23 Haziran 2010

KİMLİK ÜZERİNE- ZAFER YAPICI


Son dönemin temel tartışmalarından biri kimlik-siyaset ilişkisi üzerinedir.
Kimliklere vurgu yapan siyaset kuramları, kültürel kimlik temsilini bireyin özgürleşmesinin belirleyeni olarak sunmaktadır. Bu kuramlara göre birey, ancak etnik, dinsel, dilsel vb. kimlik tercihleri yaptığı anda özgür kabul edilir...
Sonuç olarak bu kuramlar demokrasinin gerçekleştirebilmesinin önkoşulu olarak kimlik düzlemindeki "özgürleşmeyi" almaktadır.

* * *

Bu görüşlerden yola çıkarak geliştirilen politikaya biz "kimlik politikası" diyoruz.
Kimlik politikası hangi "kutsal" amaca dayandırılarak yapılırsa yapılsın bu politikanın temel işlevi, ekonomi düzleminde yapılan siyaseti gölgelemesidir.
Bir başka ifadeyle siyasetin konusu, kimlik vurgusuyla öylesine doldurulmaktadır ki, bu alana ekonomik taleplerin ve sınıfsal argümanların sızması imkansızlaşmaktadır.
Böylece politikanın merkezine sınıfları kesen, kendilerini sınıflarına göre tanımlamayan ve politik istemlerine ekonomik kodları yerleştirmeyen gruplar oturmaktadır.

* * *

Bu noktada temel sorularımız şunlar olmalıdır?
Siyasetin temel konusunun kimliğe dönüşmüş olması, ekonomik düzlemli bir adaletin kurulmuş olduğunun ve böylece daha farklı konulara siyaset sahnesinde yer açılabilmiş olmasının mı bir sonucudur? Yoksa ekonomik eşitsizlikler sürmesine rağmen, siyaset sahnesi bu eşitsizliği giderme yönündeki taleplerden bilinçli bir biçimde kimlik politikası aracılığıyla uzak mı tutulmaktadır?
Kimlik merkezli bir siyaset anlayışının veri olduğu bir düzen kimlerin çıkarlarına hizmet etmektedir? Bir başka deyişle, kimler böyle bir düzenden yarar sağlamaktadır?
Bu soruların cevapları, aynı zamanda kimlik tartışmalarını kimlerin, hangi amaçla başlattığı sorusunun da cevabını oluşturur.

* * *

Değerli okurlarım, ekonomik adaletsizliklerin giderek yaygınlaştığı bir süreçteyiz. Neoliberalizm aracılığıyla, ülkelerin üretim güçleri kontrol altına alınırken, sosyal-devlet anlayışına dayanarak geçmişte alınmış her önlem aşındırılıyor.
Yani uluslararası sermayenin hükümdarlığını, çalışanların, emekçilerin, emeklilerin, işsizlerin, kimsesizlerin çıkarları aleyhine güçlendirecek bir sistem adım adım inşa ediliyor.
Bu demek oluyor ki ekonomik eşitsizlikler sadece sürmüyor. Derinleşiyor da.
Böyle bir ortamda, ekonomik talepleri siyaset sahnesinden uzak tutan her süreç, neoliberal ekonomi modelinin arzu ettiği süreç oluyor...
Kimlik de tam bu noktada neoliberal patronlar tarafından araçlaştırılıyor...
Bir gün Kürt milliyetçiliği ön plana çıkarılacak. Bir gün türban tartışması...
Ve neoliberal düzen böylece sürüp gidecek.

* * *

Bu düzenden fayda sağlayanlar için arzu edilen budur!
Peki olacak olan bu mudur?...
Siz karar vereceksiniz!

(Haber Ekspres Gazetesi- 22 Haziran 2010- İZMİR)

Hiç yorum yok: