27 Eylül 2010
Claudia Roth'un açıklamaları- Zafer Yapıcı
Bazı kişiler vardır, kişilikleriyle, duruşlarıyla güven verirler. "O ne söylerse doğruyu söyler. Onun söylediği doğrudur" dersiniz. İnanırsınız.
Bazı kişiler vardır, o sözleri o kişilerin söylemesi, sözlerin yanlışlığının bir göstergesi haline gelebilir. "O söylemişse yanlıştır. O söylemişse kötüdür" dersiniz. İnanmazsınız. Hatta bazen onların kötülediği kişi, kurum ve fikirlerin doğru kişi, kurum ve fikirler oldukları; onun övdüklerinin de yanlışlarla dolu olduğu konusunda gerekçeli bir önyargıyla doldurursunuz zihin haritanızı...
* * *
Sizinkini bilmem ama benim zihnimde Claudia Roth, ikinci grup kişiler arasında en ön sıralarda yerini alıyor.
Bu durum Roth'a karşı kişisel husumetimden yahut nedeni belirsiz bir nefretimden değil yıllar boyu Roth'un Türkiye konusunda sergilediği politik tutumundan kaynaklanıyor...
Roth, Alman Yeşiller/Birlik 90 Partisi'nin Eşbaşkanı...
Türkiye'yi bir sömürge ülkesi haline dönüştürme mücadelesinin 2000'li yıllardaki öncülerinden...
Bakın Roth, son yıllarda Türkiye ile ilgili neler söylemiş:
"Kürt sorununun çözümünde silahsızlanma, af uygulaması ve topluma yeniden entegre edilmek önemlidir." ( http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=273140&yazarid )
Açıkça Roth, Türk devletinin silahsızlanmasını barış için bir önkoşul olarak sunan PKK çizgisini AB perspektifinden doğrulamış oluyor!
Roth, bir plebisit haline dönüşen referandumu demokratikleşme yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriyor. Referandumda kendisi oy kullanacak olsa kesinlikle "evet" diyeceğini söylüyor...
"Anayasa Mahkemesi'nin hükümete muhalefet rolü oynadığını görüyorum. Daha fazla demokrasi için mücadele verilmeli ve bu anayasa değişikliği ile mümkün" sözleriyle yargı sistemi üzerinde yürütmenin hakimiyet kurma çabalarını demokratik bir adım olarak sunan AKP çizgisini olumluyor. Sanki bu konuda yetki sahibiymiş gibi referandumdan "evet" çıkmasını Türkiye'nin AB'ye girişinin önkoşullarından biri olarak sunuyor. (referandum.samanyoluhaber.com/h_444542_roth-katilabilecek-olsaydim.html)
* * *
Peki Roth, Kılıçdaroğlu konusunda neler söylüyor:
"Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşmede çok farklı görüşler dile getirildi. Bunu Türkiye'deki muhalefet için ümit dolu yeni bir başlangıç olarak görüyorum."
"Türkiye'nin en önemli sorunu, Kürt sorununun barışçı ve siyasi yollardan çözülmesi. Bu konuda Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP içinde de şimdi farklı bir hava esiyor."
* * *
Roth, bakın Deniz Baykal ve CHP hakkında neler söylemiş:
"Deniz Baykal bazen o derecede aşırı gerici bir tavır sergiliyor ki, MHP'nin bile onlardan daha fazla geliştiğini, ilerlediğini söyleyebiliriz". (27 Mart 2010, Star Gazetesi)
CHP eski genel başkanı Deniz Baykal, Avrupa perspektifi yönünde çaba harcamadı. Avrupa'ya ve azınlıklara karşı zaman zaman sert söylemlerde bulundu." (22 Eylül 2010, Hürriyet)
* * *
Değerli okurlarım, görülüyor ki Kılıçdaroğlu'nun önünde bir seçim var.
Ya Roth'un seslendirdiği edilgenleştirici, demokrasi karşıtı ve sömürgeci anlayışa uygun hareket edecek.
Ya Roth'un ülke çıkarlarını emperyalizme karşı savunduğu için ötekileştirdiği Deniz Baykal'ın proaktif, demokrat ve halkın çıkarlarını merkeze alan anlayışına.
İki anlayışa aynı anda sahip çıkması mantıksal olarak imkan dışı!
* * *
Kılıçdaroğlu bu tarihsel ikilemden çıkışta doğru yolu bulabilecek mi dersiniz?
(hABER eKSPRES gAZETESİ- 27 eYLÜL 2010)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder