14 Kasım 2007

NÜKLEERDEN ÖNCE DOĞAL KAYNAKLAR KULLANILMALI...-ZAFER YAPICI

AKP iktidarının enerji alanında iki temel konuda kamuoyu oluşturma çabası içine girdiği görülüyor. Birincisi "yakın gelecekte Türkiye'de enerji açığı oluşacağı", ikincisi de "bu açığı kapatmak için iki veya üç adet nükleer santral yapımının gerekli olduğu."

Değerli okurlarım, Türkiye'nin doğal enerji kaynakları olan hidroelektrik ile linyitin yanı sıra, rüzgar, güneş, jeotermal... gibi kaynaklarımızın yeterince kullanılmaları yönünde planlamalarının yapılmadığı ortada. Türkiye'nin linyit rezervlerinin üçte ikisi, hidroelektrik potansiyelinin de dörtte üçü elektrik üretimi için devreye sokulmamışken, teknolojisi ve yakıtı tamamen dışarıdan temin edilecek olan nükleer santrallerden söz etmenin kabul edilebilir bir yanı olabilir mi?

Biliyorsunuz. Doğalgaz ile çalışan "al ya da öde" anlaşmalı özel sektör santrallerine pahalı tarife ile elektrik alım garantisi verildiğinden (yani yüksek fiyatla alım mecburiyeti olduğundan), kamuya ait olan doğalgaz, termik ve hidroelektrik santrallerinin üretimleri ya durdurulmakta ya da bu santrallerin kapasiteleri azaltılmakta.

Şimdi de TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Nükleer Yasası'na göre nükleer santralin üreteceği elektriği, fiyatına sınır konulmaksızın devlet alacak. Üstelik fiyat konusunda Danıştay denetiminin önüne geçilecek. Dahası yabancılar da dahil nükleer santral kurmak isteyen tüm girişimcilere devlet eliyle büyük teşvikler verilecek. Ancak bu santrallerin denetimi konusu hasıraltı edilecek.

Durum böyle...Enerji konusunda yanlış politikalar izleniyor.

Peki öncelikle neler yapılmalı? Enerji konusunda nasıl bir strateji izlenmeli?

· Tüm yenilenebilir enerji kaynaklarımızın haritaları çıkarılmalı,
· Bu enerji kaynaklarımızdan maksimum seviyede faydalanılacak planlamalar hiçbir masraftan kaçınılmadan yapılmalı.
· Diğer taraftan da var olan enerji şebekelerinin yenilenmesi ile yüzde 10-15 civarında olan kaçakların önlenmesi sağlanmalı. (Yapımı düşünülen 5000 megawattlık nükleer santralin elektrik üretimi içindeki payının yüzde 4 olacağı dikkate alınırsa yüzde 10'luk bir kazanımın 12500 megawatlık 2.5 adet nükleer santralın yapımına eşdeğer olduğu görülür.)

Nükleer santrallerden önce nükleere alternatif enerji kaynakları ile ilgili planlamalara öncelik verilmelidir. Nükleer enerjinin çevresel zararları dikkatli bir biçimde analiz edilmelidir. Eğer bu noktalara dikkat etmesek geriye dönüş asla mümkün olmayabilir.

Değerli okurlarım, CHP'nin bu konudaki görüşü şöyle: "Nükleer teknolojideki gelişmeleri çok yakından izlememiz, Türkiye'de o teknolojiye yönelik çok ciddi laboratuarlar, enstitüler, araştırma merkezleri kurarak, bilim adamları, uzmanlar yetiştirerek, teknoloji birikimimizi hızla geliştirmemiz lazım. Yani nükleer santral ihalesinden önce bu altyapının geliştirilmesi, nükleer enerji ve onu ikame edecek alanlardaki yeni teknolojik gelişmeleri yakından takip etmemiz, bu gelişmelerin içinde olmamız zorunludur. İleride mecbur kaldığımız ve nükleer atık sorunu yeterince çözümlendiği zaman, nükleer santrallerin değerlendirilmesi gerekebilir."

Bu söylem doğru; değil mi?

Geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edilen "Nükleer Santrallerin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Yasa" ise bu mantığın tam tersi bir yaklaşım içeriyor. Nükleer santrallerin denetimsiz bir biçimde kurulması için yasal destek ve güvence sağlanmış oluyor.

Bu yasa çok yanlış bir tercih olarak tarihe geçecek. Siyasi partiler, bilim adamları, meslek odaları, sivil toplum örgütleri konuyu tartışmadan, dahası alt yapısı oluşturulmadan nükleer santral kurulur mu? Yakıt temininden, yer seçimine (deprem fay hattı, su alanları v.s.), kullanılacak yakıt çubuklarının, nükleer atıkların depolanmasına varıncaya kadar plan, program yapılmadan yangından mal kaçırır gibi nükleer santral kurulur mu? Zaten altın arama (siyanürle) adı altında suyumuz, havamız ve toprağımız kirlenmekte; ormanlarımız yok olmakta iken bir de nükleer santral atıklarının doğayı ne denli tehdit edeceğini düşününüz!...Türkiye gelişmiş ülkelerin nükleer çöplüğü haline gelemez; gelmemelidir...

Değerli okurlarım, son rakamlara göre ortalama bir nükleer santralin maliyeti 3-5 milyar dolar. Bir büyük santral yılda 11 milyar kilowatt saat; yani Atatürk Barajı kadar enerji üretiyor. Böyle bir nükleer santral yılda 60 metreküp radyoaktif atık üretiyor. Bu teknolojiyi kullanan ülkeler atıkları 70 dereceye varan yüksek ısıları nedeniyle önce santral yakınlarında bulunan soğuk su havuzlarında dinlendiriliyor. Dinlenme 5 yıl sürüyor. Ardından ara depolama sahası başlıyor. Soğuyan radyoaktif maddeler toprak altına gömülmeden önce ışıma oranının düşmesi için genellikle toprak üzerinde bulunan ara depolarda yaklaşık 30 yıl daha bekletiliyor. Bu depolar 60 santimetrelik beton ve çelikten oluşan duvarlarıyla her türlü deprem, sel ve yangına karşı dayanacak şekilde inşa ediliyor. Son depolama sahası ise yine toprak altında. Yaklaşık 35 yıldan beri bekletilen atıklar toprak altına gömülüyor. Bunun için eski ve kurumuş maden ocakları kullanılıyor. Bu yer altı depolarının derinlikleri ise 200-900 metre arasında değişiyor. Sürecin bu kadar uzun olması atıkların içerisinde bulunan ağır metal adı verilen maddelerin etrafa yaydıkları radyasyonun azalmamasından kaynaklanıyor.

Avrupa'nın altı atık dolu. Avrupa'da bu atıklardan tam 12 bin ton toprak altında bulunuyor. Ve her yıl bu rakamlara 1730 ton yeni atık ekleniyor. Şu anda Avrupa'da 145 nükleer santral faaliyet gösteriyor. Alman Nükleer Enerji Kurumu'nun rakamlarına göre bu atıkları güvenli olarak ortadan kaldırmanın yıllık faturası ise 30-35 milyon Euro arasında değişiyor. Nükleer atıklar en az 300 yıl denetim istiyor.

Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, İstanbul'da nükleer santrallerle ilgili bir açıklamasında, nükleer enerji çalışmalarının belli bir program çerçevesinde yürütüldüğünü belirterek, bu konudaki tepkilerin yersiz olduğunu söyledi. Güler, "Nükleer enerji konusunda tepkiler, tamamen konuyu detaylı incelemeden verilen tepkilerdir. Konunun aslı kendilerine anlatılınca yersiz olduğunu görecekler. İnsan için, çevre için teknoloji peşindeyiz. Nükleer enerji, kalkınma ve enerji ihtiyacı için şart" dedi.

Yorumu size bırakıyorum...

(Haber Ekspres 13 Kasım 2007)

Hiç yorum yok: