Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" veya kısaca GDO adı veriliyor.
ABD, Arjantin, Brezilya, Çin, Kanada, Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika başta olmak üzere 28 ülkede üretilen GDO'lu tohum ve buna bağlı GDO'lu gıda ve yem ham maddeleri, biyolojik çeşitliliğimizin korunmasını ve sürdürülebilir kılınmasını tehdit ediyor.
CHP lideri Deniz Baykal'ın da ifade ettiği gibi bugün bir de Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) açılımı (!) ile karşı karşıyayız.
* * *
İşte yaşanan gerçekler: Yıllarca bitkisel üretimde verim artışını sağlamak için suni gübre ve kimyasalların kontrolsüz ve denetimden uzak kullanılması; toprak, su ve hava kirliliğini beraberinde getirdi. Yoğun tarımda kullanılan ilaç ve suni gübreler her geçen yıl toprağı daha da verimsizleştirdi. Toprağın verimi düştükçe çiftçi daha fazla ilaç ve gübre kullanmaya yöneldi. Gübreye alışan bitki daha çok gübre istedi, ilaca bağışıklık kazanan böcekleri öldürebilmek için daha kuvvetli zehirler gerekti...
Böylelikle artan verimin bedeli sadece çevre kirliliği olmadı. Kullanılan ilaç ve gübreler canlıların bağışıklık sistemini de etkileyen sağlık problemlerine yol açtı. Artık yeni çözümlere gereksinim vardı. Çünkü toprağın doğal yapısı bozulmuştu.
Dıştan müdahale başarısız olunca, canlıların genleri ile oynamaya başlandı!. Gen aktarımı yoluyla yabani otlar, zararlı böcek ve hastalıklara dayanıklı ürünler elde edilmeye başlandı. Ve böylece insan, genleriyle oynanmış gıdalarla tanışmış oldu.
* * *
Eğer bir tarlaya GDO'lu tohum ektiyseniz arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgar gibi tozlaşmayı sağlayan etkenler, GDO'lu polenleri alıp 35 kilometreye kadar uzaklıktaki organik tarım yapılan tarlalara taşıyabilmekte, komşu tarlaya bulaşan genler oradaki üründe de genetik değişikliğe neden olabilmektedir. "Gen kaçışı" adı verilen bu bulaşma sonucunda yaşamın sürdürülebilirliği açısından çok büyük önem taşıyan 12.000 bitki türümüz giderek tektipleşmekte, doğal çeşitlilik azalmaktadır.
Ayrıca, zararlı böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bazı bitkilere aktarılan toksin (zehir) karakterli genler, o böcekleri yiyerek beslenen yararlı böcek türlerinin de yok olmasına neden olabilmektedir.
Böylece milyonlarca yılda oluşan türler 5-10 yıllık bir sürede yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Yeryüzündeki milyonlarca canlı türünün varlığı tehdit edilmektedir. Ekosistem tahrip etmektedir.
* * *
Bugün dünyada genetiğiyle oynanmış pek çok ürün var: Mısır, patates, domates, pirinç, soya, buğday, kabak, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kolza, papaya, muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola bunlardan birkaçı.
Türkiye 2008 yılında 1.1 milyon ton mısır, 1.2 milyon ton soya, 613 bin ton pamuk ithal etti. Mısırın %40'ı, pamuğun %62'si ABD'den ithal edilirken soya ithalatı ise ABD, Arjantin ve Brezilyadan gerçekleştirildi ve bu üç ürün için 2 milyar dolar ödendi.
Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk, GDO'lu olma riski taşıyan gıdaların başında geliyor.
* * *
CHP Genel Başkanı Baykal'ın bu konuda oldukça önemli bir saptaması var. Şöyle diyor Baykal: "Olay sadece bir beslenme sağlığı konusu değil. Aynı zamanda Türkiye'de tarımın, çiftçiliğin, ekonominin kontrolünün Türkiye'nin dışına çıkması, Türkiye'nin kendi ihtiyacı için kendi imkanlarıyla üretim yapabilen ülke olmaktan çıkıp başkalarının denetimine üretimini teslim etmesi konusu..."
Baykal çıkarılan yönetmeliği de milletin sağlığına yönelik bir tuzak olarak değerlendiriyor. Eğer onlar yürürlükten kaldırmazsa biz CHP olarak, tüketici olarak, her birimiz bu konudaki haklarımız kullanacağız ve bu yönetmeliğin iptali için gereken girişimleri mutlaka gerçekleştireceğiz diyor.
* * *
Şimdi yedi yıldır iktidarda olan AKP hükümetine sormamız gerekmez mi?
· Neden tarımda kullanılan ithal ilaç, gübre ve yemlerin doğaya, toprağa, arılara, kuşlara, böceklere ve insanlara vereceği zararları incelemediniz?
· Neden milyonlarca yıldır var olan gıda türlerinin yavaş yavaş yok olabileceğini düşünüp önlem almadınız?
· Neden şimdiye kadar genetiği değiştirilmiş gıdaların listesini halka açıklamadınız?
· Neden Türkiye'de şimdiye kadar genetiği değiştirilmiş ürünleri alan, üreten ve satanlara gerekli müdahaleyi yapmadınız?
· Neden yıllarca Türkiye'nin her yerinde yenen 27 GDO'lu ürünü Tarım ve Köyişleri Bakanlığı takibe almadı da şimdi 81 ilde takibe alıyor? Bu durum Türk milletinin yıllarca GDO'lu ürün yediği anlamına gelmez mi? Bunun hesabını kim verecek?...
· Neden Türkiye her konuda olduğu gibi bu konuda da dışarıya bağımlı bir ülke haline geliyor?
· Neden "biyolojik güvenlik yasasını" çıkarmadınız da 26 Ekim 2009'da resmi gazetede yayınlanan" GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİĞİ"ni çıkardınız?
· Bu çıkardığınız yönetmelik ile insan sağlığının, toprağın, suyun, havanın temizlenmesinin, canlıların ahenk içinde yaşamasının mümkün olabileceğini mi sanıyorsunuz?
* * *
Değerli okurlarım, yaşam hakkı en temel haktır. Hem yaşamımızı etkileyen GDO'ya hem de bu konuda hükümetin 21 madde halinde çıkarmış olduğu yönetmeliğin içeriğine karşıyız. Bunu açık bir dille de ifade ediyoruz.
İnsan yaşamını ilgilendiren bu konu ancak "biyolojik güvenlik yasası"nın TBMM'den çıkarılması ve kalıcı tedbirlerin acil olarak alınması ile çözülür. Yoksa muhalefetin, bilim insanlarının, Ziraat Mühendisleri Odasının, Ziraat Odasının, uzmanların ve çiftçilerin görüşleri alınmadan alelacele AKP tarafından yapılan içi boş yönetmelikle değil...
(Haber Ekspres, 11 Kasım 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder