18 Haziran 2009

OTTAWA SÖZLEŞMESİ'Nİ YORUMLAMAK... - ZAFER YAPICI

Ottawa Sözleşmesi olarak da bilinen "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme", 4 Aralık 1997 tarihinde Ottawa'da (Kanada) imzaya açıldı. 1 Mart 1999'da yürürlüğe girdi. Eylül 2008 itibariyle sözleşmeye 156 ülke taraf oldu.

Türkiye bu sözleşmeyi 2003 yılında imzaladı. 1 Mart 2004 tarihinde sözleşme Türkiye için yürürlüğe girdi.

Sözleşme, taraf devletlere, stoklarındaki mayınların dört yıl, döşenmiş mayınların da en geç on yıl içerisinde sökülerek imha edilmesi yükümlülüğünü getiriyor.
Bu yükümlülük, AKP iktidarı tarafından mayın temizleme konusunda atılan adımların temel gerekçesi olarak sunuluyor.

Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde hükümetin hazırladığı "Suriye Sınırındaki Mayınlı Arazilerin Temizlenmesini Öngören Yasa Tasarısı" bu çerçevede değerlendirilebilir.


* * *

Söz konusu tasarı, TBMM Genel Kurulu'nda ana muhalefet CHP ve diğer muhalefet partilerinden MHP'nin tüm karşı çıkmalarına rağmen 255 oyla alelacele kabul edildi.

* * *

Şimdi Ottawa Sözleşmesi'nin maddelerini biraz daha derinlemesine inceleyelim. Bakalım, sözleşmeye göre taraf devletler, sözleşmece saptanan yükümlülüklere hangi koşullarda sahipler...

Sözleşmenin 5. maddesinin 1. fıkrası, "Taraf devletlerden her biri, yetkisi ya da denetimi altında olan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları bu sözleşmenin söz konusu taraf devlet için yürürlüğe girmesinden sonra on yıldan daha geç olmamak şartıyla mümkün olan en kısa zamanda imha etmek ya da imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür" diyor.

Türkiye için sözleşme 1 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, 1 Mart 2014 tarihi Türkiye sınırlarındaki mayınlı alanların temizlenmesi için son tarih olarak öngörülmüş oluyor.

Ancak sözleşmenin 5. maddesinin 3. fıkrası, "Bir taraf devlet, 1. fıkrada söz konusu anti-personel mayınların hepsini belirtilen zaman zarfında imha edemeyeceği veya imha edilmesini sağlayamayacağı kanaatine varırsa, Taraf Devletler Toplantısı'na veya Gözden Geçirme Konferansı'na, bu tür anti-personel mayınların imhasını tamamlamak için son mühletin 10 yıla kadar uzatılması talebinde bulunabilir" diyor.

Yani, sadece bir bildirim yoluyla Türkiye'nin mayın temizleme süreci 2024 yılına kadar ertelenebilir gözüküyor. Bir başka ifadeyle, Türkiye'nin anlaşmalar hukukundan kaynaklanan bir uluslararası sorumluluğunun doğması ve bu nedenle uluslararası alanda zor duruma düşmesinin kısa ve orta vadede imkansız olacağı anlaşılıyor.

* * *

Değerli okurlarım CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ifade ettiği gibi, Türkiye sınırlarının 510 kilometre gibi önemli bir bölümünün, alelacele ne idüğü belirsiz birilerine teslim edilmesine çalışılıyor...

Üstelik CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in de söylediği gibi, hükümet tarafından mayın temizleme konusunun aceleye getirilmesinin gerekçesi olarak sunulan Ottawa Sözleşmesi'nin maddeleri Türkiye için uluslararası hukuk düzleminde bir yaptırım ileri sürmezken...

Çünkü Ottawa Sözleşmesi'nin 5. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, mayın imha süresinin uzatılmasını talep edip, bu talebi anlaşma ile yetkili kılınan kurumlara kabul ettiren devletler var.

* * *

Dolayısıyla hükümetin niyetinin Öymen'in belirttiği gibi, sınırdaki toprağımızı mayından arındırmak değil, temizlenecek verimli toprağımız yabancılara 44 yıllığına vermek olduğu ortaya çıkıyor.

Ne gariptir ki, hükümet, "beş yıl kaldı" deyip mayınlı arazilerin temizlenmesini oldubittiye getirmek isterken, Ottawa Sözleşmesi'nin Türkiye'nin elini rahatlatacak maddelerini görmezlikten geliyor.

* * *

Değerli okurlarım, CHP lideri Baykal, CHP'nin bu oldubittiye izin vermeyeceğini açıkça ifade etti.

CHP, Cumhurbaşkanı'nın ilgili yasanın 510 kilometre boyundaki sınır arazisinin mayından temizlenmesi karşılığı yabancı firmalar ve ülkeler tarafından kullanılmasına izin veren maddesini veto etmemesi halinde, konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyor...

* * *

İşin özü; CHP dün 1 Mart teskeresinde olduğu gibi bugün de Türkiyemiz için onurlu bir mücadele veriyor...

(Haber Ekspres, 9 Haziran 2009)

Hiç yorum yok: