun süredir meşgul eden ve değiştirilmesi düşünülen Anayasa maddelerinden bazıları ve bu maddelere ilişkin öneriler:

Anayasa'nın 42. Maddesinin 1. paragrafında yer alan "kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" ifadesi, yeni düzenlemeye göre "kimse, eğitim ve öğrenim hakkından, kılık-kıyafet nedeniyle alıkonulamaz" olarak değiştiriliyor. Ayrıca, "eğitim-öğrenim kurumlarında kılık-kıyafet serbesttir" ifadesi bir seçenek olarak sunuluyor.

Anayasa'nın din ve vicdan hürriyeti başlıklı maddesinden 14. maddeye atıfta bulunan hükmün çıkarılması öngörülüyor. Böylelikle ibadet, dini ayin ve törenlerin demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya dönük faaliyetler biçiminde yapılamayacağına" dair anayasal engel ortadan kaldırılmış oluyor.

Yine Anayasa'nın 42. maddesinin 9. paragrafında yer alan "Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez" hükmü yeni düzenlemeye göre: "eğitim ve öğretim dili Türkçe'dir. Türkçe'den başka dillerde eğitim demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kanunla düzenlenir" şeklinde sunuluyor.

Gençliğin korunmasıyla ilgili Anayasanın 58. Maddesinin 1. paragrafında: "Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilim ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirler alır." hükmünden yeni düzenlemede "Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda" ifadesi kaldırılıyor.

Muhalefetin 110 milletvekili imzası olmadan Anayasa Mahkemesi'ne gidemeyeceği hükmü getirilmek isteniyor.

Bu beş madde üzerine getirilen öneriler bile yapılmak istenen yeni anayasanın "ruhunu" açıkça ortaya koyuyor.

AKP'nin hayalindeki anayasa ile,

· Türban üniversitelere girecek.
· Tarikatlara daha da serbestlik sağlanacak.
· Türkçe'den başka diller için de "ana dilde eğitim" mümkün olacak.
· Gençlerin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunun dışında yetişmesi sağlanacak.
· Muhalefetin Anayasa Mahkemesi'ne başvurması zorlaştırılacak.

Bir başka ifadeyle,

· Bağnazlığın bilim kurumlarını görsel olarak da hakimiyeti altına almasının önündeki anayasal engel ortadan kalkmış olacak.
· Din ve vicdan özgürlüğü artık anayasal olarak da tarikat özgürlüğü olarak sunulacak.
· Eğitim Birliği Yasası'nın son kalıntıları da ortadan kaldırılıp, ulus-devletten etnik gruplar federasyonu olmaya bir adım daha yaklaşılacak.
· Gericilerin en büyük korkusu olan gençlik daha da kimliksizleştirilecek. Kemalist bilinçle gençliğin bağı kopartılıp, bağımsızlığın, özgürlüğün ve umudun sesi; gençlerin sesi daha da kısılmaya çalışılacak.
· Muhalefetin sesi de tıpkı gençlerde olduğu gibi kısılmaya çalışılıp, demokrasi sadece iktidara ve iktidara karşı ılımlıların faydalanabileceği bir araç haline getirilecek.

"İkinci cumhuriyetçilik ve Yeni Osmanlılık" düşünceleri ve dinci, bölücü ve emperyalistlerin alkışlarıyla yapılacak Anayasa ancak bu kadar çağdaş ve demokratik(!) bir Anayasa olacak...

...Hatırlarsınız; "İkinci Cumhuriyetçi" bir bilim adamı(!) İzmir'de "neden her yerde bu adamın (Atatürk) fotoğrafları var diye soracaklar" diye nutuk atmıştı...
AKP'den milletvekili seçilen bir hukukçu(!) "Anayasa'da Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılapları kavramlarına gerek yok" diyerek anayasa tartışmalarını başlatma görevini üstlenmişti...

Cumhurbaşkanı bir zamanlar "ne mutlu Türküm diyene lafını her yere yaza yaza Türkiye ilkel hale dönüşmüştür" buyurmuştu. Başbakan "Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm'i almış ve kitlelere zorla dikte edilmiştir" deyivermişti...

DTP milletvekili Emine Ayna "üniformalı anayasa istemiyoruz. Sivil anayasadan yanayız. Anayasanın ilk 4 maddesi değişmeli, herkes düşüncesini özgürce söylemeli" demişti. Devletin şeklinin, cumhuriyetin niteliklerinin, devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinin değişmezliği ile ilgili hükümleri değiştirme düşüncesini açıkça ifade etmişti...

Türkiye ile hesaplaşması bitmeyen tüm sömürgeciler Mustafa Kemal'in değerlerini çağdışı ilan etmekte birbirleriyle yarışıyorlardı...

Aslında ülkemiz parmaklarımızın ucundan kayıyordu...

İşte değerli okurlarım, Anayasa için düşünülen bu değişiklikler bile rejimiz ve bölünmez bütünlüğümüzün ne kadar büyük tehlike ve tehdit altında bulunduğunun açık göstergeleridir.

İkinci Cumhuriyetçi, Yeni Osmanlıcı, dinci, bölücü ve sömürgeci unsurlar Mustafa Kemal'i önce anayasamızdan, sonra zihinlerimizden silmek adına birleşmişlerdir.

Üstelik "demokrasi" argümanını kullanarak...

Oysa siyasal iktidarın hayalindeki anayasa; siyasal iktidara hakim partiye devleti tamamıyla ele geçirtme hedefine yöneliktir. Dahası renksiz görünümlü bir anayasa, aslında turuncu anayasadır. Sadece turuncu değil aynı zamanda antidemokratik ve gerici anayasadır...

"Sivil anayasa" sözcüğü ardında gizlenen şey anayasanın özünün değiştirilmesidir. Atatürk Cumhuriyeti'ni İslam devletine götürmektir. Türkiye'yi etnik gruplar federasyonuna dönüştürmektir.

Medya gazıyla sivil imajı çizenler sivil, demokrat görünenler demokrat değildir!

Sivillik ve demokrasi ancak çoğulculuğun anayasasında söz konusudur. İkinci cumhuriyetçinin, Yeni Osmanlıcının, dincinin, bölücünün, sömürgecinin anayasasında değil...

(18 Eylül 2007, Haber Ekspres)

Hiç yorum yok: