Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık ve laiklik ilkeleri 15 Ekim 1927'de CHP'nin 2. Kurultayı'nda; devletçilik ve devrimcilik ilkeleri ise 10 Mayıs 1931'de CHP'nin 3. Kurultayı'nda kabul edildi. Bu altı ilke 6 Şubat 1937 tarihinde anayasaya kondu.
Yarın 6 Şubat 2008...
71 yıl önce anayasaya konan laiklik ilkesinin içeriği bugün anayasadan sökülmek isteniyor...Oysa laikliğin anayasal güvenceye sahip olması sağlıklı işleyen bir demokrasi için bir zorunluluktur. Çağdaşlaşma hedefi için bir zorunluluktur.
Dahası bireyin özgürlüğü için bir zorunluluktur; cumhuriyetin korunması için bir zorunluluktur.
Laiklik ilkesini bazı devrimler var etmişti. Hani şu birçoğu bugünlerde unutturulmaya çalışılan devrimler:
* Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922),
* Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923),
* Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924),
* Hıyaneti Vataniye Yasası (1920), Takrir-i Sükûn Yasası (1925) gibi yasalarla, dinsel sömürünün ve dinin siyasete araç edilmesinin yasaklanması,
* Şer'iye (Din İşleri) Bakanlığı'nın kaldırılması (1924),
* Tevhid-i Tedrisat Yasası'nın kabulü (1924) ve medreselerin kapatılması,
* Tekke, türbe ve zaviyelerin kaldırılması (1925),
* Türk Medeni Yasası'nın, Borçlar Yasası'nın, Türk Ticaret Yasası'nın, Türk Ceza Yasası'nın kabulü (1926),
* Maarif (Milli Eğitim) Teşkilatı Hakkındaki Yasa'nın kabulü (1926),
* Harf devrimi (1928),
* Millet Mektepleri'nin açılması (1928),
* 1924 tarihli anayasanın 16 ve 38. maddelerindeki andlarda yer alan "vallahi" sözcüğünün "namusum üzerine söz veririm" şekline dönüştürülmesi (1928),
* Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin kurulması (1931),
* Türk Dil Tetkik Cemiyeti'nin kurulması (1932),
* Modern üniversitenin kurulması (1933),
* Bütün dinlere ait din adamlarının dinsel kıyafeti yalnız ibadethanelerde giyebilmesinin kabulü ( 1934 ) ,
* Kadınlara siyasal hakların tanınması (1934),
* "Türkiye Cumhuriyeti devletinin dini İslam'dır" maddesinin anayasadan çıkartılması (1928),
* Yabancı okulların ders kitaplarındaki dinsel sembollerin ve işaretlerin kaldırılması...
Laiklik ilkesinin göstergesi olan devrimlerin hayata geçirilmesi ve devamlılığının sağlanması için 6 Şubat 1937 tarihinde laiklik ilkesi anayasaya kondu. Böylelikle yapılan devrimlerin güvencesi de sağlanmış oldu.
1937 yılında bir anayasal kural olarak ifade edilen laiklik, 1961 ve 1982 tarihli anayasalarımızda cumhuriyetin nitelikleri arasında yer aldı. 1982 tarihli anayasa, laikliği de cumhuriyetin "değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi önerilemez" niteliklerinden birisi olarak ifade etti.
Değerli okurlarım, lütfen yukarıda yazılan laikliğin göstergesi olan devrimlerimizi bir kez daha teker teker okuyunuz. Bugün AKP iktidarı, o devrimlerin her birini yok etmek ya da işlevsizleştirmek için gerekli adımları atıyor. Bu adımlar planlı bir biçimde atılıyor. Çünkü laikliği ayakta tutan; laikliği görünür kılan unsurlar devrimlerdir. Eğer onları teker teker işlevsizleştirir, ortadan kaldırmaya başlarsanız laikliği ayakta tutamazsınız.
İşte Başbakan Recep Tayip Erdoğan zihniyetinin 6 Şubat 1937 ruhunu anayasadan çıkarma söylemlerinden bazıları;
* "Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonra, tabii elden gidecek yahu. Sen bunu önüne geçemezsin ki."
* "Biz inanıyoruz ki, Türkiye'de insanların dini inançlarını ortaya koymaları engellenmiş, cebrî yollarla bastırılmıştır."
* "Tevhidi Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü açmak içindi? Harf inkılabı vasıtasıyla bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okuryazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır?"
* "Ancak bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir, aksi taktirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir."
* "Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm'i almış ve kitlelere zorla dikte ettirmiştir."
* Danıştay'a, Yargıtay'a "diyanete sor"
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne "ulemaya sor"
* "Amaca ulaşmak için gerekirse papaz cüppesi giyerim."
* "Laikliği sen bana emanet et, ben senin için en iyisini taktir ederim"
Bu sözler açık ve net olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı, üniter, laik ve ulus devlet yapısını değiştirmeyi hedefleyen sözler değil mi? Ne acı ki bu sözleri Türk milletinin büyük zorluklarla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı söylüyor!...Bunu da halkın dini duygularını türban üzerinden sömürerek yapıyor olması ayrı bir acı kaynağı tabii...
Laikliği korumanın tek yolu laikliği meydana getiren devrimleri korumak, kollamak ve çağdaşlığa taşımak; aynı zamanda laikliğin sahip olduğu anayasal güvenceyi anlamlı kılmaktır. Laikliği anayasal düzlemde zayıflatma ve laikliğin içeriğini oluşturan devrimleri unutturma girişimleri, karşı devrimcilik anlamına gelmektedir.
Karşıdevrimci koalisyonunun yönettiği bir ülkede cumhuriyet değerlerinin iki
güvencesinden söz edilebilir: Hukuk ve millet!
Eğer Türk milleti olarak bu bilinçte olamazsak başlangıç tarihi 6 Şubat 1937 olan 71 yıllık anayasa güvencesi yok olmuş olacak. Cumhuriyet devrimleriyle birlikte...
6 Şubat 1937 ile hesaplaşma, 6 Şubat 2008'de yapılıyor...
Laikliği ve onu ayakta tutan devrimleri Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde çağdaş Türk milleti büyük fedakarlık ve uğraşlar vererek meydana getirmişlerdi. Şimdi laikliği korumak için; cumhuriyeti korumak için aynı duyarlılığı göstermenin zamanı değil mi?
Şimdi karşıdevrimcilerden ve onların payandalarından hesap sorma zamanı değil mi?
(Haber Ekspres, 5 Şubat 2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder