3 Aralık 2008 Dünya Engelliler Günü'nde İzmir- Buca Halk Eğitim Merkezi'nde düzenlenen "Zihinsel Engelliler ve Sorunları" konulu panele konuşmacı olarak davet edilmiştim. Konuşmamın bir bölümünde "Sevgi her engeli ortadan kaldırır. Yeter ki sevgimizi yerinde ve zamanında kullanmasını bilelim" dedikten sonra Britanya'da dünyaya gelen ikizlerin inanılmaz hikayesini anlatmıştım.
Bu yaşanmış hikayeyi siz değerli okurlarımla da paylaşmak istedim.
Bir süre önce Britanya'da doğan ikizleri muayene eden doktorlar ikizlerden birinin çok sağlıklı olduğuna, ancak diğerinin yaşama şansının bulunmadığına karar verirler.
Doktorlar ikizlerin ayrı ayrı kuvözlere konulmasını hemşireye söylerler. Ancak hastanedeki kural tanımaz hemşire ikizleri ayrı ayrı kuvözlere değil aynı kuvöze koyar ve onları izlemeye koyulur. Aradan biraz zaman geçince yüzüstü yatmakta olan ikizlerden sağlıklı olanı içgüdüsel bir şekilde, ölümü bekleyen kardeşinin sırtına kolunu koyarak ona sarılır. Bu sarılışın etkisiyle hayatından ümit kesilen kardeşin kalp atışları ve vücut ısısı normale döner. Hemşire bu durum karşısında duygulu anlar yaşayarak doktorlara haber verir. Gelen doktorlar aynı kuvöze konulmuş ikizleri sarılmış bir halde bulurlar. Yaşamaz denilen bebeğin hayata döndüğünü fark edince şaşırırlar...
İşte değerli okurlarım, minik bir bebek, "yaşamaz" denilen ikizine sarılarak onun hayat fonksiyonlarının düzelmesini sağladı.
Sevgiyle dokunmanın gücü bu olsa gerek...
Sarılmanın; ancak sevgiyle sarılmanın ne kadar hayati önem taşıdığına bir örnektir Britanya'da yaşanan bu unutulmaz olay.
* * *
Ya biz sevgili okurlarım, etrafımızdaki hastalara, yaşlılara, kimsesiz çocuklara, engellilere, yoksullara, zor durumda olanlara sevgiyle dokunabiliyor muyuz? Onlara sevgiyle sarılabiliyor muyuz? Gelecek için umut olabiliyor muyuz? Onlara yaşam sevinci verebiliyor muyuz?...
Yoksa yaşadığımız şu süreçte karşılıksız sevmeyi ve sevilmeyi mi unuttuk?...
Altı yıldır yaşadığımız yoksulluk, işsizlik ve umutsuzluk bizlerin sevgi ve umutlarını kırmasın. Güzel günler görmek uzak değil; yakın. Yeter ki içinizdeki sevgiyi ve umudu yitirmeyelim.
İçimizde sonsuz bir hazine var. O hazinenin adı "sevgi". O hazineyi yaşanan türlü olumsuzluklara rağmen dışarı çıkarmalıyız; paylaşmaktan korkmamalı, sevgiye muhtaç olanlara dağıtmalıyız. İşte o zaman yaşamı ve umutları yeşertebiliriz.
Tıpkı ikiz bebekler gibi...
Haydi, vakit kaybetmeden umut ormanlarımıza sevgi fidanları dikelim. Tüm Türkiye'yi sevgi ormanları haline getirelim...
Sevgimizi, umudumuzu ve geleceğimizi paylaşalım.
Sevdiklerimize bol bol sarılmayı, umut olmayı ve çevremize yaşam sevinci vermeyi unutmayalım.
Ancak o zaman başka bir ülke olur burası...
Yeni yılın ilk günü yitirdiğimiz pırıl pırıl gençlerimizin üzerinden bile ahlak dersi vermeye kalkıp bir kez daha ahlaksızlığın odağı haline gelenlerin...
Yoksulu ya ölüme ya sadakaya terk edip şatafatlı bir yaşam sürenlerin...
Engellilere yeni engeller yaratanların...
İnsanlıklarını yitirmişlerin...
...yönetmediği bir ülke, ancak o zaman kurulur...
(Haber Ekspres, 6 Ocak 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder