27 Mart 2007

CUMHURBAŞKANI SIFATIYLA ANDİÇMEK - ZAFER YAPICI

















(Nuri Kurtcebe, Cumhuriyet, 27.03.2007)

Değerli okurlarım, Anayasamızın 103. maddesi gereği Cumhurbaşkanı, görevine başlarken TBMM önünde andiçer. Bu and Cumhurbaşkanı’nda olması gereken nitelikleri açıklamaktadır. And bölüm bölüm aşağıda yer almaktadır. Parantez içlerinde de, Cumhurbaşkanlığına aday bir zihniyetin andın içeriğine aykırı yaklaşımı, zihniyetin temsilcilerinin açıklama ve uygulamalarından örneklerle aktarılmıştır. And şöyle başlar:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, (“Türklük bir alt kimliktir/ Türkiye eyaletlerle de yönetilebilir/ Osmanlı eyaletler sistemi gibi bir sistem Türkiye’de uygulanabilir/ Yahu, milletin bütünlüğü ‘ne mutlu Türküm diyene’ ifadesiyle sağlanır mı?/ Ancak bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir, aksi takdirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir/ Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamaktadır. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır” diyen zihniyet.)

Anayasaya, (Erdoğan’ın “bu anayasanın değiştirilmesi lazım, cumhuriyetin, laikliğin, milliyetçiliğin dini temellerde yeniden düzenlenmesi lazım” diyen Başbakanlık Müsteşarı’nın söylemlerine destek çıkıp, “seninle beraber geldik, beraber gideriz” sözleri/ Meclis Başkanı’nın “Anayasa ilkeleri arasında hiçbirisi öncelikli olmayacak” sözleri/ “Haremlik-selamlık ayrışması demokratik bir haktır” diyen zihniyet.)

…Hukukun üstünlüğüne, (Danıştay’a, Yargıtay’a ‘diyanete sor’/ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ‘ulemaya sor’ diyen zihniyet./ Terörle mücadele yasasının 6. maddesinde ‘sayın’ dediği kişiye af çıkarmaya yönelik bir bölüm yerleştirmeye çalışmış zihniyet./ “Türkiye’deki hukuk, yani medeni, ceza, ticaret hukuku halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış ve zorla halka dikte edilmiştir” diyen zihniyet)

…Demokrasiye, ( “Bence demokrasi bir amaç değil, bir araçtır” diyen zihniyet)

…Atatürk ilke ve inkılâplarına ve laik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma, (“Türkiye, kendisine din olarak Kemalizm’i almış ve Kemalizm kitlelere zorla dikte edilmiştir/ Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu. Sen bunun önüne geçemezsin ki” diyen zihniyet)

…Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, (15 yıldır 30 bin kişinin ölümünün sorumlusu olan bir kişiye iki defa ‘sayın’/ Kendi askerine, ‘askerlik yan gelip yatma yeri değildir’/ Vatandaşına, ‘ananı da al git’/ Şehitlere ‘kelle’ diyen zihniyet./ Devletteki kadrolaşmayı hızla sürdüren/ Türbanı kaldırmak için ‘parlamentoda mutabakat lazım, mutabakat yok’ deyip de, ‘Cumhurbaşkanı’nı biz bildiğimiz gibi seçeriz’ diyen zihniyet)

…Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma (Danışmanına, kendisi hakkında ‘onu kullanın, mazgaldan aşağıya süpürmeyin’ dedirten/ ‘El Kadı’ya param kadar kefilim’ diyen/ Hikmetyar’ın önünde diz çöken/ ‘Anıtkabir’de sap gibi duruyorlar’ diyen zihniyet)

Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” (“Amaca ulaşmak için gerekirse papaz cüppesi giyerim” diyen zihniyet)

Değerli okurlarım, “parantez içindekileri” düşünüp, uygulayıp, tersini namus üzerine yeminlerle sahiplenir görünmek sizce ne anlama gelmektedir? Böyle bir zihniyet taşıyıcısı, Cumhurbaşkanı sıfatıyla andiçebilir, bu makamın görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirebilir mi?...İçilen and, gerçekten onurun bir ifadesi olabilir mi?

Yolsuzluğa, yoksulluğa ve yandaşlığa göz yuman, Cumhuriyetin yapıtlarını yok etmeye çalışan, Cumhuriyetin kurumlarına saldıran, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan, üniversiteleri cemaatleştirmek isteyen, halkı ile kavga eden, dilini yerinde kullanamayan, dış politikada onurumuzu koruyamayan, ulusal çıkarı savunmada etkin olamayan, AB, IMF, ABD’nin isteği doğrultusunda politika yürüten, BOP’un eş başkanı olma utancını gururla ifade eden bu zihniyetteki birileri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Olmasına da müsaade edilmemelidir!

CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal “Sadece cumhurbaşkanının önünde Türk Bayrağı eğilir…Öcalan’a ‘sayın’ şehitlerimize de ‘kelle’ diyen bir insanın önünde Türk Bayrağı eğilemez, eğilmez, eğilmez…Hangi el, hangi vicdan eğebilir o bayrağı? Cumhurbaşkanı o, onun önünde eğilir, çünkü en temiz, en ahlaklı, en güvendiğimiz, şerefimiz, onurumuz, haysiyetimiz, milli duygularımız, mefahirimiz, tarihimiz, geleceğimiz olacak, öyle birisi gelsin eğelim bayrağımızı” demekle Cumhurbaşkanlığı makamının ne denli önemli ve yüce bir makam olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Sancak bir milletin simgesidir, onurudur, şanıdır. O yalnız Cumhurbaşkanı’nın önünden eğilerek geçer. Bayrağımızın, yeminine sadık bir cumhurbaşkanının önünden eğilerek geçmesi bizi gururlandırır. Tıpkı, Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in önünden geçerken gururlandığımız gibi. Yoksa “parantez içindeki” zihniyetin sahibi bir cumhurbaşkanının önünden al sancağımızın eğilerek geçmesi, Türk Milleti’nin böyle bir zihniyet önünde eğilmesi anlamına gelir. Bu durumda, şerefimiz, onurumuz, gururumuz incinecektir…

Onurumuza sahip çıkalım. Cumhuriyeti “paranteze almadan”, koyu harflerle bir gelecek yazalım milletçe.

Geç olmadan…

(Haber Ekspres, 27 Mart 2007)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

BağımsızMedya www.bagimsizmedya.blogcu.com