Değerli okurlarım, uzun bir zaman önce gördüğüm; ilköğretim öğrencisi Ege Topçu'nun yapmış olduğu bir resim beni çok etkilemişti. Bugün bu resmin içeriğini sizlerle de paylaşmak istedim.
Minik Ege'nin söz konusu resminde denizin içinde tahtadan yapılmış bir tahterevalli ve tahterevallinin her iki ucunda dengeyi sağlayan iki kafes var. Birinci kafesin kapağı açık ve bir kuş kafesin üzerinde özgür bir biçimde duruyor. İkinci kafese baktığınızda ise diğer kuş kafesin içinde tutsak bir şekilde...
Resimde birinci kafesin üzerinde duran kuş özgürlüğünü kazanmasına rağmen uçmuyor ve hiç kımıldamadan öyle duruyor. Peki neden? Çünkü eğer kımıldar veya uçar giderse denge bozulacak ve kafes içindeki diğer kuş suların içine düşüp boğulacak. Birinci kafesteki kuş özgür olmasına rağmen arkadaşının yaşaması için, kendisini de tıpkı arkadaşı gibi tutsak görmekte.
Bu resmi günümüze; Türk siyasi yaşamına da aktarabiliriz aslında...
* Birinci kafesin üzerindeki tutsak olmayan özgür kuşun; Kemalistleri, demokratları, laikleri, CHP'yi ve tüm yurtseverleri,
* İkinci kafesin içinde tutsak olan kuşun; Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal, laik ve üniter yapısını,
* Kafeslerin altındaki denizin ve denizin içindeki köpekbalıklarının ise; emperyalistleri, gericileri, bölücüleri, Sorosçuları ve ayrıcalık sahiplerini ifade ettiğini düşününüz.
Değerli okurlarım, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti yapısını ve bölünmez bütünlüğünü; Mustafa Kemal Atatürk'ün iki eserim dediği "Cumhuriyeti ve CHP'yi" bölücüler ve rejim düşmanları Lozan'ı kaldırıp Sevr'i getirerek çökertmek istemektedirler.
Emperyalistler, gericiler, bölücüler, Sorosçular ve ayrıcalık sahipleri denizin içinde bir köpekbalığı sürüsü gibi ağızlarını açıp beklemekte, kafes üzerinde tutsak olmayanları (Kemalistleri, demokratları, laikleri, CHP'yi ve yurtseverleri) korkutarak, ürküterek onların kaçmalarını sağlamaya çalışmaktadırlar. Böylece dengeyi bozarak kafes içindekileri (Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal, laik ve üniter yapısını) denize düşürmeyi ve yutmayı hedeflemektedirler. Ya da en azından dengenin aynen kalmasını; yani özgür olan kuşun edilgen durumda kalmasını sağlamaya çalışmaktadırlar. Çünkü bu statüko onlara rollerinin gereğini yapmaları için bir fırsat sunabilmektedir.
İşte değerli okurlarım; tıpkı minik Ege'nin resmindeki kuşlar gibi, Türkiye Cumhuriyeti'ni elini kolunu bağlayıp hiçbir şey yapamaz duruma getirmek istemektedirler. Bizler bu oyunların farkına ne zaman varacağız?
Bizler ne dengeyi koruma kaygısıyla edilgen durumda kalmak ne de yok olmak istiyoruz. Bu edilgenlikten ve yok olmadan kurtulmanın tek yolu Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasını yaratan ve Cumhuriyeti kuran o ruhu; o birlikteliği ortaya çıkartmaktır. Türk milleti olarak Atatürk ilke ve devrimlerine; onun iki eserine ve bizi biz yapan tüm değerlerimize sahip çıkmalıyız. O ruh ve birliktelik aynı kaderi paylaşan iki kuşu da gerçek anlamda özgürleştirecektir. O ruh ve birliktelik, denizin içindeki aç köpekbalıklarını geldikleri yere gönderecektir. Yakın tarihimizde daha sağlam kafeslerden kurtulan bizler değil miydik? Daha aç ve daha büyük köpekbalıklarını yakın tarihimizde geldikleri yerlere göndermemiş miydiydik?
Artık tahterevallinin her iki tarafındaki kuşun özgür kalmasını sağlamalıyız.
İşte o zaman Türkiye Cumhuriyeti çağdaş medeniyet seviyesine ulaşılacaktır. İşte o zaman emperyalizme, gericiliğe, eşitsizliğe, bölücülüğe ve ayrıcalıklılara baş kaldıran, kendine güvenen Atatürk Türkiye'si yaratılmış olacaktır.
"Ben değil biz" olduğumuzda...Birlik olduğumuzda...
Paylaşılacak o kadar çok şey var ki! Yeter ki yaşamı hissedelim...
(Haber Ekspres, 11 Aralık 2007 Salı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder