Değerli okurlarım, 15 Kasım 2008 tarihinde gerçekleşen İzmir Milli İktisat Kurultayı'nın sonuç bildirgesini aktarmaya devam ediyorum:
1- Üretim, dolaşım, (dış ticaret, borçlanma, finansal akımlar), dağıtım ve fikir alanına topyekun sahip" bağımsızlıkçı kadroların ortak bir amaç fonksiyonu / ulusal bir strateji etrafındaki "netlik ve kararlılığına" günümüzde çokça ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç "özel önem" arz etmektedir.
2- Ulusal sınai tasarımı / kalkınma stratejisi geliştirilme çabalarına büyük bir önem ve hız verilmelidir.
3- Türkiye'nin, uzun vadeli ve dengeli bir sanayileşme / kalkınma vizyonunu, kısa / orta vadeli ama ardı arkası kesilmeyen istikrar programlarına terk etme zihniyetinden vazgeçmesi gerekmektedir. Sektörler ve bölgelerarası kaynak tahsislerini uzun vadeli bir iktisadi kalkınma stratejisi doğrultusunda yönlendiremeyen hiçbir ülkenin özellikle de Türkiye gibi görece geri bir ekonomik yapılanmanın gelişmiş ülkeler arasına girmesi ve orada varlığını korumaya devam etmesi olasılığı bulunmamaktadır.
4- Günümüz Türkiye'sinde üretim faaliyetlerinin mekansal dağılımı, ülkeyi sanayisizleşmeye götüren kaynak tahsisi politikaları doğrultusunda çarpık bir görünüm almıştır. Bu politikalar, çoğu deniz kıyısındaki büyük kentlerimizde önemli yığılmalar yaratmış, zaten çok zayıf olan arazi kullanım ve imar disiplini hemen tümüyle ortadan kalkmış ve bu çarpık ve yetersiz sanayileşmeyle birlikte ülkemiz, oldukça derin çevre yozlaşmaları ile karşı karşıya kalmıştır. Anlamlı bir bölgesel gelişme programının uygulanabilmesi / sanayinin yaygınlaştırılması için, çok daha basit ve köklü başlangıç şartlarının oluşması, yani arazi kullanımı, kentleşme ve imar disiplinini sağlayacak mevzuatın da elden geçirilmesi ve tavizsiz uygulanması gerekmektedir.
5- Yakın tarihin başarılı sanayileşmiş ülke deneyimlerinin öğrettiği, belirli sektörler üzerine yoğunlaşan ve bir liberasyon takvimine bağlı olarak uygulanan "selaktif korumacılık" temelinde kurgulanan/ tasarlanan " sektör- proje hedefli sanayileşme politikaları" uygulanmalıdır.
6- Sektör / proje hedeflemesinden anlaşılması gereken, dinamik karşılaştırmalı üstünlükler yaratılmasına yönelik olarak belirli sektörlerin saptanıp, bu sektörlerde planlı, programlı bir gelişme stratejisinin uygulanmasıdır. Kalkınmışlık düzeylerindeki başarıları hakkında tartışmasız ortak mutabakat sağlanmış ülke örnekleri "objektif" olarak incelendiğinde, bu başarıların hiçbir biçimde "piyasa mucizesine" dayanmadığını görmek mümkündür.
7- Günümüz itibariyle uygulanmakta olan Devlet Yardımları Sistemi'nin (teşvik sisteminin) seçicilik ve yönlendiricilik özelliği kalmamıştır. Bununla birlikte, ülkemiz uzun dönem sağlıklı büyüme rotasını da kaybetmiştir. Dolayısıyla da yeni bir sistemin oluşturulması gereği açıktır ve bu nokta bir tutku haline gelmiş bulunan Avrupa Birliği'ne giriş sürecinin de olmazsa olmazlarındandır. Bu çerçevede öncelikle ülkemiz için yukarıda hareket noktası üzerine değinmede bulunduğum yeni bir kalkınma / büyüme stratejisi hazırlanmalı ve devlet yardımları sistemi bu stratejiye dayandırılmalıdır.
8- Ülkenin reel sektör envanteri ve buna bağlı gelişmişlik haritası çıkarılmalı ve Devlet Yardımları Sistemi'nde gerek 4325 sayılı yasa gibi vergisel teşviklerde gerek KOBİ kredileri v.b. gibi teşvik politikalarında yer alan aynı illeri kapsayacak şekilde yeniden belirlenmeli ve gerekirse 2002/4720 Sayılı BKK "İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması" da dahil (ya da paralelinde) yeniden gözden geçirilmelidir. Örneğin mevcut teşvik sistemi anlamında 4325 sayılı Yasa kapsamında 22 il, KOBİ'leri desteklemede 33 il, Acil Destek Programları'nda 26 il ve Kalkınmada Öncelikli Yöreler kapsamında da 50 il (2 ilçe) bulunmaktadır. Öncelikle gelişmişlik haritası bir temele bağlanmalı, adı koyulmalı ve ortak bir zemin yaratılmalıdır. Böylece, ülkemizde genellikle il / ilçe düzeyinde ele alınmakta olan bölgesel gelişme farklılıklarını gidermeye dönük karar ve uygulamaların (özellikle Kalkınmada Öncelikli Yöreler ve Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgeleri) iller düzeyinde değil bir gelişme havzası / cazibe merkezi mantığıyla ele alınmasının da yolu açılmış olacaktır.
9- İktisadi büyümenin kaynakları arasında Toplam Faktör Verimliliği'nin payını artırabilmek için beşeri sermayenin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla eğitim ve sağlık harcamalarına ilişkin kaynak tahsisinde; sosyo-ekonomik ve / veya insani gelişme düzeylerini esas alan bir yaklaşımla bölgesel kaynak tahsis modelleri geliştirilmelidir.
10- İktisadi kalkınma (sanayileşme) / büyüme için; mali kesimin (özellikle bankacılık kesiminin) ekonominin reel kesimiyle paralel bir gelişme göstermesi zorunludur. Kullanılabilir fonların yatırımcılara kısa ve dolaysız yoldan ve de asgari kaynak maliyetiyle aktarılabilmesi mali piyasaların / bankacılık sektörünün sağlıklı çalışmasına bağlıdır.
11- Bankaların temel iktisadi fonksiyonu, ülkenin iktisadi büyümesinin sağlanarak refah düzeyinin yükseltilebilmesi için tasarruf - yatırım ilişkisini düzenlemek ve ödünç verilebilir nitelikteki fonları verimlilik düzeyi yüksek yatırım projeleri arasında tayınlamak / dağıtmaktır. Bu bağlamda, genel olarak finansal piyasalar ve özel olarak da bankacılık kesimi ile iktisat politikaları arasında tutarlı organik bağlar yeniden tesis edilmelidir. Ayrıca, hazırlanacak yasal düzenlemelerde de bu birliktelik kesinlikle ihmal edilmemelidir.
12- Ve son olarak, bir gün ülkemiz, bankacılık sektörüne kalkınma ve sanayileşmenin motoru olma işlevini kazandırmayı hedefleyen bir iktidara kavuşursa, yabancı bankaların egemen olduğu bir durumla uğraşmak ve ulusal finansal mimariyi yeniden inşa etmek çok daha güç ve belki de imkansız olacaktır.
Değerli okurlarım, İzmir'de yapılan bu panelin ortaya koyduğu görüş, düşünce ve kurultay bildirgesini hem izleyen hem de benimseyen bir köşe yazarı olarak sizlere ulaştırmak istedim.
Bu vesile ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus, laik ve üniter yapısına sahip çıkan ve İzmir'den Türkiye'ye bir uyanışın, bir dirilişin sesini duyuran Ulusal Uyanış Platformu'na; panele katılanlara; panele görüşleriyle ışık tutan cumhuriyetçi, laik ve demokratlara, siz değerli okurlarım ve kendi adıma teşekkür etmek istiyorum.
İyi ki varsınız...
İyi ki İzmir var...
İyi ki Türkiye Cumhuriyeti var...
(Haber Ekspres, 20 Kasım 2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder