08 Mayıs 2007

AKP DEMOKRASİSİ Mİ, ÇAĞDAŞ (LAİK) DEMOKRASİ Mİ? - ZAFER YAPICI




Değerli okurlarım, 4.5 yıldan beri iktidardaki zihniyet, kendince oluşturduğu arızalı demokrasi anlayışını çağın yeni demokrasi anlayışı gibi sunup halka dikte ettirmeye çalışmaktadır. Cumhuriyeti, laikliği ve çağdaş demokrasiyi bir taraftan tahrip edip, diğer taraftan da birbiriyle kavgalı gibi göstererek gerici bir sözde demokrasi anlayışında ısrar etmektedir.

Siyasal iktidar, demokrasinin gereklerini görmezlikten gelip demokrasiyi araçlaştırmaktadır. Onun işine yarayan kısmını savunuyor görünüp geri kalan kısımlarını göz ardı ederek, sadece kendi zihniyetinin sözde demokrasisini güçlendirmektedir!

Bu süreçte, cumhuriyet, laiklik, Anayasa ve çağdaş demokrasi karşıtlığı büyümektedir. Ve bu karşıtlık vasıtasıyla demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olan Atatürk Türkiyesinin temel yapısı değiştirilmek istenmektedir. Bu amaca yönelik örneklere beş yıla yakın süredir hepimiz şahidiz.

Siyasal iktidar ve yandaşları tüm bunları yaparken pişkince millet iradesine gönderme yapmaktadırlar. “Özde” tarikat liderlerinin çıkarlarına eşitledikleri millet iradesine. “Sadaka kültürü” yaratarak, sahip olmaya çalıştıkları millet iradesine…

Artık milli iradeyi bile satın alınacak eşya gibi gören bu zihniyetten kurtulmanın zamanı gelmemiş midir?

Değerli okurlarım, Temmuz 2005’den itibaren CHP Genel Başkanı, sonra da Cumhurbaşkanı, Kuvvet Komutanları, Genel Kurmay Başkanı, rektörler ve sivil toplum örgütleri cumhuriyetin ve Türk milletinin karşı karşıya olduğu tehditleri netlikle ortaya koymuşlardır. Bu bilinç yaratmıştır 14 Nisanları, 29 Nisanları, 5 Mayısları…

Milyonlar artık meydanlardadır. Uyanış, Türk milletinin Atatürk ilke ve devrimlerini ve demokratik, laik sosyal hukuk devleti olan Türkiye cumhuriyetini sonsuza değin koruma ve yüceltme kararlılığında olacağının açık ilanıdır! Türk gençliği, Türk kadını, Türk milleti, gücünün; görev ve sorumluluklarının artık daha çok farkındadır…

Çağdaş demokrasiyi sahiplenen bu çoğunluk, demokrasi ile laikliğin birbirlerini gerektirdiğinin bilincindedir. Bu bilince göre demokrasi, ancak ve ancak laikliğin bulunduğu yerde vardır. Demokrasi her şeyden evvel siyasal erdemdir. Siyasal erdem ise en başta yurt sevgisi. Yurt çıkarlarını, kişisel çıkarların üzerinde tutmaktır. Bencillikten, tutkulardan, hırs ve isteklerden, aç gözlülükten fedakarlıktır.

Bu yüzden AKP zihniyetinin çıkarcı ve takiyeci demokrasi anlayışı ile, halkın demokrasi anlayışı arasında benzerlik değil karşıtlık vardır…

Onların demokrasi anlayışı cumhuriyeti, laikliği, çağdaş demokrasiyi dışlayan bir demokrasi anlayışıdır. Tarikatlar demokrasisidir, kapkaç demokrasisidir. Halkın değerleriyle didişip, halkın haklarını sömürerek, dış desteklerle mağdur edebiyatı yapma demokrasisidir…

Oysa bizim, milletçe paylaştığımız ve her geçen gün daha da büyüttüğümüz demokrasi anlayışımız; yani çağdaş demokrasi bunun tam tersi bir bilince işaret eder.
Ancak çağdaş demokrasiyi takiyeci sözde demokratlar karşısında savunmak zordur. Üstelik yandaş tekelini, iktidar gücünü, dış desteği, borsa baskısını arkasına almış sözde demokratlar karşısında daha zordur. Kararlılık gerektirir. Birlik gerektirir. Doğru yerde, doğru ilkelerde bütünleşme gerektirir.

Yani çağdaş demokrasiyi, cumhuriyeti savunabilme konusunda tek yol birliktir, bütünleşmedir. Ama asıl önemlisi bu birleşmenin içeriğidir. Önemli olan doğru yerde, doğru ilkelerde bütünleşmektir. Halk olarak doğru ilkeleri kendine bayrak yapan doğru siyasi partide bütünleşmektir…

Açıkça ifade ediyorum. Bu ilkeler Atatürkçülük, siyasi parti de Atatürk’ün diğeri Cumhuriyet olan iki büyük eserinden biri olarak saydığı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Gerek AKP iktidarının uygulamaları karşısında halktan yana onurlu ve kararlı duruşu, gerekse yoksulluk, yolsuzluk ve yandaşlık karşısında önerdiği kaynağı Atatürk ilke ve devrimleri olan çözüm reçeteleri CHP’yi bu konuma taşımaktadır…

Böyle bir gidişat içinde, günümüz siyasal iktidarının seçimler sonrasında “küçük koalisyon ortağı” bulma gereksinimiyle de ilişkilendirilen sığ birleşmeleri, cumhuriyet bilinciyle ilişkilendirerek sunmak büyük bir yanılgıdır. İlkeleri oynak, siyasal duruşu kaypak, cumhuriyet bilincini büyütenlerle önce alay eden sonra oy kaygısıyla söz konusu uyanışı sahipleniyor görünen, çağdaş demokrasiye kıyasla AKP’nin demokrasisine daha yakın, ulusalcı tasavvuru netleşmemiş unsurların biraraya gelmesi meydanların arzuladığı birleşme değildir. Her birleşme umut değildir!

Anahtar hangi ilkeler etrafında, hangi kararlılıkla birleşildiğindedir! AKP demokrasisi karşısında çağdaş (laik) demokrasiyi yeniden hakim kılma noktasında önemli olan budur!

İşte bu bilinçle 14 Nisanları, 29 Nisanları, 5 Mayısları daha da geliştirmeliyiz. Gelin bu özgürlük, umut ve demokrasi dalgasını tüm Türkiyemize yayalım. Türkiyemizin 81 ilinde aynı gün aynı saatte il merkezlerindeki Atatürk anıtları önünde haykırışımızı devam ettirip sandıkta umudumuza ulaşalım.

Var mısınız?

(Haber Ekspres, 8 Mayıs 2007)

Hiç yorum yok: