Değerli okurlarım, susuz bir yaşam düşünebilir misiniz? Geleceğimiz açısından suyun önemini ve kıymetini ortaya koyabilmek için bugünkü yazımı DSİ, DİE ve CHP'nin verilerinden yola çıkarak suya ayırdım.
Değerli okurlarım, Türkiye'ye yıllık 501 milyar metreküp su düşüyor.
1- Bu suyun 274 milyar metreküpü buharlaşıyor,
2- 41 milyar metreküpü yer altı sularına karışıyor,
3- Yeraltı sularının 14 milyar metreküplük bölümü pınarlar vasıtasıyla yeniden yeryüzüne çıkıyor.
4- 153 milyar metreküplük bölümü ise çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalara dökülüyor.
5- Komşu ülkelerden Türkiye'ye 7 milyar metreküp su geliyor.
Yukarıdaki bilgilere göre:
a- Türkiye'nin brüt su potansiyeli 234 milyar metreküpü buluyor.(501-274=227+7=234),
b- Türkiye'nin brüt yerüstü suyu potansiyeli ise 193 milyar metreküp.
(234- 41=193).
Türkiye'nin toplam kullanabilir su potansiyelinin 112 milyar metreküp olmasına rağmen Türkiye, bu miktarın sadece yüzde 36'sını yani 40.3 milyar metreküpünü kullanabilmekte.
Ayrıca 779.5 milyon hektar yüzölçümü olan Türkiye topraklarının sadece 28 milyon hektarlık kısmı ekilebilir durumda. Ekilebilir alanların 25.85 milyon hektarlık kısmı sulanabiliyor. Modern anlamda ise sadece ve sadece 8.5 milyon hektarlık alan sulanabilmekte.
Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı bin metreküpten daha az olan ülkeler su fakiri. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı bin ile 2 bin metreküp arasında olan ülkeler ise su azlığı ile karşı karşıya. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 8-10 bin metreküpten daha fazla ülkeler ise su zengini olarak nitelendiriliyor. Türkiye'de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1642 metreküp/yıl. Oysa Türkiye'nin su potansiyeli 3 bin 690 metreküp/yıl.
Bu durumda Türkiye su azlığı sorunu yaşayan ülkeler arasında yer almakta.
Bu şekilde giderse 2030 yılında Türkiye'nin nüfusunun 100 milyona erişmesiyle, kişi başına düşecek su miktarının bin metreküp/yıla düşeceği düşünülmekte.
Peki neler yapılmalı?
* Küresel ısınmadan etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye su sorununa acilen çözüm getirmek durumdadır. 112 milyar metreküplük su potansiyelinin kullanılabilmesi için 128 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirilmelidir.
* Hem sulanabilir alanları arttırmak hem de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarını su zengini ülkelerin seviyesine yükseltmek ve brüt yerüstü suyu potansiyelinin tamamını kullanabilmek için 730 adet barajın, 1000'den fazla göletin ve bir o kadar da sulama kanallarının yapılması gerekir.
* Taşkınlardan korunmak için bugüne kadar 30 milyon dolar yatırım yapılmasına rağmen felaketler yine de yaşanmaktadır. Türkiye bu taşkınlar yüzünden her yıl 100 milyon dolar zarara uğramaktadır. Barajların ve göletlerin yapılmasıyla maddi ve manevi zararın önüne de geçilmiş olacaktır.
* Kentleşme, sanayileşme, tarımsal ilaçlar, çevre kirliliği gibi nedenlerden dolayı sularımız hızla kirlenmektedir. Bunun önüne süratle geçilmesi için gerekli hukuki ve maddi önlemler alınmalı ve etkin denetim sağlanmalıdır.
* Türkiye'nin su potansiyelini tam ve ekonomik kullanacak tedbirler alınmalıdır.
* Güneydoğu Anadolu Projesi'nin bir an evvel hayata geçmesi için gerekli yatırımların yapılması zorunludur.
Bir not daha: Dünya Çevre Örgütü yayınladığı raporda Avrupa'daki ilk çölleşmenin Konya'da başlayacağını vurguladı. Ayrıca rapora göre, Türkiye'de göl sularındaki çekilmeler çölleşmenin oldukça yakın bir gelecekte gerçekleşeceğini ortaya koyuyor.
Kentlerde nüfusun aşırı artması suya olan ihtiyacın da aynı oranda artmasına neden oluyor. Eğer su kaynaklarını çoğaltmazsak, kentlerin su ihtiyacını karşılamak için tarım için kullanılan suyun alınması gündeme gelecek. İşte o zaman tarım da sekteye uğrayacak. Örneğin: 1 ton tahıl üretmek için 1000 ton su kullanmak gerekir. Bu suların kentlere aktarılacağı oranda, açlıkla karşı karşıya kalma ihtimalinin büyüyeceği gözardı edilmemelidir.
Tüm bunların ötesinde gelecekteki savaşların su yüzünden çıkacağı da görülmektedir. Suyun stratejik değeri her geçen gün artmaktadır.
Topraklarımızı suyla buluşturacak, havamızı sera etkisinden koruyacak, suyumuzu çoğaltacak ve kirlenmesini önleyecek, ormanlarımızı koruyacak ve çoğaltacak projeleri vakit kaybetmeden devreye sokmalıyız.
Değerli okurlarım, gelecek on yılların su yılları olacağını göz önünde bulundurmalıyız. Küresel ısınmanın etkilerini de dikkatle değerlendirerek yaşam kaynağımız olan ormanlarımıza, sularımıza, topraklarımıza ve havamıza sahip çıkmalıyız. Onların yok olmasına ve kirlenmesine fırsat vermemeliyiz.
Geleceğimiz olan çocuklarımıza sağlıklı ve yeterli su bırakabilmek için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekir.
Su emektir, su ekmektir, su yaşamdır, su zenginliktir, su gelecektir...
(25 Aralık 2007 Haber Ekspres)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder