Geçtiğimiz günlerde Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Yılmaz Esmer tarafından "Radikalizm ve Aşırılık" başlığıyla bir kamuoyu araştırması yayınlandı.
34 ilde yapılan araştırma, Türkiye'de tutuculuğun geldiği nokta konusunda oldukça önemli göstergeler ortaya koyuyor.
Örneğin katılımcıların yüzde 65'i kadının her zaman kocasına itaat etmesi gerektiğini düşünüyor. Yüzde 58'i ise kadınların plajda mayo ile dolaşmasını günah sayıyor.
Yine katılımcıların yüzde 85'i kadınların tek başına bir yere giderken kocalarından izin alması gerektiğini düşünüyor.
Araştırmanın en ilginç sonuçlarından biri komşu tercihi konusunda ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 72'si içki içen bir komşu istemiyor. Yüzde 26'lık bir kesim ise başka bir ırk veya renkten komşuya karşı...
Yüzde 36'sı şort giyen, yüzde 66'sı dinsel inancı olmayan komşu istemediğini belirtiyor.
Kısaca araştırma Türkiye'de artan muhafazakarlaşmaya paralel bir biçimde tutuculuk yönünde gelişen toplumsal değişime ışık tutuyor. Tutuculuğun içinde barındırdığı hoşgörüsüzlüğü açığa çıkartıyor.
* * *
Tutuculuğun gelmiş olduğu noktayı ortaya koyan bu çalışma basında da önemli bir yer edindi. Ulusal yayın yapan iki gazete araştırmayı manşetten "Hoşgörü Çok Uzakta" ve "Farklılıklara Kapalı Toplum" başlıklarıyla verdi.
Bir diğer gazete ise, araştırma tarafından saptanan tüm tutuculuk ve hoşgörüsüzlük göstergelerini göz ardı ederek araştırmayı "Türkiye'de Mahalle Baskısı Yok" sözüyle manşetleştirdi.
Gazetenin bu çıkarımı katılımcıların büyük kısmının "dinsel inancınız nedeniyle toplumdan baskı görüyor musunuz?" sorusuna "hayır" cevabını vermelerinden kaynaklanıyor.
Yani çoğunluk baskı yok derse, baskı yokmuş gibi saçma bir mantıksal çıkarım oluşturuluyor ve "zoraki çıkarım" manşete taşınıyor.
Dinsel baskı yapanların, "dinsel inancınız nedeniyle toplumdan baskı görüyor musunuz" sorusuna hayır yanıtı vermesinin doğal olduğu, bu sorunun baskıya uğrayanın verdiği cevaba göre anlam kazanacağı göz ardı ediliyor.
Tüm bunlar yapılırken, bir de araştırmada sunulan diğer hoşgörüsüzlük göstergeleri gazete sayfalarına yansıtılmıyor.
Böylelikle haberle haber kaynağının bağlantısı kesiliyor. Verilmek istenen mesaj, veri çarpıtma yoluyla topluma ulaştırılıyor.
* * *
Değerli okurlarım, "tutuculuk" konusunda söz konusu araştırma ve araştırmanın "tutucu basın" tarafından ele alınış biçimi, hem tutuculuğun eriştiği nokta hem de bu noktaya ulaşmada kullanılan araçlar konusunda bizlere önemli ipuçları veriyor.
(Haber Ekspres, 2 Haziran 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder