27 Ocak 2014

Ekonomik Kriz Kapıda Mı?- Zafer Yapıcı

Değerli okurlarım, Türkiye ekonomisi oldukça sıkıntılı bir süreç içinde. Hatta bazı ekonomistler bu sürecin aslında adı konulmamış bir kriz olduğunu ifade ediyorlar. Döviz önlenemez bir şekilde yükselmeye devam ediyor. T.C. Merkez Bankası 3 milyar doları aşan bir müdahalede bulundu. Ancak dövizdeki yükseliş eğilimi engellenemedi. Rakamlar ortada. Son bir yılda Türk lirasının değer kaybı % 24’ü aşmış. Aslında büyük bir devalüasyon anlamına geliyor bu. Kurlardaki yükseliş öncelikle dövizle borçlananları vuruyor. Firmaların birçoğu döviz borçluluğu içinde… Dahası, petrol, doğalgaz gibi ara malların fiyatlarındaki artışlar, firmaların uluslararası piyasalardaki rekabet gücünü azaltıyor. Düşük kurdan yararlanma ihtimalini zayıflatıyor. Seri iflaslar beklenmeye başladı. Benzer bir şekilde üretim maliyetlerinin ürün fiyatlarına yansıması kaçınılmaz olunca enflasyon hissedilir bir şekilde artıyor. Bu yansıtmayı gerçekleştirmemeyi seçen firmaların büyük bir kısmı ise işgücünün boğazından kesiyor. Şirketler karlılıklarını ve rekabet edebilirliklerini yitirdikçe küçülme eğilimine girerler. Bu durum da işsizliği daha da arttıracak gibi. Türkiye, tüketim malları konusunda da dışa bağımlı bir ülke oldu. Bilgisayar, televizyon, otomobil gibi ürünlerin fiyatlarında döviz kurlarındaki değişime bağlı olarak artışlar gerçekleşiyor. Enflasyonu tetikleyecek bir diğer faktör ortaya çıkıyor. Ayrıca Türkiye’de AKP’nin enflasyon sepetiyle oynayarak enflasyonu olduğundan düşük gösterme politikası da sürüyor. Dolayısıyla pazar enflasyonu, resmi rakamlardan hep fazla çıkıyor. Oysa sabit gelirlilerin maaş zamları resmi enflasyon rakamları temel alınarak veriliyor. Yaratılan yetkili fason sendikaların misyonları gereği hükümetle pazarlıkta figüran rolünü oynamaları, toplu sözleşme süreçlerinde zam oranlarını resmi enflasyon rakamlarının bile altında tutuyor. Böylelikle maaşları enflasyon karşısında erimediği iddia edilen oysa sürekli eriyen geniş bir kitle oluşuyor… Nitelikli işgücünün yetiştirilmesinden sorumlu kurumlar olan üniversitelerin durumu bile içler acısı. Akademik personelin maaşında AKP iktidarı süresince yaşanan büyük erime iktidara yakın bir düşünce kuruluşu olan SETA tarafından bile kabul edilir halde. Hükümet yetkilileri akademisyenlerle görüşmekten kaçıyorlar. Yandaş sendikalar minderden kaçıyorlar. Oysa gelişmenin motoru bilimdir. Türkiye’de bilim adamları bile yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa vah halimize. Bu koşullarda bile başbakan “artık üniversiteler özgür” diyebiliyor… Halktan toplanan vergilerin tırlarla savaş lordlarına aktığına yönelik kuvvetli iddialar havalarda uçuşuyor. Hükümet kendini denetleyecek her mekanizmayı tasfiye ederek iddiaları savuşturmaya çalışıyor. Hükümet piyasalarda istikrar algısını korumanın zorunlu olduğunu görüyor. Ancak bu algıyı baskı yoluyla oluşturmak istiyor. İnterneti sansürleyen yasal düzenlemeler gündemde. Sosyal güvenlik sistemi her gün bir darbe daha yiyor. İnsanlar özel sigortalara yönlendiriliyor. Anjiyo ve sezaryen tasarruf tedbirlerine takılırken, belki bir yerlerde yeni ayakkabı kutuları dolduruluyor. Biz emekliler, memurlar, işçiler… zaten hep krizdeydik. Kriz çıkmıyor. Derinleşiyor…(HABER EKSPRES GAZETESİ-27.01.2014) Zafer YAPICI

Hiç yorum yok: