10 Aralık 2012

KRALLAR YÜZYILI- ZAFER YAPICI

Değerli okurlarım, biliyorsunuz Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bölge ülkelerine bir model ülke olarak sunuluyordu. AKP’nin iktidara geliş biçimi ve iktidara gelişi sırasında yaşadığı büyük dönüşüm, AKP’yi ABD ve AB açısından vazgeçilmez kılıyordu. Çünkü AKP’nin iktidara gelişi ve politikaları iki önemli tezi kanıtlıyordu. Birincisi Ortadoğu coğrafyasında siyasal İslam’ın serbest seçimler yoluyla iktidara taşınabilmesinin mümkün olduğunu. İkincisi, bir kez siyasal İslam iktidara taşındığında kapitalist ekonomi modeline ve büyük devletlerin çıkarına uygun hareket etmesinin mümkün olduğunu… AKP’nin iktidara geliş biçiminden dersler çıkaran Ortadoğu ülkelerinin siyasal İslamcılığı demokratik hak arayışı çizgisine yöneldi. Serbest seçimler sonrasında meşru bir iktidara sahip olacağının bilincinde olan bu hareketler hemen her Ortadoğu ülkesinde “demokrat” bir söylem benimsediler. Siyasal İslam’ın serbest seçimler yoluyla iktidara gelmesi sonrasında kapitalist sistem ve emperyalizm ile sorunlu bir çizgiyi koruması ya da bu çizgiye kayması düşüncesi Batı’yı rahatsız ediyordu. Bu nedenle iktidara serbest seçimler yoluyla taşınan siyasal İslamcılığın prototipi olan AKP güçlü kılındı. Türkiye, sıcak para akışına dayalı sanal bir ekonomik gelişme masalıyla ekonomik istikrarı sağlamış bir ülke olarak sunuldu. Oysa Türkiye'nin ileride muhtemel krizlerden mümkün olan en az hasarla çıkması için sıcak para girişlerine olan bağımlılığını azaltması gerekiyor. AKP ise bu konuda hiçbir şey yap(a)mıyor. * * * AKP modeline uygun bir biçimde “sistemle” barışık olmayan birçok Ortadoğu ülkesinde iktidar değişimleri yaşandı. Libya’da Kaddafi’nin başına gelenler, sistemden görece bağımsızlık arayışında olan hareketler için önemli bir dersti. İslamcılık iktidara gelebilirdi. Ancak iktidarda kalması Batı ile uyumuna bağlıydı. Bu aşamaya kadar AKP, muhalif hareketlerin iktidara gelme modeli olarak Ortadoğu’ya sunuluyordu. Oysa adım adım, Ilımlı İslamcılık iktidara yerleşmeye başlamıştı. Sonra ne olacaktı? İktidardakiler neoliberal ekonomi modelini izleme kaydıyla kısa vadede sıcak para akışı aracılığıyla iktidara yapıştırılabilirdi. Ancak bu durum sürdürülebilir değildi. Orta ve uzun vadede ülkelerin halklarında önemli bazı tepkiler gelişecekti. Çünkü neoliberalizmin mağduru her zaman sıradan insanlar olurdu. Eğitimi paralı hale getirilen, sağlık hizmetleri özel sigorta şirketlerine terk edilen, tüm varlıkları özelleştirilen, “sistemin” işleyişi için karın tokluğuna çalışmaya mahkum edilen halk. Halkın isyanı kaçınılmazdı. Ya halk örgütlenip, serbest seçimler yoluyla iktidara gelirse? Neoliberal ekonomi patronları bu durumu önlemek için ne yapacaktı? * * *
Bu noktada “sistem” ilk olarak yeni sanal kahramanlar yaratarak tepkileri emme stratejisi izledi. İsrail’e bağırıp çağırıp, İsrail’in istediği Suriye politikasını izleyenler, tıpkı bir çizgi film karakteri ya da pop star yıldızı gibi propaganda aygıtı aracılığıyla popülerleştirildiler. İkinci olarak yeni sistemin elitleri ve zenginleştirdikleri bir “sistem muhafızı” görevini üstlendiler. Yetki ve güçlerini sistemin korunması için çılgınca kullanmaya başladılar. Üçüncü olarak da demokratik seçimler ile iktidara gelen ve Batı çıkarlarına karşı ılımlı kılınan İslamcılığın iktidarda kalmasını garanti altına alacak otoriter uygulamalar gözlenmeye başladı. AKP, başkanlık sistemiyle yönetilen hiçbir medeni ülkede görülmeyen yetkileri devlet başkanına veren bir yönetim sistemi değişikliğini gündeme getiriyor. Mısır’da seçimle işbaşına gelen siyasal İslamcı Muhammed Mursi, İsrail ve ABD’ye yanaşırken aynı zamanda kendisini seçilmiş bir firavuna dönüştürüyor. Mısır’da cumhurbaşkanı kararları feshedilemez nitelikte olacak ve yargı denetimine tabi tutulmayacak… Mursi tepkiler nedeniyle iki adım ileri, bir adım geri gitse de bu büyük yetkileri orta vadede tekeline almak zorunda… Sistemin işleyişi için… * * * ABD’nin son süreçte her zaman kendi yandaşı antidemokratik rejimleri savunduğu oysa kendi çıkarına uygun hareket etmeyen Ortadoğu ülkelerini demokrasi kartıyla eleştirdiği; bu durumun ABD dış politikası açısından büyük bir çelişki olduğu iddia edilirdi. Artık bu çelişki yok. Demokratik seçimlerle ve/veya ihtilallerle iktidara taşınan siyasal İslamcılar da krallaşıyor… Ortadoğu’da 21. yüzyıl da böyle giderse krallar yüzyılı olacak! (HABER EKSPRERS GAZETESİ-10.12.2012)

Hiç yorum yok: