20 Eylül 2010

TİMSAH VE GUGUK KUŞLARI - ZAFER YAPICI

Borsa yükselsin diye referandumda evet diyenler...

İstikrar diye referandumda evet diyenler...

"Aman dış ülkelere nasıl izah ederiz" diye referandumda evet diyenler...

İşinde yükselmek için referandumda evet diyenler...

Hayır oyumu çevreme nasıl izah ederim diye referandumda evet diyenler...

Beş kuruş sadaka karşılığında referandumda evet diyenler...

Vatanı sattırmayız diyenlere tepki olsun diye referandumda evet diyenler...

İktidarın bir ucundan tutabilmek için referandumda evet diyenler...

Demokrasiyle faşizmi ayıramayacak kadar cahilleşmiş olup aynı anda entelektüel görünmeyi becererek referandumda evet diyenler...

"Siz bizden değilsiniz. O zaman faşist misiniz? Demograaaaaaaaaassiiiiiiiii" diyerek referandumda evet diyenler...

Hatta sırf birilerinin yalakası görünme şerefine nail olmak için referandumda evet diyenler...

Ülkücüyüm diye diye referandumda evet diyenler...

Solculukta mangalda kül bırakmayıp referandumda evet diyenler...

Irkçılıkta sınır tanımayıp aynı anda insan hakları savunucu olmayı becererek (!) referandumda evet diyenler...

Fason sendikacı olup referandumda evet diyenler...

Yalaka şarkıcı olup referandumda evet diyenler...

Tırsa tırsa referandumda evet diyenler...

Türbanı oyuncak edip referandumda evet diyenler...

Türbanı oyuncak ettirip referandumda evet diyenler...

Susarak, susturarak referandumda evet diyenler...

Cennete gitme vaadine balıklama atlayıp referandumda evet diyenler...

Bir oraya bir buraya kıvırıp referandumda evet diyenler...

Hiç bir şeyin farkında olmadan referandumda evet diyenler...

Yeni ihaleler için referandumda evet diyenler...

Daha büyük rantlar için referandumda evet diyenler...

"Hizmet" gelsin diye referandumda evet diyenler...

"Hizmet" gitmesin diye referandumda evet diyenler...

Evet dediğinden utanarak referandumda evet diyenler...

"Mezarından kalkıp" referandumda evet diyenler...

Atlantik ötesi talimatlara uyarak referandumda evet diyenler...


* * *

Her yanımızda, sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda bunlardan görüyoruz.

Neden mi?

Çünkü yeni bir "insan tipinin" devlete hakim olan grup yardımıyla inşa edildiği bir toplum mühendisliği sürecinin tam ortasındayız.

Kişiliğini, onurunu, temel değerlerini yitirmiş bir insan tipi.

Sadece kişisel çıkar odaklı ve çoğu zaman uzaktan kumandalı bir insan tipi...

* * *

Çok mu ağır konuşuyorum?

Haksız mıyım?

Timsahın dişlerinin arasından yiyecek artıklarını temizleyen guguk kuşları vardır;
bilir misiniz?

Karınlarını doyururken aynı zamanda timsahın dişlerini de temizlemiş olurlar.

Bugün iktidarın artıkları ile beslenmeye alıştırılan ve bunun karşılığında tüm pislikleri "demokrasi oyunuyla" paklayan bir zümre var...

Neredeyse vatan kadar büyük bir zümre (!)...

Bu zümredekilerin kiminin yemeği kimlik. Kiminin kimliği yemek!

Kimileri devasa artıkları topluyorlar. Büyük bir kısmı da görünmeyecek kadar küçük olanları...


* * *

Görülüyor ki bu düzenin sona ermesi ya timsahın yemeğinin bitmesine bağlı ya da guguk kuşlarının timsahtan beslenmekten vazgeçmesine...


* * *

Bir gün timsahın dişlerinin arasındaki artıkları guguk kuşlarına yedirerek paklandığını değil yemeğini kuşlarla paylaştığı için aklandığını görebilecek miyiz?

Ne dersiniz?...


(Haber Ekspres, 20 Eylül 2010)

Hiç yorum yok: