06 Şubat 2011

DIŞARIYA KARŞI DEMOKRATLAR, YA İÇERİYE KARŞI? - ZAFER YAPICI


Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mısır'daki gelişmelerle ilgili olarak, "Bu geçiş döneminin kısa sürmesi çok önemli. Çünkü dost ve kardeş bir ülke olan Mısır'ın güvenliği, istikrarı, güçlü olması çok önemli. Ama şu da bir gerçek; halkın arzuları, talepleri ne kadar çok dikkate alınır ve ne kadar süratle hareket edilirse her şey o kadar iyi olur" dedi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'e mesaj göndererek, "İnsanların insancıl taleplerine kulak vermesini" istedi. Ayrıca, "Halkın özgürlük taleplerini şüphe götürmeksizin karşılaması gerektiğini" söyledi. Erdoğan ayrıca, "...Ortadoğu'nun savaşlar, gözyaşı, yolsuzluk, cehalet ve insan hakları ihlalleri ile anılır hale geldiğini" bildirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "...Bizim için önemli olan Mısır halkının esenliği ve geleceği konusunda kendi taleplerini gündeme getirebilmesi ve bu taleplerin yerine getirilmesi. Bizim ne istediğimizden daha çok Mısır halkının ne istediği önemli. Mısır halkı ne istediğini günlerdir açık bir şekilde ifade ediyor. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük istiyor. Ve ülkede bu anlamda katılımcı bir siyaset istiyor" dedi.

Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin, diktatörlüğün ve baskının hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerinde halkın isyan edip sokağa dökülerek hak aramasını destekleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'nın beyanatları bunlar...
Özetleyecek olursak Türkiye'nin dış politik çizgisini belirleyen üç kişi, sözkonusu yönetimlerin derhal istifa etmelerini üstü örtülü bir şekilde talep ediyorlar. Halkın arzularının ve insancıl taleplerinin süratle dikkate alınmasını ve karşılanmasını istiyorlar. Bu ülkelerin savaşlar, gözyaşı, yolsuzluk, cehalet ve insan hakları ihlalleri ile anılır hale gelmemesini; daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve katılımcı bir siyasetin olması gerektiğini vurguluyorlar.
Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin, diktatörlüğün ve baskının hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerin halklarına demokrat bir söylem dahilinde verilen mesajlardır bunlar...

* * *
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı'nın bu söylemleri başta Mısır halkı olmak üzere sokağa dökülüp hak arayan diğer ülkelerin halkları tarafından sevgiyle karşılanmıştır; doğru...
Ancak, anlamadığım bir şey var.

Bu isyanlar çıkmadan evvel Başbakan Erdoğan tüm Ortadoğu ülkelerinin "lideri" konumunda görülüp Arap emirleri tarafından ödüllere boğulmuyor muydu?...

Sizin anlayacağınız Başbakan, dün o halkları ezenlerle beraberdi. Üstelik onlardan övgüler ve ödüller alıyordu; onlara methiyeler düzüyordu. Bugün ise, ezilenlerle beraber!...

Bakalım bu sefer onlar ve onlar adına kim veya kimler Başbakan'a hangi ödülleri verecekler?...

* * *

Dışarıya karşı demokrat bir bakış açısı sergileyenler içeride yani Türkiyemizde nasıl bir bakış açısı sergiliyorlar? Bir de bu soruya cevap arayalım...

Yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin bulunduğu bir ortamda işçi, köylü, çiftçi, memur, emekli, dul, yetim, engelli, öğrenci, esnaf, sanayici gibi halk kesimleri zaman zaman haklarını aramak için meydanlara indiklerinde biber gazı, tazyikli su ve coplarla karşılaşmaya devam ediyorlar.

Neden siyasal iktidar Mısır'da haklarını arayan halka gösterdiği demokrat yaklaşımı kendi insanlarımıza göstermiyor?

İşte size birkaç örnek:

Tekel işçileri, öğrenciler ve 'torba yasa'nın çıkmaması için eylem yapan KESK, DİSK, TTB ve TMMOB'un kendi gelecekleri ile ilgili haklarını talep eden üyeleri polis baskısı altında biber gazı, tazyikli su sıkılarak ve coplanarak bastırıldılar...

İktidarın bu yaklaşımı bir çelişki değil midir?

Neden oldukları gibi görünüp, göründükleri gibi olmuyorlar?...

Neden dışarıda hak aradığını iddia ettikleri halka gerekli desteği veriyorlar da içeride yani kendi vatanımızda "halka hizmet hakka hizmettir" diyerek onlardan oy talep ettiği yurttaşlarımızın hak arama istemlerini görmezlikten geliyorlar?...

* * *

Cevap, iki "özlü sözde" gizli...

* * *
"Bence demokrasi bir amaç değil, bir araçtır."

"Demokrasi hedefe ulaşmak için kullanılan bir tramvaydır. Durağa geldiğiniz vakit inersiniz!".

* * *

Elbette çelişki olacak...

Yukarıdaki "özlü sözleri" siyasi düşüncelerinin odağına yerleştirenlerden başka bir şey beklenebilir mi?

(Haber Ekspres Gazetesi- 7 Şubat 2011)

Hiç yorum yok: