03 Eylül 2009

MİLLİ (!) EĞİTİM, TARİH VE DİL... - ZAFER YAPICI

Henüz 1921 yılı... Kurtuluş mücadelesini veren bir ülke...

Bakınız, ülkemizi dört koldan saran emperyalist güçlere karşı kurtuluş mücadelesinin en yoğun yaşandığı zamanlarda Mustafa Kemal neler söylüyor:

"Bir milli eğitim programından bahsederken, eski devrin hurafelerinden ve fıtri niteliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün tesirlerden tamamen uzak, milli ve tarihi seciyemize uygun bir kültür kastediyorum".

Değerli okurlarım, Atatürk, gerçek kurtuluşun sadece cephelerde kazanılan zaferlerle elde edilemeyeceğini, ulusal kültür geliştirilmeden bağımsızlığın anlamsız kalacağını, ulusal kültürün ise laiklik ilkesiyle biçimlenmiş ulusal bir eğitim programıyla sağlanabileceğini henüz cephedeyken kavrar. Bu nedenle "kurtuluşu", milli eğitim sistemini merkeze alan "kuruluş" ile taçlandırır...

Atatürk milli kültür için milli eğitimin önemini teslim etmekle kalmaz. Milli eğitimin temel yapı taşları olarak da Türk tarihi ve Türk dilini görür. Tarih yazımının milli kültür için anahtar önemini kavrar. Dilin, bir toplumun ulusal benliğini biçimlendirdiğini, düşünce ve duygu yaşamına yön verdiğini anlatır. Atatürk 1934 yılında bu görüşleri bakınız nasıl izah ediyor:

"Kültür işlerimiz üzerine ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da, Türk tarihini doğru temelleri üstüne kurmak, öz Türk diline değeri olan genişliği vermek için candan çalışılmakta olduğunu söylemeliyim".

Atatürk bunun için, 1931 yılında Türk Tarih Kurumu'nu kurar. Tarih yazmanın, tarih yapmak kadar önemli olduğunu vurgular. Eğer tarih yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen gerçeğin insanlığı şaşırtacak bir hal alacağını söyler...

...Atatürk bunun için, 3 Mart 1924'te öğretim ve eğitim birliğini sağlayarak milli kültür birliğini hedefleyen Tevhid-i Tedrisat'ı gerçekleştirir...

1928'de Harf Devrimi'ni şu yaklaşımıyla yönetir: "Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle pek çabuk, mükemmel bir surette anlayacağız. Anladığımızın asarına yakın zamanda bütün kainat şahit olacaktır. Ben buna kat'iyyen eminim; siz de emin olunuz".

1932 yılında adı daha sonra Türk Dil Kurumu olan Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni, yani dil devriminin örgütünü kurar...

* * *

Değerli okurlarım, Mustafa Kemal Atatürk'ün anlayışının eğitim sistemimizden kazınmaya çalışıldığına her yeni gün yeni örneklerle şahit oluyoruz.

En son örnek Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'nın "okullarda Kürtçe eğitim" ile ilgili açıklaması. Yazıcı, geçtiğimiz günlerde eğitim dilini Kürtçe olmasının üniter yapıya engel teşkil etmeyeceğini söyledi.

Yazıcı'nın bu sözlerine en sert tepkiyi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal İzmir'den verdi.

Deniz Baykal, okullarda Kürtçe eğitim verilmesinin milleti ayrıştıracağını belirterek "AKP iktidarı DTP ve PKK ile işbirliği yaparak, milli eğitim sistemini sabote etmek için en tehlikeli dinamiti, mayını Milli Eğitim'in içine yerleştirme kararı almıştır. Bu tehlikeli ve yanlıştır. Kürt kökenli vatandaşları Türkiye'den koparmaya yönelik uzun erimli planın parçasıdır. Bu yöntemle anaların gözyaşı dinmez. Daha sonra ellerine silah alıp yeni isteklerle gelecekler. Seçmeli dersten sonra zorunlu derse, ardından matematik, kimya gibi derslerin de ana dilinde olmasını isteyecekler. O zaman çocuklar hangi ortak noktada, dilde buluşacağız" dedi.

Baykal şöyle devam etti: "Bugün Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın açıklaması var. Baklayı onun ağzıyla çıkarmaya başlıyorlar. Neymiş, okullarda Kürtçe eğitim başlayacakmış. Geçenlerde bir yazar, 'bizi terör bölemez, bizi bölerse dil böler' diyor. Hepimiz ortak bir temele sahibiz. Okullarda Türkçe herkese öğretiliyor. Hepimiz Türkçe'yi temel resmi dil olarak kabul ettik. Okullarda çocuklara öğretilecek dili ayrıştırmaya yöneliyorlar. Bu yapılırsa, biz millet anlayışımızı kaybetmeye başlarız. Tek millet artık iki millet olmaya başlar."

* * *

Değerli okurlarım, Baykal, dil konusundaki hassasiyetinde oldukça haklı. Çünkü dil birliği, bizi biz yapan temel değerimiz. "Milli" eğitimin olmazsa olmazı...

Dil insanlar arasındaki anlaşma aracı. İnsanların birbirini anlama aracı...

Onun parçalanması diyalog sürecine en büyük zararı vermez mi?


* * *

Hemen temel sorumuza gelelim. Devlet, milli bütünlüğü sağlamak adına nasıl bir eğitim politikası yürütmeli?

..."Çözümün" birçok ayağı olmalı. Bu ayaklardan "eğitim" nasıl olmalı bir başka deyişle?

Baykal'ın da belirttiği gibi en başarılı okullar, Anadolu, Fen Liseleri, kolejler Güneydoğu Anadolu'ya taşınmalı.

Dahası, milli dilimiz Türkçe'nin öğretilmesine yönelik bir kampanya başlatılmalı.

Milli kültürü (bir etnik grubun kültürünü değil, milli kültürü!) yansıtan bir tarih anlayışı devlet tarafından teşvik edilmeli...

Laiklik, eğitim sisteminin merkezine yeniden taşınmalı.

* * *

Ancak böylelikle etnik-dinsel-mezhepsel gruplar arasında ayrışma noktaları değil, ortak paydalar oluşturulabilir.

...Zamanında Atatürk'ün büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği gibi...


* * *

Değerli okurlarım, görülüyor ki farklı isimlerle paketlenerek sunulan bölünme projelerini değil bu projeyi; Atatürk'ün projesini sahiplenen siyasi gücü; CHP'yi iktidara taşıyarak milli birlik noktasında gerçek bir "açılım" yapmak mümkün...

Sizce de öyle değil mi?

* * *

Not: Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim, tarih ve dil anlayışı konusunda ayrıntılı bir çalışma için bkz. Doç. Dr. Doğan Atılgan (der.), Ankara Üniversitesi'nin 60. Kuruluş Yılı Armağanı - Atatürk ve Türk Dili ve Edebiyatı, Türk Eğitimi ve Kültürü Konusunda Seçme Yazılar, Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınları, 2006.

(Haber Ekspres, 2 Eylül 2009)

Hiç yorum yok: