25 Kasım 2008

KIRILMA NOKTASI...-ZAFER YAPICI

AKP uzun zamandır iki kutsal kavram üzerinden siyaset yapıyor. Birincisi din, ikincisi demokrasi.

Açıkça görülüyor ki, AKP siyasi geleceğini de bu kutsal kavramları kullanarak şekillendirme yolunu seçmiş. Yani, demokrasi söylemini araçlaştırmaktan ve dinsel kimlik siyasetini ön plana almaktan vazgeçmeye hiç mi hiç niyeti yok!

Kuşkusuz böyle yapmak zorunda bir taraftan.

Çünkü AKP= neo-liberal ekonominin Türkiye'deki partisi.

Değerli okurlarım, neo-liberal ekonomi politikalarının yükünü geniş halk kitleleri (orta ve alt gelir grupları) çeker.

Her yerde ve her zaman.

Ufak bir örnek: IMF komut verir, sosyal harcamalar kısılır. Kimin boğazından kesilir? Öksüzün, yetimin, garibanın... Kimin sağlık hizmeti kısıtlanır? Memurun, işçinin, emeklinin, işsizin.

* * *

Hep böyledir. Örneğin, kapitalist dünya ekonomisine eklemlenme sürecinin yaşandığı Sovyet sonrası ülkelerde sıkıntılar kayıtsız şartsız yoksul kesimlere yüklenmişti. İktidara yakın olanlar ise özelleştirmelerle, ihalelerle, yolsuzluklarla zenginleştirilmişti. Ancak kitlelerin fedakârlıklarının sürmesi gerekiyordu. Çünkü onların oyu olmazsa, zenginleştirilen ufak bir kesimin desteğiyle neo-liberalizm nasıl seçim kazanabilirdi?

Neo-liberalizmin fakirleştirdiği kitlelerin, neo-liberalizme yeniden oy vermeleri ise yönetimlerine sadakatlerinin sürdürülmesine bağlıydı.

Ezilenler (eğer mazoşist değillerse), ezene nasıl sadık kalabilirlerdi? Yolsuzluktan canı yanan, yolsuzluk yapana karşı nasıl sessizleşebilirdi? Sovyet sonrası ülkelerde bu noktada etnik milliyetçilik kullanıldı. Fedakârlık, kutsal bir amaca hizmete bağlandı. Neo-liberalizm kazandı. (Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Boris Kagarlitski'nin Türkçe'ye çevrilen Bugünkü Rusya adlı kitabını önerebilirim.)

* * *

Türkiye'de ise AKP'nin yönlendirmesiyle din ve demokrasi kavramları aynı işlevi yerine getiriyor. (Bir de sizin vergilerinizle alınan erzak kolilerinin ve kömür torbalarının başbakanlık etiketleriyle seçim zamanlarında 'babalık yapılarak' oy karşılığı dağıtılıp sosyal devletçilik oynanmasıyla!)

Neo-liberalizmin baskısından bunalan, yolsuzluk batağından canı yanan halkın, CHP gibi sosyal adalet ilkesinin sözcüsü bir partiye yönelişi, kimlik politikasıyla engellenmeye çalışılıyor anlayacağınız.

Kimin çıkarı için? Neo-liberalizmin kazananlarının!

* * *

Biraz hatırlatma yapalım.

Son on yılda dinsel istismar yapanlar, halkın maddi ve manevi duygularını nasıl sömürmeye başlamıştı Türkiye'de?

Demokrasi adı altında, insan hak ve özgürlükleri kavramsallaştırmasını kullanıp, kadınlarımızın taktığı başörtüsünü siyasal bir simge olan türban şekline dönüştürmeye çalışarak.

Tüm başını örten kadınları, partilileri olarak kendilerine ve topluma kabul ettirmeye çabalayarak.

Dindar olarak kabul ettikleri kesimlere "biz sizdeniz" mesajını her yoldan ulaştırarak ve onların temiz duygularla, hayır amacıyla verdikleri paraları iç ederek.

Kendi ekonomi politikalarının doğal bir sonucu olarak, ekonomik çöküntünün altında kalan yoksul ve işsiz kesimlere devlet olanaklarıyla sadaka dağıtarak...

* * *

Değerli okurlarım, neo-liberal ekonomi politikasının sürdürülebilirliği için AKP, kimlik politikasını kullanıp, tüm bu kesimlere AKP'li damgasını vurmaya çalışmıştır.

Başları örtülü tüm kadınlarımıza, kent içinde ve kent dışında oturan yoksul ve işsizlerimize, birikimleri ellerinden alınarak kandırılmış insanlarımıza AKP, "artık toplum da sizi AKP'li olarak görüyor. Artık sizin gidecek bir yeriniz yok. Eliniz mahkum hep AKP'li kalacaksınız ve AKP'ye oy vereceksizin. Sizin kaderiniz bu, kadere razı olun" demektedir.

Ancak bu damgalama, bir sorgulamayı da beraberinde getirmiştir. İşte kırılma noktası bu aşamada başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşı olarak AKP tarafından yaftalanan bu insanlarımız "artık yeter" demeye başlamışlardır.

Olan budur.

...Ve bu süreci hızlandıran gelişme, CHP'nin etkili muhalefetiyle, AKP'nin yolsuzluklarının (şimdilik sadece ufak bir bölümünün açığa çıktığı anlaşılıyor) en küçük bir şüpheye meydan vermeyecek bir biçimde ortaya çıkmasıdır.

* * *

Her başı örtülünün, her yardım alanın, her kandırılanın AKP'li olmadığını ve AKP'nin izlediği politikanın yanlış olduğunu söyleyenler artık seslerini yükseltmeye başlamışlardır...

AKP'nin gerçek yüzünü gören kesimler, AKP gibi düşünenlerin dışında ve karşısında bir partiye, Cumhuriyet Halk Partisi'ne yöneliyorlar.

* * *

Değerli okurlarım, bu yönelimin CHP'nin ideolojisi olan Kemalizm ve sosyal demokrasi ile çelişir hiçbir yanı yoktur. Çünkü CHP dönüşmemektedir. CHP dönüştürmektedir.

CHP kimlik siyasetine yönelmemektedir. Din sömürüsü vasıtasıyla susturulan, korkutulan, sindirilen insanları özgürleştirmenin yolunu açmaktadır.

* * *

Kısacası bir kırılma noktasındayız.

1- AKP'nin uyguladığı dinsel kimlik siyasetine dayalı proje çöküş trendine girmiştir. Gerçekler ortaya çıkmaya başlamış ve ortaya çıkan gerçekler AKP'nin "doğal seçmen kitlesi" zannedilen kişiler tarafından fark edilme noktasına gelmiştir.

2- Dahası, dinsel kimlik siyasetinin çöküşü, neo-liberalizmin; yolsuzluk, yoksulluk ve yandaşlık ekonomisinin çöküşünü müjdelemektedir.

3- Bu kırılmanın anahtar gücü Cumhuriyet Halk Partisi olmaktadır. CHP, dönüşen değil dönüştüren parti oldukça da, kırılma sürecinin dinamiğini elinde tutacaktır.

(Haber Ekspres 25 Kasım 2008)

Hiç yorum yok: