* Asgari ücret, 16 yaşından büyükler için net 527; 16 yaşından küçükler için net 456 TL iken,
* Açlık sınırı 740, yoksulluk sınırı 2.409 TL iken,
* Açlık sınırı altında 10.9 milyon, yoksulluk sınırı altında 52.3 milyon kişi yaşamaktayken,
* Özelleştirme ve kriz nedeni ile fabrikalar kapanırken,
* 5 milyon 616 bin kişi olan işsizler ordusuna sadece bir yılda 385 bin kişi eklenirken,
* 2004 verilerine göre 8.5 milyon engelli yurttaşımız sosyal ve ekonomik birçok haktan yoksun olarak yaşamaktayken,
* Bir milyondan fazla kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuğumuz varken,
* Bir buçuk milyon kimsesiz ve bakıma muhtaç yaşlımız yaşam mücadelesi verirken,
* İşçimizin, memurumuzun, esnafımızın, köylümüzün, çiftçimizin, sanayicimizin,
dulumuzun, yetimimizin, ve şehit ailelerimizin çektiği çileler ortadayken,
* Milyonlarca gencimiz gelecekten umudunu kesmek üzereyken,
* Her gün bir milyon kişi gece yatağa aç girerken,
* Eğitimden sağlığa kadar yaşamın her alanında olumsuzluklar yaşanmaktayken,
* Doğalgaza, elektriğe ve gıda maddelerine zamlar yapılırken,
* Isınmak için faturalarını ödeyemeyen, gıda alamayıp beslenemeyenler çoğunluktayken,
* Sosyal devlet bitirilip sadaka devleti yaratılırken,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ısınmakta güçlük çeken, doğal gaz faturalarını ödeyemeyen, odun kömür alamayan yurttaşlarımıza bakın ne öneriyor:
Bir gazete haberinden aynen aktarıyorum...
"...özellikle rüzgar, su ve güneş gibi yenilenebilir kaynakların önemine deyinen Bakan Güler, sözü 'yenebilir kaynak' olarak fındığa getirdi. Güler, 'Yenilenebilir 11kaynak' tamam da bir de yenebilir kaynak var: fındık. Fındık yiyen ısınır, başka özellikleri de var ama onları söylemeyeyim! Suni gündemlerle birbirimizi yiyeceğimize fındık yiyelim. Fındık yerseniz üşümezsiniz."
Değerli okurlarım, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'nın halka ısınmak için fındık yemesini önermesi, halk ile dalga geçmek değil midir?
Milletimizin durumu ortada iken böylesine bir söylem bir bakan'a yakışır mı?
* * *
Bakan demişken, Maliye Bakanı Unakıtan'ı anmamak olmaz.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, geçtiğimiz günlerde kendisine yedirilen pastayla öyle bir poz verdi ki kameralara.
Tıpkı Hilmi Güler'in ısınmak için fındık yiyin demesi gibi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin mi demek istedi acaba?...
* * *
Yukarıda bazılarını anlatmaya çalıştığım ekonomik ve toplumsal bunalım göstergelerini görmezlikten gelen Maliye Bakanı, batan battıktan, çalışanlar işsiz kaldıktan sonra bakın ne diyor: "küresel ekonomik krizin Türkiye'ye etkilerini azaltmaya yönelik yeni tedbirler alınacak."
Tedbirlerin bu ay içinde açıklanması bekleniyor... Seçimlere az kala...
Peki, şimdi sormamız gerekmez mi? Sayın bakan, bu kadar zaman niye beklediniz de yerel seçimlere az bir süre kala ekonomik tedbirler almaya başlıyorsunuz? Yoksa amacınız bu tedbirleri seçim yatırımı halinde mi sunmak?
* * *
Değerli okurlarım, işte milletimizin yaşadığı gerçekler ve AKP zihniyetinin bu yaşanan gerçekler konusundaki yaklaşımı...
Enerji Bakanı'nın "suni gündem" dediği şeyin yukarıda anlatılan gerçekler olduğu ortadadır. Maliye Bakanı'nın hasıraltı etmek istediği şey ise ekonomik yıkımdır.
Halkın gündemini türlü yöntemlerle değiştirmeden, yaklaşan yerel seçimlerde başarı elde edilemeyeceği, AKP tarafından anlaşılmıştır.
Bu nedenle siyasal iktidar,
* Kamu İhale Yasası'nda 17 kez yapılan değişiklikle yeni yolsuzluklara davetiye
çıkartılırken,
* Şaban Dişli, Deniz feneri, Dengir Mir Mehmet Fırat, Melih Gökçek ile ilgili belgeler unutturulmaya çalışılırken,
* Telekom satışı, Sabah-ATV satışı konularındaki şaibeli noktalar örtbas edilirken,
* Özel mali afların kimler için çıkarıldığı aydınlanmazken,
* Siyasi kadrolaşma tam hız sürerken,
* Yandaş medya yaratılırken,
* Cumhuriyete, laikliğe ve anayasanın 4. maddesine muhaliflik, "müesses nizam" haline getirilirken,
* AKP'li belediyeler yolsuzluğun odağı haline gelirken,
Ergenekon'u gündemde tutmaya çalışmaktadır. Ergenekon gündemden düştüğü anda, iktidarın unutturmaya çalıştığı yukarıda anlatılan tüm gerçekler iyot gibi açığa çıkacaktır.
* * *
Her şey böyle mi gidecek? Elbette hayır.
Yaklaşan yerel seçimler, bizlere "gündemi belirleme" ve kendi gündemimizi iktidara "hatırlatma" fırsatı sunuyor.
Bu nedenle mart ayında yapılacak yerel seçimlerin, yerel yöneticileri seçmekten çok daha büyük bir anlam taşıdığının; aynı zamanda bir yönetim anlayışı seçimi olduğunun bilincinde olmalıyız.
"Isınamıyoruz" diyene "fındık yeyin"; "açız" diyene "pasta yeyin" deme cesaretini gösteremeyecek; halkı soymayacak, aksine halkı soyanların üzerine gidecek; halkın sorunlarına zamanında çözüm üretme hedefine yönelecek yöneticilere sahip olmak için mart seçimleri önemli bir başlangıç noktası oluşturabilir.
* * *
Not: Kurtuluş ve kuruluş felsefesi doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı olan Deniz Baykal'a ne olduğu belli olmayan bir kişi tarafından atılan bir iftirayı bilinçli olarak kamuoyu önünde sergileyen TRT'yi Türkiye Cumhuriyeti devletinin televizyonu olmaya çağırıyor, TRT'den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ı, TRT Genel Müdürü'nü ve tüm sorumluları taraflı, yanlış, ilkesiz tutum ve davranışlara olanak tanıyıp ses çıkarmadıkları için kınıyorum.
(Haber Ekspres, 20 Ocak 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder