18 Kasım 2013

En Hakiki Yol Medeniyet Yoludur- Zafer Yapıcı

Tarikatlar tıpkı bugün olduğu gibi geçmişte de gerçek amaçlarından uzaklaşarak dinsel sömürü unsurları haline gelmişlerdi. Devletin geleceğine siyasal olarak yön verme hedefini giderek artan bir biçimde sahipleniyorlardı. Tarikatlar, Cumhuriyetin ilanından sonra da bu yaklaşımlarını Menemen olayı ve Şeyh Sait Ayaklanması örneklerinde olduğu gibi şeriattan yana tavır alarak sürdürdüler. İşte bu süreç karşısındadır ki Mustafa Kemal Atatürk, “Efendiler ve ey millet; biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır (yoludur)”, “Biz medeniyetin ilim ve fenninden kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımıyoruz” sözlerini söylemiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş ve laik yönetim yapısını ortaya koymuştur. Ve 30 Kasım 1925 tarihinde; “Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar ile Bazı Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve bazı geleneksel unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır. * * * Bugünkü iktidar sahipleri deha önceleri ne demişti: “Ne mutlu Türküm diyene lafını her yere yaza yaza Türkiye ilkel hale dönüşmüştür. Tarih boyunca görülmüştür ki, en birleştirici unsur dindir”, “Türklük bir alt kimliktir”, “Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm’i almış ve kitlelere zorla dikte edilmiştir”, “Türkiye’de cumhuriyetin sonu geldi, kesinlikle laik sistemi değiştireceğiz.”, “ Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.” * * * 2013’ün Kasımı… Aradan 88 yıl geçti. TBMM’ye türbanı soktular. Andımızı kaldırdılar. Atatürklü Türk bayraklarını yasadışı ilan ettiler. “Bu ülkede ulusalcı mulusalcı yok” dediler. Onuncu Yıl Marşımıza dil uzattılar. T.C.’yi kaldırdılar. “Ne mutlu Türküm diyene” demeyi içlerine sindiremediler. Laik eğitimi, 4x4x4 dinsel eğitimle silmeyi hedeflediler. Şimdi de AKP milletvekili ve eski CHP’li sosyal demokrat (!) Haluk Özdalga, “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanunun” herhangi bir ihtiyacı karşılamadığını iddia ederek yürürlükten kaldırılmasını istedi. Sosyal demokrat (!) Özdalga gerekçesinde kanunun demokratik hukuk devletinin temel ilkelerinden din ve inanç özgürlüğüyle bağdaşmayan yasaklar getirdiğini söylüyor… Değerli okurlarım, söyleyen kim? Haluk Özdalga. Söyleten kim? AKP Zihniyeti… Son derece düşündürücü değil mi?... Şaşmıyorum 25 Kasım 1925 tarihinde çıkarılan bu yasanın aradan 88 yıl geçtikten sonra 30 Kasım 2013 tarihinde, yani bu ay sonu TBMM’nin gündemine gelebilmesine!... Burada muhalefet partisi MHP’nin ve ana muhalefet partisi olan CHP’nin içindeki ulusalcı ve Kemalist olan milletvekillerine çok ama çok iş düşüyor. Atatürk’te birleşen aydınlara, partilere, demokratik kitle örgütlerine, “Ne Mutlu Türküm”, “Ben de Milletim”, ben de Türk Milletinin bir yurttaşıyım diyebilen gencine, yaşlısına, kızına, erkeğine… …Çok ama çok iş düşüyor. Türkiyemizi Ortaçağ karanlığına sürükleyecek adımlar atılıyor.(HABER EKSPRES GAZETESİ-18-11-2013) ZAFER YAPICI

Hiç yorum yok: