Bundan böyle AKP'nin üst yöneticilerinin söylem ve eylemlerinde takıyye yapmalarına gerek kalmamıştır...
Çünkü artık söyleyemediklerini söyleyecek, yapamadıklarını yapacak kişi ve kurumları; daha doğrusu kendi dar çıkarlarının ödünsüz savunucusu "kadrolarını" oluşturmuşlardır.
Başbakanın ve Cumhurbaşkanının vücut dilinden anlayan kadrolar "gereğini yapacak" duruma gelmişler, "gereğini yapacak" konumlara taşınmışlardır.
İşte birkaç örnek: Cumhurbaşkanı tarafından atanan yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın ilk demeci "Bütün yasaklar üniversitelerden kalkacak" oldu. Özcan eğitimin ve bilimin sorunlarından ve eğitim ve bilim üzerindeki siyasal baskılardan söz etmek yerine göreve gelir gelmez açıkça "türban" serbestliğini savunan mesajlar vermekte...
Kocaeli'nin Karamürsel kaymakamı 11 Aralık 2007 tarihinde gönderdiği yazı ile ilçedeki protokolün ve kamu görevlilerinin kurban bayramında bayramlaşmak için ilçenin Merkez Camii'nde olmalarını istedi.
AKP'den milletvekili seçilen bir hukukçu(!) "Anayasa'da Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılapları kavramlarına gerek yok" diyerek anayasa tartışmalarını başlatma görevini üstlendi.
İktidara yakın olmasının dışında hiçbir özelliği olmayan bir kişi Türkiye'nin en büyük radyo ve televizyon kuruluşu olan TRT'nin Genel Müdürlüğüne getirildi.
Sadece devlet yönetimindeki kadrolar değil, sendikalar ve "sözde sivil toplum örgütleri" içindeki kadrolar da görevlerini yerine getiriyorlar...
Örneğin Eğitim-Bir-Sen'in 1-2 Aralık 2007 tarihlerinde Şanlıurfa'da yaptığı istişare toplantısı sonuç bildirgesinde:
* Okullarda İstiklal Marşı'nın da okunduğu törenlere son verilmesi;
* İlköğretim okullarında okutulan öğrenci andının yeniden gözden geçirilmesi, andın etnik farklılıklar ve evrensel değerler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmesi;
* Bölgede sadece kız öğrencilerin devam edeceği pansiyonlu kız meslek liseleri açılması, kırsal kesimde ikamet eden kız öğrencilerin bu okullara devamının sağlanması;
* Yerel dil ve lehçelerin seçmeli ders olarak okutulmasının sağlanması, eğitimin tüm kademelerinde herhangi bir ideolojinin dayatılmasından vazgeçilmesi, ideolojik eğitimden demokratik eğitime geçilmesi öneriliyor...
* Özellikle yükseköğretimde kılık-kıyafet serbestliği getirilip, türban yasağının kaldırılması gerektiği şeklindeki ifadeler var...
Türk-İş gibi sendikal kuruluşların teker teker AKP kontrolüne girmesi için çalışmalar daha da yoğunlaştırılıyor. Tüm sendikalar güdümlüleştirilmeye çalışılıyor.
Sadece bunlar mı! Bilim ve eğitim sahasına sızmış alt kadrolar da işbaşında...
Hatırlarsınız; "İkinci Cumhuriyetçi" bir bilim adamı(!) İzmir'de "neden her yerde bu adamın (Atatürk) fotoğrafları var diye soracaklar" diyebilmişti.
Anayasanın sivilleştirilmesi tartışmaları "bilimsel kadrolara" (!) ısmarlanmıştı.
İstanbul Esenler'deki bir lisede edebiyat öğretmeni Z.Y'nin baskılarına Alevi öğrenciler maruz kaldı...
Ankara-Çankaya'daki Teğmen Kalmaz İlköğretim Okulu'nun bahçesine " Hiç kimse başkasının öğrenme hakkını engelleyemez" yazılı afiş asıldı ya da astırıldı.
Kıbrıs'taki ilk Türk hava şehidi olarak tarihe geçen Cengiz Topel'in adının verildiği Antalya'daki okulun tabelası değiştirildi.
İstanbul Belediyesi'nin Bağcılar-Gaziosmanpaşa arasında sefere koyduğu otobüsün sadece Kazım Karabekir İmam Hatip Lisesi'nde okuyan türbanlı kız öğrencilere hizmet vermesi sağlandı.
Özellikle devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında bayan doktor ve hemşirelerinin bazılarının türban takarak vazife yapmasına olanak tanındı...
Değerli okurlarım, bunlara benzer o kadar çok karanlık örnek var ki...Sizler bu örnekleri çok iyi biliyorsunuz, birçoğuyla da günlük yaşamlarınızda karşılaşıyorsunuz. Cumhuriyet devrimlerinin kuşatılmışlığına her an şahit oluyorsunuz.
Büyük Ortadoğu Projesi adım adım yaşama geçiriliyor! Cumhuriyet, laiklik, demokrasi yok edilmeye çalışılıyor. Cumhuriyet değerlerini örgütlü bir biçimde savunan tüm platformlar hedef alınıyor. En başta da CHP.
Bizi biz yapan değerlerimiz elimizden uçup gitmekte...Yavaş yavaş, adım adım...
Bunlar olurken; artık cumhuriyet değerlerinin içeriği takıyyeye başvurmaya gerek kalmadan boşaltılırken, edilgen durumda olmaya devam mı edeceğiz? Ne zaman kendimize gelip değerlerimize sahip çıkacağız?
Ne zaman?
Ne zaman?
Haber Ekspres, 18 Aralık 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder