06 Ekim 2009

BİR ÇOCUK GİBİ ALDANMAYA DEVAM MI EDECEĞİZ? - ZAFER YAPICI

Yönetmek ile yönetilmek arasındaki farkı bilmeyeniniz herhalde yoktur...

Yine de bu kavramların sözcük anlamlarını aktararak yazımıza başlayalım.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü'ne göre, bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmektir yönetmek.

Yönetilmek işe kısaca idare edilmektir.

Yönetmek, yön vermektir. Yönlendirmektir.

Yönetilmek ise yönlendirilmek!

***

Değerli okurlarım, AKP iktidarında Türk dış politikasını uygulayan kişiler "yöneten" oldukları iddiasını sürekli tekrarlıyorlar.

Dış politikada kendi inisiyatiflerinin olduğu ve kendi stratejilerini yürüttükleri konusunda bir imaj yaratma gayreti içindeler.

Oysa durum hiç de öyle değil.

Görülüyor ki AKP'nin dış politikası, AKP tarafından hazırlan(a)mıyor!

AKP, sadece Türkiye'ye dayatılan dış politik rolü itirazsız sahipleniyor.

Yani dış politika düzleminde AKP yönetmiyor, yönetiliyor...

***

Size bir örnek.

Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan New York Astoria Oteli'nde bir araya geldi. Clinton, her iki Dışişleri Bakanı'na, "Ülkenizdeki muhalefete aldırmadan bu anlaşmada son noktaya gelin.
Normalleşme süreci hiçbir önkoşul olmadan mantıklı bir takvim çerçevesinde gerçekleşmeli" dedi.

Clinton ayrıca iki ülke arasındaki sınırın açılması için sabırsızlandıklarını ve Sarkisyan'ın Bursa'da oynanacak milli maça da mutlaka gitmesini söyledi.

Sonuçta ne mi oldu?

Türkiye ile Ermenistan arasında "diplomatik ilişkilerin tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin protokol 10 Ekim 2009 tarihinde İsviçre'de Ahmet Davutoğlu ve Edward Nalbantyan tarafından imzalanacak...

***

İşte değerli okurlarım, açılımların hangi güç odakları tarafından belirlendiğini ve nasıl saçıldığını görüyor ve izliyorsunuz.

Muhalefetin dikkate alınmaması gerektiğini söyleyen Clinton, çağdaş demokrasiyi uygulama iddiasıyla övünen ABD'nin Dışişleri Bakanı...

Bu öneriye boyun eğen de demokrasiyi dilinden düşürmeyen AKP Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı...

***

ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı'na yönelttiği "Muhalefeti dikkate almayın" önerisine CHP Genel Başkan Yardımcısı Bihlun Tamaylıgil şu sözlerle tepkisini dile getirdi: "CHP yöneticisi olarak diyorum ki, ABD Dışişleri Bakanı yönlendirmeler yaparak sözünü AKP'ye dinletebilir ama, CHP'ye oy vermiş ve oy verecek milyonların ABD Bakanı Clinton'un siyasi yönlendirmesine ihtiyacı yoktur."

"Ayrıca, CHP'yi yok saymak veya yok saydırmaya çalışmak, partimize oy vermiş ve vermeye devam edecek milyonların özgür iradesine de büyük saygısızlıktır. CHP'nin sahibi olan halkımızı, bize oy vermiş milyonları ve TBMM'deki muhalefeti yok saymak Amerikalı sayın bakanın haddine de düşmez. Hatırlatmak isteriz ki, ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın yok sayın, aldırmayın dediği muhalefet, 1 Mart 2003'te Türkiye Cumhuriyeti'nin muz cumhuriyeti, TBMM'nin de muz cumhuriyeti meclisi olmadığını göstermiştir."

"Şimdi Türkiye ve dünya kamuoyunun merak ettiği konu şudur; Başbakan, Azerbaycan Meclisi'nde söylediği sözlerinin mi arkasında duracaktır? Yoksa ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın sözünü mü dinleyecektir. Sayın Başbakan'ı Türkiye'den ve Azerbaycan'dan gelen seslere kulak vermeye ve sorunların çözümüne ABD'nin değil, Türkiye'nin, Azerbaycan halkının gözlüğüyle bakmaya davet ediyorum."

***

Değerli okurlarım, AKP'nin dış politikası ve CHP'nin bu politikaya eleştirileri bana Mustafa Kemal Atatürk'ün 1918 yılında söylemiş olduğu şu sözleri hatırlattı.

"Bir devlet adamı, kendi insani hislerine tabi olarak devlet meselelerini halledemez, o yetkiye sahip değildir. Memleket kimsenin malı, mülkü değildir. Yalnız, biz Türkler memleket ve milletin idaresini elimize aldığımız zaman, yetki ve sorumluluğumuza verilen yüksek seviyeli devlet işlerini yabancılarla çözümlemeyi kural (gelenek) kabul ediyor ve bu tutumumuzla bir çocuk gibi aldanıyoruz." Mustafa Kemal (1918)

***

Bugün de bir çocuk gibi aldanmaya devam mı edeceğiz?...

...Yoksa Mustafa Kemal'in izinden giderek aldanmamanın yolunu bulacak mıyız?...

Yönetilecek miyiz, yönetecek miyiz?...

(Haber Ekspres, 6 Ekim 2009)

Hiç yorum yok: