24 Şubat 2009

UYANIK OLMAK...-ZAFER YAPICI

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel ilkeleri şöyle özetlenebilir:

* Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesi: Anayasamızın 66. maddesinde "Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan herkes Türktür" denmek suretiyle din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin devlete vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan herkes Türk olarak tanımlanarak "Atatürk Milliyetçiliğine bağlı devlet" anlayışı benimsenmiş olmaktadır.

* Demokratik devlet ilkesi: Halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlet demektir. Anayasamız demokratik devlet ilkesini kabul etmiş olduğu içindir ki, siyasi partileri, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak görmektedir.

* Laik devlet ilkesi: Din ve devlet işlerini birbirinden ayıran devlettir. Anayasamızın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti "laik" bir devlettir der. O halde devlet işleri ile din işleri birbirinden ayrıdır; devletin resmi dini yoktur, devlet işleri dini bir temele oturtulmamıştır.

* Sosyal devlet ilkesi: Anayasamızın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin "sosyal bir devlet" olduğu açıkça ifade edilmiştir. Sosyal devlet, fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir. Sosyal devlet ilkesini gerçekleştirmek için ulusal gelirin toplum bireyleri arasında adaletli bir biçimde dağıtılmasını sağlayacak iktisadi tedbirleri almak; vatandaşlara insan haysiyetine yakışır, asgari bir yaşayış düzeni sunabilmek için gerekli sosyal yardım önlemlerini geliştirmek gerekmektedir.

* Hukuk devleti ilkesi: Hukuk devleti, vatandaşlara temel hak ve hürriyetleri tanıyan, yürütme organlarının ve idare makamlarının hukuka bağlılığını sağlamak suretiyle vatandaşlara "hukuki güvenlik" bahşeden devlettir. Hukuk devletinin gerekleri; temel hakların güvenceye bağlanması, yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi, yasaların genel olması ve yönetimin hukuka bağlılığının sağlanmasıdır. Hukuk devleti ilkesinin en önemli gereklerinden biri, kuşkusuz, kuralları uygulayacak, devlet işlerini yürütecek olan yönetimin hukuk düzenine bağlı olmasının sağlanmasıdır.

Anayasada belirtilen bu ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel yapıtaşları, ülkenin birliğinin ve dirliğinin sigortalarıdır. Önümüzdeki günlerde; yani yerel seçimlerden sonra AKP iktidarı Anayasa değişikliğini gündeme getirecek. Büyük bir olasılıkla Anayasa'nın 4. maddesini ve temel ilkelerini işlevsizleştirme yolunda girişimler yapacak. Tıpkı geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi...

Değerli okurlarım, yukarıda aktardığım ilkelerden birinin bile anayasadan çıkartılması, zarar görmesi veya işlevsizleştirilmesi çağdaş devlet anlayışını zedeler. Bu durumda toplumun devlete güveni aşınmaya başlar. Devletin milli, laik ve üniter yapısı tehlikeye girer.

Bu temel ilkeleri demokrasi ortamında korumak, kollamak ve yüceltmek sizin, bizim, hepimizin görevi olmalıdır.

* * *

AKP altı yıldır iktidarda. Devletin hangi temel ilkesine kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı kalarak sahip çıktı?...

Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesine mi? Demokratik devlet ilkesine mi? Laik devlet ilkesine mi? Sosyal devlet ilkesine mi? Hukuk devleti ilkesine mi?...

...Hangisine?

Değerli okurlarım, Türk ulusunun birer ferdi olarak bizler bu duruma nasıl geldik; bizleri bu duruma kimler getirdi diye sormuyor muyuz?

Bu durumdan nasıl çıkacağımız hakkında akıl yürütmüyor muyuz?

Haklısınız. Her muhalif sözün cezalandırılmaya başlandığı, politik yaşamın tektipleştirilmeye çalışıldığı bir süreçteyiz.

Cumhuriyetin ilkeleri teker teker aşındırılırken, bu gidişata direnen kesimlerin sessizleştirilmek istendiği aşikar...

Cumhuriyetin temel ilkelerinin işlevsizleştirilmesi ve kuvvetler ayrılığı prensibinin çiğnenmesi, şimdiye kadar iktidarın baskıcı, korkutucu, susturucu ve yasa tanımaz güç gösterileriyle çakıştı.

Şimdi ise anayasa değiştirilerek "yasal yollardan" (!) aynı hedeflere ulaşılmak isteniyor.

Bu nedenle yeni bir anayasa söylemi karşısında dikkatli olmamız gerekiyor.
Çünkü anayasal değişiklikler, demokratikleşme ve çağdaşlaşma yolunda kurucu etkilere sahip olabilecekleri gibi; demokrasinin tasfiyesi, tekelci bir yönetim anlayışının kurumsallaşması gibi gerici adımları meşrulaştırmak üzere de kullanılabilir.

Siyasal iktidarın iç mantığı ve güncel politik uygulamaları, anayasal değişiklikten yahut topyekün bir anayasa değişikliğinden ne sonuç çıkabileceğinin ipuçlarını tüm açıklığıyla sergiliyor.

Bunun için, önümüzdeki yerel seçimler, sadece yerel yöneticilerin seçilmesinden çok daha büyük bir anlam ifade edecek. Toplumsal bilinç düzeyinin bir göstergesi de olacak.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ilkeleri bağlamında gidişatın sağlıklı olmadığı ortada...

Uyanık olmak, yerel seçimlerin yereli aşan önemini kavramak ve oylarımıza sahip çıkmak, bu gidişata dur demek anlamına gelmez mi?

(Haber Ekspres, 24 Şubat 2009)

Hiç yorum yok: