12 Mayıs 2010

AKP ve NEOLİBERALİZM- ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, Kasım 2002 Seçimleri sonrasında AKP tek başına iktidara geldi.

AKP'nin iktidara gelmesi Türk siyasetinde Özal ile başlayan neoliberal dönüşüm sürecinin tamamlanması anlamına geliyordu.

AKP, Atlantik ötesinde çizilen bir program dahilinde siyasal ve ekonomik sistemde, eğitimde ve sağlıkta, sosyal güvenlik ve çevre konularında bir dönüşümü gerçekleştirmeliydi.

Ancak böyle bir dönüşümü gerçekleştirmek için öncelikle AKP'in kendi kökenleriyle; "Milli Görüş" geleneği ile hesaplaşması gerekiyordu.

İstenen şey Siyasal İslam'ın küresel kapitalizm ile uyumlulaştırılmasıydı kısacası. AKP bunu gerçekleştirdi.

1980'lerin Türk İslam Sentezi'nin yerini 2000'lerde Ilımlı İslam aldı. İki anlayışta da gerçekte ılımlı olunan şey neoliberal ekonomi düzeninin kazananlarının çıkarlarıydı...

* * *

Değerli okurlarım, kısaca AKP, "sistem" ile bağlantı noktaları kurarak iktidara geldi. Aslında hem Abdullah Gül'ün hem de Recep Tayyip Erdoğan'ın sistemle bağlantı arayışları AKP'nin kuruluşundan çok daha öncelere gitmekteydi. Erdoğan daha Beyoğlu İlçe Başkanı iken ABD Büyükelçisi Abramowitz ile görüşmüştü. Gül'ün de benzer biçimde ABD'li yetkililerle ilişkileri vardı.

AKP iktidarının önünü açan gelişme ise ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesi'nin öne sürülmesi oldu. Bu proje siyasal İslamcı hareketlerin, iktidarda iken ılımlılaştırılmaları projesiydi. Proje ilk olarak Türkiye'de uygulamaya aktarıldı.
ABD çıkarlarına karşı ılımlı bir anlayışı temsil eden AKP zihniyeti, ABD'nin girişimiyle tüm Ortadoğu coğrafyasına bir model olarak sunuldu.

Bu modelin Türkiye'de tutunum bulması ve başarı kazanması ancak ve ancak ekonomik başarılarla mümkündü. AKP döneminde ekonomi, özellikle yurt dışından pompalanan kaynak akışı sayesinde sanal bir iyileşme yaşadı. Enflasyon düştü. Bunda, petrol fiyatlarındaki artışın etkisiyle karlarını arttıran Arap sermayesinin ve 28 Şubat sonrasında Türkiye dışına kayan İslamcı sermayenin Türkiye'ye gelişinin önemli bir payı vardı. Dış borçlanma, bu gelişme "ilüzyonunun" bir diğer katalizörüydü.

AKP, sanal ekonomik kalkınmaya eşlik eden geniş çaplı medya propagandasıyla kitleleri sessizleştirmeyi başardı. Bir kalkınma efsanesi yaratıldı. Bu süreçte "reformlar" adı altında neoliberal dönüşümün hukuksal temellerini oluşturmak için fırsat doğdu. Geniş çapta yasama faaliyetlerine girişti.

Sosyal devlet adım adım tasfiye edildi.

Atatürk Türkiyesi'nin mirası ekonomik teşebbüslerin neredeyse tamamı elden çıkarıldı. Elden çıkarılmayanlar işlevsizleştirildi.

Sağlık ve eğitim tüketildi. Paralı hale getirildi.

* * *

AKP'nin tabanı homojen değildi. Bir tarafta neoliberal ekonomiden çıkar sağlayan İslamcı sermaye, AKP'den medet uman liberaller ve siyasal İslam'ın radikal unsurları, diğer tarafta kimlik politikasının marifetiyle kendi sınıfsal çıkarlarını savunmakla hiçbir alakası olmayan bir harekete; AKP'ye yönelmiş milyonlar...

Zamanla tüm bu kesimlerde rahatsızlıklar büyüdü...

Neoliberal ekonomiden çıkar sağlayan İslamcı sermaye palazlandıkça "daha fazlasını" istemeye başladı. Yolsuzlukların artması, büyük ölçüde bu artan istemlere cevap verme gayretinin bir sonucudur.

AKP'nin demokrasiyi bir amaç değil bir araç olarak görmesi AKP'den medet uman liberallerin bir kısmında hayal kırıklığı yarattı. Bu kişiler AKP'nin AB'ye adaylık sürecinde ileri adımlar atmadığı durumlarda tepkilerini dile getirdiler. Diğer bir grup "liberal" ise, AKP'yi etnik ve dinsel hatlar boyunca bir kimlik politikası yürütmeye sürüklediler...

Siyasal İslam'ın radikal unsurlarının tepkilerinin giderilmesi için ise AKP iki yönlü bir politika izledi. Bir taraftan bu kesimi memnun etmek için Türk siyasi hayatında görülmedik ölçüde büyük kadrolaşmalara girişti. Devletin her kurumu, kadrolaşmanın rezervi olarak değerlendirildi. Diğer taraftan Batı'ya karşı sembolik ve danışıklı olduğu anlaşılan bazı "çıkışlar", bir başka ifadeyle "diklenmeler" yapıldı. Böylelikle İslamcı-milliyetçi gruplara da mesaj verildi. Tayyip Erdoğan'ın "one minute" çıkışı, Hamas liderinin Türkiye'ye çağrılması, Gazze konusunda iktidarın söylemi bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Kimlik politikasının marifetiyle kendi sınıfsal çıkarlarını savunmakla hiçbir alakası olmayan bir harekete; AKP'ye yönlenmiş milyonlar ise biat ve sadaka kültürüyle sessizleştirilmeye çalışıldı. Böylelikle iktidara bağımlı bir toplum modeli yaratıldı.

* * *

Değerli okurlarım, AKP neoliberal ekonomik düzen için biçilmiş kaftandı. Hem iktidar nimetlerine sahip olması nedeniyle elinde tuttuğu rant dağıtım işlevi ve kadrolaşma politikasıyla kapital sahibi ve/veya örgütlü kesimleri; hem de kimlik politikası aracılığıyla yoksullaştırılan kitleleri elinde tutabiliyordu...

* * *

Ancak her şey AKP için güllük gülistanlık gitmiyor. Kimi yorumlara göre AKP'yi iktidara getiren sistem hem AKP'nin hem de kendi sonunu hazırlıyor.
İlk olarak yolsuzluklar açığa çıktıkça toplumsal tepki büyüyor. Kahvelerde, ev gezmelerinde, sinema çıkışlarında, maaş kuyruklarında, altın günlerinde... "bunların neresi ak?" sorusu tüm sindirme ve baskı altına alma girişimlerine rağmen yüksek sesle soruluyor.

İkinci olarak demokrasiyi amaç olarak gören bazı liberaller, AKP'nin demokrasi anlayışının ne olduğunu sonunda anlayabildiler. Bu partiden desteklerini yavaş yavaş çekiyorlar. Liberal kanatın etnikçi temsilcileri ise dış güçlerin istemleriyle uyumlu bir biçimde AKP'yi sonu etnik bölünmeye varabilecek tehlikeli bir sürece sürüklüyor. Ancak toplumda gidişat konusundaki farkındalık her geçen gün artıyor. Bu durum şimdilik iktidarı mehter takımı gibi iki ileri bir geri hamle yapmaya zorluyor ve tutarsızlıklara itiyor.

Üçüncüsü, Tekel direnişi gibi büyük hak arama hareketleri, ekonomik hakları kimliğin gölgesinden kurtarmak için büyük bir emsal oluşturdu... Bu hareketlerin başarısı, siyasetin merkezine kimliğin yerine ekonominin yerleştiği yeni bir siyaset tarzının kurumsallaşması anlamına gelecek.

* * *

Neoliberalizm her yerimizi sarmış bilmemkaç kollu dev bir ahtapot!

Çözüm konusunda umut verici kimi toplumsal gelişmelerin yaşanması, her yanımızı sarmış dev ahtapottan bir gün kurtulabilmemize yetecek mi?

Zaman gösterecek...

(Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. İlhan Uzgel, "AKP: Neoliberal Dönüşümün Yeni Aktörü", Mülkiye Dergisi, Cilt: 30, S. 252, s. 7-18.)

(Haber Ekspres, 11 Mayıs 2010)

Hiç yorum yok: