01 Ocak 2008

SIRA DÜŞLERİMİZİN TUTSAKLIĞINA MI GELDİ? - ZAFER YAPICI

Bugün 1 Ocak. Yeni yılın ilk günü. Çoğunlukla en büyük düş günü...

Aynı anda hem veda hem de sürekli ertelediğimiz başlangıç günleridir 1 Ocaklar. Yeni bir diyetin, sigarayı bırakmanın ya da kendi kendimize verdiğimiz bir sözün başlangıcı olarak düşündüğümüz günler hep 1 Ocaklar değil midir?

Dahası güzel geçecek bir yıl için umutlarımızın en taze olduğu günlerdir 1 Ocaklar. İşte bu yüzden 1 Ocaklar en büyük düş günleridir.

* Bir milyon insan gece yatağa aç girerken,
* Yirmi dokuz milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşamaktayken,
* On milyon insan, iş aramasına rağmen iş bulamaz durumdayken,
* 2008 yılına girer girmez elektriğe yüzde on beş, doğalgaza yüzde on, kuru fasulyeye, patatese, ete, makarnaya, suya, ekmeğe, ulaşıma yüzde bilmem kaç zam gelmişken ya da gelecekken,
* Askeri ücretliye 2008'in ilk altı ayında sadece 435, ikinci altı ayında 457 YTL verilecekken,
* Çiftçi, ürettikleriyle masrafını bile karşılayamazken; ürününü satamazken,
* Yoksulluk, pahalılık ve işsizlik varken,
* Suyumuz, havamız ve toprağımız kirlenmekteyken,
* Çocuklarını okula; dershaneye parasızlık yüzünden gönderemeyen, onların temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan anne ve babalar çoğunluktayken,
* Bir torba kömüre, bir torba yiyeceğe muhtaç yoksullar yaratılırken,
* Kredi kartı borç batağına itilenler hızla çoğalmaktayken,
* Türkiye hak ve özgürlüklerden sadece parası olanların yararlandığı bir ülkeye dönüştürülmekteyken,
* Eğitim, sağlık ve yargı başta olmak üzere tüm cumhuriyet kurumları kuşatılmışken,
* Cumhuriyetin kazanımları teker teker satılırken,
* Borsanın yüzde yetmişi, bankacılık sektörünün yüzde kırk üçü, sigortacılık sektörünün üçte biri yabancılarının elindeyken,
* Cari açık otuz altı milyara, dış ticaret açığı atmış beş milyara dayanmışken,
* Sıcak paraya dünyanın en yüksek reel faizi verilmekteyken ve tüm ithalat da sıcak parayla yapılmaktayken,
* Dışarıdan alınan her ürünün içerdeki üretimi neredeyse engellemekteyken,
* Siyaseti ve demokrasiyi, terör ve şiddet yoluyla etkilemeye çalışanlar çoğalmaktayken,
* Türkiye Cumhuriyetinin ulusal, laik ve üniter yapısı tehlikedeyken...

Nasıl düş kurabiliriz? Nasıl yarınlarımıza güvenle bakabiliriz? Yeni bir yıl bize nasıl umut verebilir?

Bir annenin; bir babanın en büyük düşü çocuklarının güzel bir geleceğe sahip olması değil midir? Çocuklarını huzur ve güven içinde görmek değil midir?

Yukarıda bir kısmını yazdığım ortamda yoksullar, işsizler, kimsesizler, dullar, yetimler, şehit aileleri, engelliler, emekliler, öğrenciler, öğretmenler, işçiler, memurlar, esnaflar, sanatçılar, çiftçiler, köylüler, küçük sanayiciler...gelecek ile ilgili güzel bir düş kurabilirler mi?

Bugün düşlerimiz tutsak edilmiştir anlayacağınız...

Sosyal devlet ilkesinden ayrılıp sadaka kültürünü yerleştiren zihniyettir yoksulun düşlerini tutsak eden. Kendinden yana olan; kendisi gibi düşünen bir toplum yaratmak isteyendir. Yolsuzlukları çoğaltan, yoksulluğun arttıran, yandaşlığın hat safhaya vardırandır...

Üniversiteyi tekkeye dönüştürmek isteyen zihniyettir aydının düşlerini tutsak eden. Laikliği Ilımlı İslam'a, bağımsızlığı BOP taşeronluğuna çevirmek, kadın haklarını türbana dolamak isteyendir. Karşı çıkanları türlü yöntemlerle yıldırmak isteyendir...

Değerli okurlarım, Türk Milletinin bir ferdi olarak her bir yurttaşımız Türkiye Cumhuriyeti'nin yetmiş milyonda bir hissesine sahiptir. Bu ülkenin sahibi sizlesiniz; bizleriz. Kendimizin değil çocuklarımızı ve torunlarımızın geleceğini düşünerek yaşananların farkına varmalıyız. Gözümüzü açmalıyız. Düşünmeliyiz. Sorumluluğumuzun bilincine erişmeliyiz. Yorum yapmalıyız. Araştırmalıyız. Neden bu haldeyiz, neden sosyal devlet yok, neden hep bu yükü biz çekiyoruz, neden hep biz eziliyoruz sorularına cevaplar aramalıyız.

Eğer söz konusu çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği ise hiç ama hiç ürkmemeliyiz, korkmamalıyız. Kararlı olmalıyız. Birlik olmalıyız. Gerektiğinde hesap sormalıyız...

Düşlerimizi tutsaklıktan kurtarabilmek için..."Düş günlerini" güzel bir geleceğin başlangıç günleri yapabilmek için...

Bakış açımızı, yaşam tarzımızı yurttaş bilinciyle şekillendirirsek doğruları bulabilir, görmek istediğimiz düşleri yaşama geçirebiliriz.

Atatürk Türkiye'sini işte o zaman yeniden kurabiliriz...

Düşlerimizi çalanların korkulu rüyası yurttaşlık bilincinin gelişmesidir.

Çağdaş demokrasi ise ancak ve ancak yurttaşlık bilincine sahip olan insanlarla yücelecektir.

Düşleri aratmayacak yaşamı huzur ve güven içinde paylaşmak ümidiyle...

(Haber Ekspres, 1 Ocak 2008)

Hiç yorum yok: