19 Şubat 2008

TÜRKLÜK MÜSLÜMANLIĞIN ÖNCÜSÜ VE KILAVUZUDUR - ZAFER YAPICI


Değerli okurlarım, bugünkü yazımızda Falih Rıfkı Atay'ın Atatürk ile ilgili ilginç bir anısına yer veriyoruz. Şöyle anlatıyor Falih Rıfkı Atay:

"Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık. Kongre Mekke'de toplanacaktı. Atatürk'ün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.

Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl bunda Türklerin manevi hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı?

Biliyordu ki Mekke'ye şapka ile gidilemez. Ama daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirileceğini sanan bir toplum da ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör'ü çağırdı:

"Mekke'ye gidip beni temsil edeceksin" dedi.

Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. "Mekke'ye şapka ile gideceksin. Kara taassup sana karşı bile gelse eğilmeyeceksin!"

Edip Servet Tör, Mekke'ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerin en itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye'yi o temsil etti."

Değerli okurlarım, Falih Rıfkı Atay'ın anlattığı bu olay, Atatürk'ün yapmış olduğu devrimlere ne denli kararlılıkla sahip çıktığının bir göstergesi değil mi? Atatürk, "Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl bunda Türklerin manevi hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı?" demekle Müslüman ülkelerin de çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmasını arzuladığını ve bununla gurur duyacağını aksi halde utanç duyup üzüleceğini ifade etmemiş miydi?

Şimdi gelinen noktada siyasal iktidarın, karşı-devrimci uygulamalarla aydınlık bir ülkeyi, kara taassubun hakim olduğu ülkelerin seviyesine götürme arzusu içinde olduğu görülüyor.

Bu yaklaşımın demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk milletine yapılacak en büyük kötülük olduğu ortada. Peki bu yaklaşım aynı zamanda, çağdaşlaşmak isteyen Müslüman ülkelerin halklarına da yapılacak bir kötülük değil midir?

O ülkelere tarihte olduğu gibi bugün de örnek olacağımıza, onların çağdaşlaşması için elimizden geleni yapacağımıza emperyalizmin BOP tuzağına düşerek, onlar gibi olma, onlar gibi yaşama, onlar gibi yönetme arzusuna kapılıp laik düzenden vazgeçmeye yönelik adımlar atanlar tarafından yönetiliyoruz.

Bu adımlar Türk milleti için utanç duyulacak adımlar oysa...

Mekke'de yapılan toplantıya katılan Edip Servet Tör çağdaş giysisi, şapkası ve Kemalist düşüncesi ile tüm Arap delegelerinin taktirini toplayıp, saygısını kazanmıştı. Çağdaşlaşma mücadelesine emperyalizmle savaşarak başlayan bir milletin bilinci Türk temsilcisinde görülüyordu.

Ne yazık ki bugün geriliğe hayran olanlar tutmuşlar köşeleri. Geriliğe hayran olanlar, emperyalizmin de ortakları aynı zamanda.

Bugün "beyaz çarşaf" giymekle gerici Arap şeyhlerini memnun edip kendi yandaşlarını militanlığa davet edenler, Kemalistlere gözdağı vererek asıl amaçlarının rejimi değiştirmek olduğunu açıkça söylemeye başlıyorlar...

Bugün Türkiye, Kemalist devrimiyle Ortadoğu coğrafyasına örnek olarak sunulmuyor artık. Çünkü tarikatçılarla Türk İslam sentezciler (!) kol kola yönetiyor ülkeyi...

Bugün Arap kültürü, emperyalist ortağı bir yönetimle Türkiye'yi dönüştürüyor...

Kritik dönemeçteyiz. Bundan sonra:

Örnek mi olacağız? Örnek mi alacağız?
Çağdaş mı olacağız? Çağdışı mı kalacağız?
Şeref mi duyacağız? Utanç mı?
Millet mi olacağız? Ümmet mi?
Bağımsız mı olacağız? Bağımlı mı?

Bu sorulara vereceğimiz cevaplar ülkemizin kaderini belirleyecek. Sadece ülkemizin değil, tüm Müslüman coğrafyanın kaderini...

Kimileri kararlarını çoktan verdiler. Hatta "beyaz çarşaftan" bile söz etmeye başladılar. Türk Milleti; sıra sende. Ya Kemalist devrimleri koruyarak çağdaşlığı laiklik üzerine inşa edeceksin. Yeniden ışık, yeniden örnek olacaksın. Ya da "beyaz çarşaflıdan" korkarak ortaçağ karanlığına gömüleceksin...

(Haber Ekspres, 19 Şubat 2008)

Hiç yorum yok: