20 Mayıs 2008

"OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL" - ZAFER YAPICI

Başbakan Recep Tayip Erdoğan geçtiğimiz günlerde bir dizi açılış yapmak üzere gittiği Adana'da halka şöyle seslendi: "Biz gittiğimiz her yerde öyle bir iki değil, onlarca tesis açıyoruz. Daha önce onlarca yılda birçok hükümetin gerçekleştiremediklerini yapıyor, yollar, hastaneler, okullar, fabrikalar, işyerleri açıyoruz. Bugün de bunun için Adana'dayız. Adana'da 5-6 yılda, sağlık ve eğitim başta olmak üzere önemli yatırımlar yapıldığını, çağdaş adımlar atıldığını görüyoruz. Bu nedenle kimse bize yoksulluğu bahane etmesin. Biz ders kitaplarını veriyoruz. Annelere eğitim parası veriyoruz, çocuklarınızı okutun, eğitimi sağlayın diye. Sağlıkta da artık eski sıkıntı yok."

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürüyor "Biz sosyal devletiz. Her alanda adaleti sağlamak, herkes için demokrasiyi işler hale getirmek için uğraşıyoruz. Bunu da yaptığımız işlerle görüyoruz. Bugün de bunun için Adana'dayız."

Değerli okurlarım, başbakan bunları söylerken Ankara'nın göbeğindeki Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nde, hemşire sayısının yetersiz kalmasından dolayı 150 yatak kapatıldı.

Çünkü Sağlık Bakanlığı hastanelerinde farklı mevzuat sebebiyle ücret farklarının bulunması hemşireleri istifaya sevk ediyor. Mevzuat sorunları, sağlık sistemini çökertiyor.

İzmir'deki hastanelerin acil servisleri AKP hükümetinin uyguladığı sağlıkta dönüşüm programıyla "acillik" duruma düştü. Buca, Karşıyaka, Alsancak ve Bornova Devlet Hastaneleri; Bozyaka, Tepecik ve Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ile Ege ve Dokuz Eylül Üniversite Hastaneleri'nde yapılan gözlemler, acil servislerin hasta yükü altında ezildiğini ortaya koyuyor.

Şimdi başbakana ve sağlık bakanına sormak istiyorum. Onlarca yıldır hizmet veren bu hastanelerin sorunlarını görmezlikten gelerek veya hiçe sayarak; övünerek yeni hastaneler açıyoruz demenin hangi mantıksal izahı olabilir?

Aynı uygulamaları okullar için de yapmıyor musunuz? Ya üniversiteler için? Hangi üniversitenin altyapı sorununu çözdünüz de yenilerini açmaya cesaret ediyorsunuz?

Başbakan iktidara geldiği günden bugüne, cumhuriyetin kurumları ve stratejik öneme sahip tüm işletmeleri özelleştirme adı altında çoğunlukla yabancılara sattı. Bu değerlerin elden çıkarılmasına yönelik halkın tepkisi çoğalınca, yaptıklarını örtbas etmek için her gittiği yerde, iş adamlarının kurduğu fabrika ve işyerlerinin sanal açılışlarını yapıyor. Türkiye'de hiçbir iktidarın yapamadığını yapıyorum imajını vermeye ve halkın bu yöndeki direncini kırmaya çalışıyor.

Ancak devlet, üretime dayanan bir ekonomi mantığıyla yönetilmediğinden, açılan fabrikalardan çok daha fazlası kapanıyor...

İşsizlik çığ gibi büyüyor. Herkes borçlu. Toplum kredi kartlarının "minimumunu" bile ödeyemeyip, maksimum hızda uçuruma sürükleniyor...

Son zamanlarda başbakan sosyal devlet kavramını sık sık konuşma metinlerine almaya başladı. Ama dünya görüşüne ve uygulamalarına baktığınızda yine her şey bildiğiniz gibi... Görünen o ki başbakan yine takiye yapıyor...

Bunu da nereden çıkarttın demeyiniz. Bunu ispat etmek için Adana'da konuşma yapılan meydandan uzaklaşmaya bile gerek yok.

Başbakan, yukarıda aktardığım konuşmasında "Biz sosyal devletiz. Her alanda adaleti sağlamak, herkes için demokrasiyi işler hale getirmek için uğraşıyoruz. Bunu da yaptığımız işlerle görüyoruz" dedi mi? Dedi...

Bu sözlerin ardından aynı meydanda Gülseren Topçu adlı bir bayan "Kızımın servis parasını ödeyemiyorum"; Ercan Karakaya isimli bir kişi de "İşsizim, açım, iş istiyorum" sözlerinin ertesinde polis tarafından alandan uzaklaştırıldı mı? Uzaklaştırıldı.

Ardından başbakan "kimse bize yoksulluğu bahane etmesin. Biz ders kitaplarını veriyoruz. Annelere eğitim parası veriyoruz, çocuklarınızı okutun, eğitimi sağlayın diye. Sağlıkta da artık eski sıkıntı yok." dedi mi? Dedi.

O zaman Başbakan'a şu sözü söyleme hakkımız doğmuyor mu? "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol..."

Değerli okurlarım, sosyal devletin hedefi, kişinin maddi ve manevi gelişmesini sağlamak, ona hizmet etmektir. Bireyi siyasal toplumun amacı olarak gören sosyal devlet; insanı, toplumun ve devletin emrinde bir araç olarak kabul eden tüm totaliter ve otoriter görüş ve uygulamaları reddeder.

Sizce de başbakanın sosyal devlete bakış açısı; insanı siyasal otoritenin emrinde bir araç olarak görmekten ibaret değil midir?...

Sayın Başbakan, açlar, yoksullar, işsizler, kimsesizler size yoksulluklarını, ihtiyaçlarını, sorunlarını söylemeyecekler (sizin deyiminizle bahane etmeyecekler) de kime söyleyecekler, kime dert yanacaklar? Halkın bu söylemlerinden niçin rahatsız oluyorsunuz? Neden tedirgin oluyorsunuz? Neden yurttaşların konuşmalarını engelleyip onları susturuyorsunuz? Bu nasıl demokratlıktır? Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Bu nasıl bir sosyal devlet anlayışıdır? Bu nasıl bir adalet anlayışıdır?

Değerli okurlarım, Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin güvene, huzura, paylaşmaya, dayanışmaya, cumhuriyet bilinciyle bütünleşmeye ve sosyal devlete ihtiyacı var...

Tüm bunlar için öncelikli olarak da olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir yönetim kadrosuna...

(Haber Ekspres, 20 Mayıs 2008)

1 yorum:

cenani1951@gmail.com dedi ki...

Sayın Yapıcı,
Yazınızda sergilediğiniz, Nazi propoganda sistemini anımsattı. Ama sokakta yoksunuz ki, yalanları tek tek anlatmak zorundayız. Sokakta olmak gerekir. Ne yazıktır ki bizim taraf koltuk derdinde, mevcut siyasi pozisyonunu koruma derdinde.
Saygılarımla.
Mehmet Cenani Aykut