10 Şubat 2009

TÜRKİYE'NİN GERÇEĞİ: YOKSULLUK! - ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, ülkemizde açlık sınırının altında 10.9 milyon, yoksulluk sınırının altında 52.3 milyon kişi yaşıyor.

Her gece bir milyon kişi yatağa aç giriyor.

Özelleştirme ve ekonomik kriz nedeni ile fabrikalar kapanıyor.

Ekonomik krizin esas yükünü işçimiz, memurumuz, esnafımız, köylümüz, çiftçimiz, sanayicimiz, dulumuz, yetimimiz ve şehit ailelerimiz çekiyor.

Bu koşullar altında, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Küresel ekonomik krizin Türkiye'ye etkilerini azaltmaya yönelik yeni tedbirler alınacak... Firmaların işçi çıkarmaması için 'işsizlik yardımı' gibi bir takım yardımlarda bulunulacak" sözünü vermişti.

Bu sözün ne şekilde uygulamaya aktarılacağı kısa sürede ortaya çıktı.

* * *

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği uyum sürecinin zorlamasıyla Kyoto İklim Protokolü, Meclis'te onaylandı. Bu nedenle siyasal iktidar, şu aralar bedava kömür dağıtımına ara vererek sadaka politikasında ufak bir değişiklik yapıyor.

Kyoto nedeniyle "şimdilik" arka plana itilen bedava kömürün yerine yeni sadaka araçları öne çıkarılıyor.

İşte bu noktada Maliye Bakanı'nın; firmaların işçi çıkarmaması için "işsizlik yardımı" gibi bir takım yardımlarda bulunulacağı sözüyle gerçekte neyi kastettiği ortaya çıkıyor.

Görülüyor ki bakanın işsizlik yardımından kastı, sektörel düzeyde bir destek değil. Yandaş işadamlarının yahut işletmelerin teşviki!

* * *

Tunceli'de yaşananlar bu yandaş teşviki politikasının bir kanıtı...

Geçen hafta Tunceli Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından vatandaşlara yaklaşık 2.5 milyon TL değerinde beyaz eşya yardımı dağıtıldı.

Dağıtılan beyaz eşyaların sadece iki firmadan alındığı; firma sahiplerinden birinin AKP Tunceli il teşkilatında yönetici olduğu, diğerinin de AKP ile dolaylı bağlantılarının bulunduğu açıklaması Tunceli Sanayi Odası'nca yapıldı.

Yani, sadece yandaş firmalar ve o firmalarda çalışan işçiler koruma altına alındı Tunceli'de. Valilik eliyle...

Böylelikle Unakıtan'ın "işsizlik yardımı" sözünün ne anlama geldiği ortaya çıktı.

* * *

Kalitesiz kömür ve gıda maddelerinin yerini bu defa; çekyat, televizyon, çanak anten, elektrik süpürgesi, halı, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın, bulaşık makinesi, şofben, soba aldı.

Devletin olanaklarıyla yandaş firmaların ekonomik sorunlarına çözüm bulundu. Hatta yeni zenginler yaratıldı.

Ya Türkiye'deki diğer firmalar, diğer sektörler ve onların çalışanları?...

Örneğin, otomotiv, tekstil, inşaat gibi sektörler ve bu sektörlerin çalışanları nasıl ayakta kalacak?

Onların da krize yenilmemeleri için valilikler kanalıyla otomobil, elbise ve ev mi dağıtılması gerekir?...

Çözüm bu mudur?

* * *

Değerli okurlarım, böyle bir anlayışla devlet yönetilir mi? Yoksullukla, işsizlikle böyle mi mücadele edilir? Bağımlılık ve beklenti yaratılarak ekonomik atılımlar gerçekleşebilir mi? Dış, iç siyasi ve ekonomik krizleri kendi çıkarları için fırsata dönüştürmeyi hedefleyen bir zihniyet, krizlerle gerçekten mücadele edebilir mi? Bu gidiş doğru bir gidiş mi? Bu gidişe dur demek gerekmez mi? Bu gidişin dönüşü olmadığını söylemek gerekmez mi? Krizi bile parti çıkarı için fırsata dönüştürmeyi hedefleyenlere "yeter artık" demenin zamanı gelmedi mi?

Yerelden başlayarak genele kadar devam edecek bu süreci çok iyi görmeliyiz. Tüm bu gelişmeleri göz önüne alarak çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini düşünmeliyiz. Onun için de sosyal devlet anlayışını kendine şiar edinmiş, Kemalist, sosyal demokrat CHP'yi yerelde ve genelde iktidar yapmalıyız.

Çünkü Türkiye'yi AKP zihniyetinden kurtaracak tek partinin CHP ve tek programın CHP programı olduğu ortaya çıkıyor...

* * *

İşte size bir örnek.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin bünyesinde Ankara Milletvekili Nesrin Baytok başkanlığında bir grup siyasetçi, teknokrat, akademisyen ve uzmanlardan kurulan Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu, Türkiye'nin sorunlarına çözüm önerileri üreten bir dizi rapor geliştirdi. Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu'nun en son raporu yoksulluk konusunda. Bu raporda, ülkemizde yaşanan yoksulluğun boyutları, yoksulluğu besleyen ekonomik ve sosyal alt yapı, yoksulluğun ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal vb. alanlardaki yansımaları irdelenmiş. Yoksulluğun giderilmesine yönelik sosyo-ekonomik politikaları bir bütünlük içinde ele alan kapsamlı çözüm önerileri ortaya konmuş.

Tamamı 127 sayfa olan yoksulluk raporu yedi bölümden oluşuyor.

"Her aileye sigorta" ve "her yoksul aileye vatandaşlık hakkı ödemesi", "sıfır açlık", "ekonomik sorunları üretimi arttırma yoluyla çözme" programları CHP'nin çözüm önerilerinden sadece birkaçı.

Şimdi AKP iktidarına sormamız gerekmez mi, sizin de sadaka kültürü dışında yoksulluğa çare bulacak bir raporunuz, bir projeniz, bir politikanız var mı?...
Eğer varsa; neden şimdiye kadar uygulamaya koymadınız?...

Eğer yoksa CHP'nin 127 sayfalık bilimsel verilere ve çözüm önerilerine dayanan yoksulluk raporunu okuyup Türkiye'nin gerçeklerini öğrenebilir, yoksulluğa gerçekten merhem olabilirsiniz...

* * *

Değerli okurlarım, AKP, oy karşılığında kömür, gıda ve beyaz eşya vb dağıtarak halka verdiği balıkla yoksulluğu geçici olarak erteleme ve böylelikle siyasi çıkar sağlama arzusunda.

CHP ise sosyal devlet ilkesi doğrultusunda ayrımsız her yurttaşa balık tutmayı öğreten ve yoksul kesimleri korumaya yönelen politikalar üreterek yoksulluğu kalıcı olarak yenme arzusunda...

İşte AKP ile CHP arasındaki fark...

(10 Şubat 2009, Haber Ekspres)

Hiç yorum yok: