28 Kasım 2010

Nato'nun Füzeleri- ZAFER YAPICI


Beklenen oldu...

19-20 Kasım 2010 tarihinde Lizbon'da gerçekleşen NATO zirvesinde, ABD Ulusal Füze Savunma Sistemi'nin NATO bünyesine alınmasına karar verildi.

Ancak bu karar NATO'ya üye 28 ülke tarafından alınan bir ilke karar. Karar sadece füze savunma sisteminin NATO bünyesinde kurulacağını ifade ediyor.

Füze savunma sisteminin hangi NATO ülkesinde, hangi şartlarda kurulacağı, sistemin komutasının kimde olacağı, sistemin mali yükümlülüğünün hangi ülke ya da ülkeler grubu tarafından karşılanacağı gibi esas tartışmalı konuları erteliyor!

* * *

16 Kasım 2010 tarihinde, NATO Lizbon Zirvesi'nin hemen öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan ne demişti: "Topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa zaten kesinlikle komuta bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil..." ("Füze Kalkanı Kurulursa Komuta Türkiye'de Olacak", Star Gazetesi, 16 Kasım 2010).

Birkaç gün sonra Başbakan, bu sözlerinden çark etti. NATO Zirvesi'nin hemen ertesinde, 6 gün önce ısrarla söylediği komuta ile ilgili önemli sözleri unutuverdi. Füze kalkanı konusunda komutanın NATO'da olması gerektiğini ifade etti. (TGRT Haber, 22 Kasım 2010). Dahası, İsrail ordusuna ve gizli servisi MOSSAD'a yakınlığıyla bilinen 'debkafile' internet sitesinde ortaya atılan, "Füze savunma sisteminde komuta bir Türk komutanda olacak" iddiasını ısrarla yalanladı. Böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını "tutarlı bir biçimde" bildirdi! (Füze Kalkanında Komuta Kimde, Zaman, 23 Kasım 2010)

Tüm bu çelişkiler, her bir açıklama Türkiye için gerçek bir çözümmüş gibi AKP medyasında dillendirildi!

Başbakanın bu yazının kaleme alındığı tarihe kadarki kararı komutanın NATO'da olması gerektiği yönünde. Bu yazının kaleme alınış ve yayın tarihleri arasında geçen 24 saatlik zaman diliminde kararını yeniden değiştirmiş olması bile mümkün.

Başbakan bir gün çıkıp "Biz Türkiye olarak komutanın münhasıran ABD'de olması gerektiğini düşünüyoruz" derse kimse şaşmasın!!!

* * *

Değerli okurlarım, Türk yönetiminin füze kalkanının en temel konularındaki tutarsız tavrı, Türkiye'nin bu konudaki pazarlık gücünü zayıflatıyor.

AKP yönetimi Türkiye'yi büyük bir bilinmezliğe sürüklüyor!

Bilinmezlik şurada başlıyor: Türkiye, Lizbon NATO Zirvesi'nde NATO bünyesinde füze savunma sisteminin kurulması konusunda olumlu oy veriyor.
ABD'nin bu sistemin Türkiye'de kurulması gerektiğini açıkça ileri sürdüğü ve AB'nin kilit ülkelerinin bu tutumu desteklediği bir ortamda, Türkiye, kendisi için "özel sonuçlara yol açabilecek" bir süreci, bu sürecin başlangıcında kayıtsız şartsız kabul ediyor...

Şöyle ki, NATO Zirvelerinde kararlar oybirliği ile alınır. Bir başka ifadeyle bir ülkenin "hayır" dediği bir konu, diğer tüm NATO ülkeleri "evet" deseler bile karar haline dönüşemez!

Türkiye bu kritik toplantıda, "veto" gücünü kullanıp, daha işin başında NATO sistemi konusunda milli çıkarları çerçevesinde pazarlık ortamı yaratabileceği bir süreci elinin tersiyle itmiş oldu.

Kendisini, diğer NATO ülkelerinin birçoğunun aksine doğrudan ilgilendiren bir süreçte "pazarlık gücünü" ilk günden yitirdi...

* * *

Bu yanlışın sonu artık belli.

Bir oldubitti hepimizi bekliyor...

Şimdiden yazalım.

İlerleyen haftalarda, birinci aşama olarak NATO yetkilileri tarafından füze savunma sisteminin Türkiye'de kurulacağı açıklanacak.

Sonra komutanın NATO kapsamında olduğu ancak NATO adına ABD'li askeri yetkililer tarafından yürütüleceği söylenecek... Türkiye, bunu kabul etmeye çeşitli yöntemlerle zorlanacak.

Sonrasında ise füze savunma sisteminin üzerinde kurulduğu ülke yönetiminin bu sisteminin maliyetinin üstlenilmesi konusundaki sorumluluğu hatırlatılacak...

Böylelikle "eğer tutarsa" Türkiye'yi "hedef" haline getiren bir sürecin mali yükümlülüklerinin karşılanması sorumluluğu bile Türkiye'ye yüklenecek!!!

* * *

Hakkını yemeyelim. Cumhurbaşkanımızın ve "sıfır sorun" Dışişleri Bakanımızın NATO Zirvesi'nin içeriğinin belirlenmesi noktasında büyük katkıları oldu!

Onlar sayesinde NATO'nun tehdit algılamasını ve tehditle mücadele yöntemlerini ifade eden yeni Stratejik Konsept Belgesi'nde "sıfır sorunlu" komşumuz İran, füze sisteminin hedefi olarak gösterilmedi...

Bu durum medyada "iktidarın büyük pazarlık başarısı" olarak sunuldu...

Oysa NATO'nun hiçbir stratejik konsept belgesinde düşman, bir ülke olarak somutlandırılmamış, isimlendirilmemişti!

NATO, Sovyet dünyasına karşı olarak Batı tarafından kurulan bir savunma örgütüydü. Ancak açık tehdit kaynağı SSCB olmasına karşın Soğuk Savaş yıllarının Stratejik Konsept Belgelerinde SSCB tehdit olarak gösterilmemişti!

Ne 1991 ne 1999 ne de 2004 tarihli NATO stratejik konsept belgelerinde tehdit ülkeler isimlendirilerek sıralanmamıştı...

Yani, NATO geleneğinde olmayan ve olmayacağı açık olan bir şey, bu kez de olmadığı için AKP başarılıymış....

Buna ancak gülünür!

* * *

Bakalım İsrail'in korunması, Türkiye'nin iç politik dizaynı ve İran'a yönelik bir operasyon yürütmek amaçlarıyla Türkiye'ye yerleştirilecek kalkan, AKP tarafından seçmene nasıl yutturulacak?...

İsrail ile anlaşmalı yeni "one minute" çıkışları bizleri bekliyor gibi...

(Haber Ekspres Gazetesi- 29 Kasım 2010)

Hiç yorum yok: