09 Ekim 2007

DÜPEDÜZ DEVLET BASKISI - ZAFER YAPICI

Anayasa ve Atatürk ilke ve devrimlerine baskı:

* "Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm'i almış ve kitlelere zorla dikte ettirmiştir."

Demokrasiye baskı:

* "Bence demokrasi bir amaç değil, bir araçtır."

* "Amaca ulaşmak için gerekirse papaz cüppesi giyerim."

Üniter devlete baskı:

* "Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamaktadır. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir."

* "Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır."

* "Osmanlı eyaletler sistemi gibi bir sistem Türkiye'de uygulanabilir."

Laik devlete baskı :

* "Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu. Sen bunu önüne geçemezsin ki."

* "Malezya'yı bilmeden konuşuyorsunuz."

* "Türkiye'de cumhuriyetin sonu geldi, laik sistemi değiştireceğiz."

Ulus devlete baskı:

* "Türklük bir alt kimliktir."

* "Ancak bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir, aksi taktirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir."

* "Yahu, milletin bütünlüğü 'ne mutlu Türküm diyene' ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı 30'u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir araya getirdi. Biz de inanç birliğiyle tutacağız."

Hukuk devletine baskı:

* "Türkiye'deki hukuk, yani medeni, ceza, ticaret hukuku halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış ve zorla halka dikte edilmiştir."

* Danıştay'a, Yargıtay'a "diyanete sor", Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne "ulemaya sor" demek...

Bu sözler AKP'nin liderlerine aittir. Bir anlayışın icraatlarının temel referanslarıdır...

Değerli okurlarım, devlet aygıtını kullanarak toplumsal, siyasal ve ekonomik düzlemlerde üretilen diğer baskılardan bazıları şunlardır:

Sosyal devlete baskı:

* Sadaka kültürü.

* Devrim tarihi ders kitaplarından Lozan Antlaşması'nın başarısına ilişkin bölüm ile halifeliğin kaldırılmasının önemine ilişkin bölümlerin çıkarılması.

* Lise son sınıfta okutulan İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabından Şeyh Sait'in tarikat lideri olduğu ifadesinin çıkarılması. Eski ders kitabında Şeyh Sait Ayaklanması konusunda "isyancıların elebaşları yakalandı" denilirken yeni ifadede "isyancıların ileri gelenleri yakalandı" denilmesi.

Anayasaya baskı :

* Sırtını Atatürk ilke ve devrimlerine dönen bir anayasa özlemi.


Okula baskı :

* "Türbanlıların eğitim özgürlüğü" tartışmasının medya ve iktidar kanallarıyla pompalandığı bir süreçte Ankara-Çankaya'daki Teğmen Kalmaz İlköğretim Okulu'nun bahçesine " Hiç kimse başkasının öğrenme hakkını engelleyemez" yazılı afiş asılması ya da astırılması.

* Muğla'da Gazi Anadolu Lisesi öğrencilerinin dersliklerin yetersiz kalması üzerine okulun koridorlarında, spor salonunda, çamaşırhanede ve açık havada olumsuz şartlarda eğitim almak zorunda kalmaları. (Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı Nuray Aydın, "Yetkililer bu soruna 3 yıldır bir çözüm bulamadılar. Milli Eğitim Müdürü bu konuyu görüşmek bile istemedi" demişti.)

* Kıbrıs'ta ilk Türk hava şehidi olarak tarihe geçen Cengiz Topel'in adının verildiği Antalya'daki okulun tabelası değiştirilmesi.

Mahalle baskısı:

* Alibeyköy Prof.Dr. Kaya Gürsel İlköğretim okulunda öğrenci ve velilere ilahiler eşliğinde iftar yemeği verilmesi. (İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü, konuyla ilgili herhangi bir soruşturma başlatmayacağını belirterek gerekçesini ise "şikayet gelmedi" şeklinde açıkladı.)

* Fatih'te ramazan için esnaftan zorla bağış toplanması ve halkın dinci firmalardan alışveriş yapmaya zorlandığı yönündeki açıklamalar.

* Öğretmen evlerinde kahvaltı ve öğle yemeği verilmemesi.

* Tarabya'da içki satan büfenin tehdit alması.

* İstanbul'da iki kişinin internet kahvede sigara içtikleri için "ramazan ayında sigara içerek saygısızlık ettikleri" gerekçesiyle dövülerek hastanelik edilmeleri.

* Bir grup gazetecinin, iftar sırasında sınır kapısının kapalı olması nedeniyle Suriye'den Türkiye'ye girememeleri.

Köylüye, işçiye, memura, işsize baskı...Basına, medyaya baskı...Bürokratlara baskı, kadrolaşma baskısı...Muhalefete baskı...YÖK'e baskı, üniversiteye baskı...Kitaplara baskı... Mahalleye baskı...

Değerli okurlarım, tüm bu baskılar nasıl üretiliyor? Açıktır ki siyasal iktidar bir toplum mühendisliği projesiyle toplumu çeşitli yollarla dönüştürmenin yollarını arıyor. Ve bunu yaparken de devlet aygıtının olanaklarını sonuna kadar kullanıyor.
Son günlerde sıkça tartışılan bir kavram mahalle baskısı...Bu baskıyı önlemek gerek!

Ancak mahalle baskısını sosyolojik bir olguya indirgeyip, bunu yaratan devlet baskısını görmezlikten gelmek, mahalle baskısını ortadan kaldırmaya yetmiyor. Yani bataklığı görmek, bataklığı kurutmaya yetmiyor. Bataklığı kurutmak için mahalle baskısını her an yeniden üreten devlet baskısına odaklanmak gerekiyor.

Açıkça söylüyoruz. AKP iktidarı ile ortak hareket eden her toplumsal grup, devlete ve toplumsal yaşama şekil veren ilkelerle hesaplaşma süreçlerinde cesareti her yeni gün daha da AKP'lileşen devlet aygıtından alıyor.

Köylüye, işçiye, memura, işsize, basına, medyaya, bürokrata, üniversiteye, kitaplara baskıyı üretenin siyasal iktidar olması gibi, mahalle baskısını da yaratan siyasal iktidar oluyor...

Devlet aygıtını siyasal amaçlarıyla araçlaştıran iktidar değerlerimize meydan okuyor.

Peki bu baskılara karşı nasıl mücadele edeceğiz?

Toplumsal sorunlara doğru teşhisler koyarak...Atatürk ilke ve devrimlerine sonuna kadar sahip çıkarak, sesimizi yükselterek, birlik olarak...

Belki şimdi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz yok ama onun düşünceleri, ufku, onun ilkeleri, devrimleri var zihinlerimizde. Onun gençliği, onun milleti var.
İki eserim dediği Cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi var.

Birileri üniversitelere türbanı "aşama aşama" sokacağız diyor; duymuşsunuzdur...

Cumhuriyet ve halkla "aşama aşama" hesaplaşanlarla doğru ilkelerle, doğru yerde hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor...

(Haber Ekspres, 9 Ekim 2007)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir Bayan Öğretmen yakınım var. Aşağıdakileri, onu dinlendikten sonra yazdım.

1. Okulunda birkaç tane türbanlı var (türban takmayıp, aynı şeyi yapması an meselesi olanları saymıyoruz). Bunlar 1-2 ay öncesine kadar okul dışında türbanlarını çıkarırken, şimdi yüzlerce öğrenci sabah bahçede sıradayken, türbanlı olarak önlerinden geçip (öğrenciler bu görüntüye alıştırılıyor) okul binasına giriyorlar ve okul içinde türbanlarını çıkarıyorlar. (Yakındaki başka okullarda da aynı zamanda benzer şeyler yaşanıyor, ortak merkezden düğmelerine basıldığı çok açık)

2. Bazı öğretmenler, hergün okula Zaman gazetesi getirip, gün boyu öğretmen odasında masanın üzerine bırakıyorlar

3. Bazı öğretmenler, öğrencilere Said-i Nursi kitapçıklarını bedava olarak dağıtıyorlar, üstelik bu kitapları rehberlik derslerinde okutuyorlar

4. Bayan öğretmen yakınım, 100 binden fazla kişinin girdiği müdür yardımcılığı sınavında ilk 200'lerde bir derece aldı. KBYS sınavında da başarılı oldu ve uzman öğretmen oldu. Bu okula gelmeden önce, iyi sicilden kademe ilerlemesi aldı, (ama burada sicil notu bayağı düştü). Daha birçok artı özelliği var (Tek kötü (!) özelliği cumhuriyet+Atatürk kızı olması ). Ancak okulundaki ve çevre okullardaki tüm müdür yardımcısı kadroları dincilerle dolduruldu. Nitelikleri nedeniyle onu okuluna isteyen Atatürkçü bir okul müdürü (ne garip değil mi, Atatürkçü diye tanımlamak zorunda kalıyoruz) , istek yaptığı halde boş kadroya yakınımın atamasını başaramadı. Hani okulda, öyle can atılarak gidilecek bir yerde değil. Zaman zaman olayların olduğu varoşlarda bir yerde. Bu müdür, yakınımın okul müdürü ve İlçe Milli Eğitim müdürü ile kapışma noktasına geldi. Hatta geçenlerde, “bizim çocukları da Fettullahçı yapacaklar” demiş, ne demekse (!)

5. Geçenlerde yaptıkları iftar yemeğine çok sayıda türbanlı öğretmen gelmiş. Hatta, ertesi gün öğrencileri ile bir iftar yemeği yaptı (resimleri var), onlardan bazıları da türbanlı gelmiş.

6. Bu dinci öğretmenler, hergün bir başka öğrencinin evinde iftar'a gidiyorlarmış. Öğrencilerle paylaşım çok güzel ama bunların niyeti başka...


Ben de anlattıklarından bazılarına kendi gözlerimle tanık oldum.

SONUÇ : Biz de ne yapabileceğimizi düşündük ve bazı şeyleri yapma+uygulama kararı aldık.

1. Konuştuk ve bugün okula GÜZEL BİR ATATÜRK rozeti ile gitti. Anlattığına göre bazı öğretmenlerin yüzü düşmüş, suratları ekşimiş. Resmen, Atatürk rozetine gösterdikleri tepki/alerjiye yakınım da şaşmış, ama daha da motive olmuş. Bundan sonra takmaya, okulda öyle dolaşmaya ve derslere rozetle girmeye devam. Doğal olanı da bu değil mi... Hatta haftasonu çeşit çeşit, birbirinden güzel rozetler alacağız. Konuşarak anlatamadığımızı, rozetle anlatacağız.

2. Okuldaki bu irticai faaliyetleri gözler önüne seren fotoğraflar çekmekte iyi olacak kanaatindeyiz.

3. Biz de Atatürk'ü daha iyi anlamayı sağlayacak güzel kitapçıkları bedava olarak öğrencilere verebilmenin yollarını düşünüyoruz. Bu maddi olarak bizi aşar ama kimbilir belki çıkar bir yol buluruz.

4. Artık, laik cumhuriyet okullarında din propogandası yapanlara sesli tepki verecek. Hoşgörü sınırları aşıldı, kanunların/yönetmeliklerin çiğnenmesine tanık olmak ve sessiz kalmak da suçtur.


Not : http://www.bizkackisiyiz.com/yazi.php?user_yazi_id=176139 adresinde bazı konulardaki görüşlerimi içeren yazılarımı bulabilirsiniz.